Görgün, Ebru | Yenerel, Melda | Dinç, Umut Aslı | Öncel, Murat | Başar, Demir
Other | 2008 | Türk Oftalmoloji Dergisi38 ( 2 ) , pp.128 - 133
AMAÇ: İdyopatik epiretinal membran (ERM) olgularında santral makula fonksiyonlarının preferential hyperacuity perimetry (PHP) ile değerlendirilmesi. YÖNTEM: İdyopatik ERM tanısı konulan hastalar çalışma kapsamına alındı. Olgular detaylı oftalmolojik muayene sonrasında optik koherens tomografi (OKT) ile değerlendirildi. Tüm olgularda santral 14x14’lik görme alanı PHP (Foresee PHP, Notalvision) ile incelendi. PHP ile hyperacuity deviasyon haritası ve hyperacuity defekt haritaları kaydedildi. Yanlış pozitif ve yanlış negatif yüzdeleri güvenilir olmayan olgular çalışma dışında bırakıldı. BULGULAR: Ortalama yaşları 63.97.4 yıl olan 7’si . . .kadın, 5’i erkek toplam 12 hastanın 15 gözü çalışma kapsamına alındı. Olguların ortalama görme keskinliği 0.70.2 olup OKT ile belirlenen ortalama santral makula kalınlığı 334.472.1 ?m idi. Değerlendirmeye alınan 9 gözde PHP ile hyperacuity deviasyon haritasında belirgin defekt saptanırken 6 gözde hyperacuity deviasyon haritası tamamen normal olarak bulundu. PHP’de görme alanı defekti saptanan ve saptanmayan gözler karşılaştırıldığında ortalama görme düzeyleri arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanırken (p0.005 Mann-Whitney U testi), OKT ile saptanan ortalama santral makula kalınlıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi (p 0.689 Mann-Whitney U testi). SONUÇ: İdyopatik ERM olgularında santral makula fonksiyonları PHP ile değerlendirilebilmektedir. Özellikle görme keskinliği azalmış olan idyopatik ERM olgularında PHP’de belirgin görme alanı defekti saptanmıştır. PURPOSE: To assess central macular function by preferential hyperacuity perimetry (PHP) in patients with idiopathic epiretinal membrane (ERM). MATERIALS-METHODS: Patients diagnosed to have idiopathic ERM were enrolled in the study. After a detailed ophthalmological examination, all participants were evaluated by optical coherence tomography (OCT). Central 14°x14° visual field was tested by PHP (Foresee PHP, Notalvision); hyperacuity deviation map and hyperacuity defect maps were recorded. Patients having high false positive or false negative ratios were excluded. RESULTS: Fifteen eyes of 12 patients with a mean age of 63.9±7.4 years and a mean visual acuity of 0.7±0.2 were recruited in the study. Mean central macular thickness was found to be 334.4±72.1 μm by OCT. In hyperacutiy deviation map, significant visual field defect was detected in 9 eyes whereas it was entirely normal in 6 eyes. When the eyes with and without visual field defect were compared, we found a statistically significant difference in mean visual acuity (p0.005 Mann-Whitney U test); however there was no statistically significant difference in mean central macular thickness measured by OCT (p 0.689 Mann-Whitney U test). CONCLUSION: In idiopathic ERM patients central macular function may be monitored by PHP. Especially in idiopathic ERM patients having low visual acuity a prominent visual field defect was detected by PH Daha fazlası Daha az
Görgün, Ebru | Yenerel, Nursal Melda | Dinç, Umut Aslı | Tatlıpınar, Sinan | Küçümen, Raciha Beril | Kulaçoğlu, Destan Nil | Çiftçi, Ferda
Other | 2010 | Retina-Vitreus18 ( 4 ) , pp.263 - 268
Amaç: Bu çalışmada epiretinal membranı (ERM) bulunan hastaların değerlendirilmesinde mikroperimetrenin potansiyel rolünü araştırmak için görme keskinliği, optik koherens tomografi (OKT) ve mikroperimetre ölçümleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 27 ERM’li hastanın 34 gözü dahil edildi. Görme keskinliğine ilave olarak, tüm olguların OKT ve mikroperimetri incelemeleri yapıldı. Bulgular: En iyi düzeltilmiş LogMAR görme keskinliği değerlerinin santral makula kalınlığı ile pozitif korelasyon göstermesi görme keskinliği ve makula kalınlığı arasındaki ters bağıntıyı belirtmekteydi (r0.564, p0.001). LogMAR görme . . .keskinliği ve santral makula hassasiyeti arasında zayıf korelasyon bulundu (r-0.473, p0.005). Retina kalınlığı ve santral foveadaki retina hassasiyeti arasında ters korelasyon mevcuttu (r-0.755, p0.001). Sonuç: Retina hassasiyetinin fundus mikroperimetresi ile değerlendirilmesi hızlı, güvenilir ve invaziv olmayan bir tanısal yöntem olup ERM’li olguların santral makula fonksiyonlarındaki değişikliklerin tespitinde tamamlayıcı olarak kullanılabilir. Purpose: To examine the relations between visual acuity, optical coherence tomography, and microperimetry measurements in an attempt to explore the potential role of microperimetry in the evaluation of patients with ERM. Materials and Methods: Thirty-four eyes of 27 ERM patients were included. In addition to visual acuity measurements, all patients underwent OCT and microperimetry examinations. Results: LogMAR best corrected visual acuity values were positively correlated with central macular thickness (r0.564, p0.001), indicating an inverse relation between visual acuity and macular thickness. A weak correlation was found between LogMAR visual acuity and central mean sensitivity (r-0.473, p0.005). Retinal thickness was inversely correlated with retinal sensitivity in the central fovea (r-0.755, p<0.001). Conclusions: Assessment of retinal sensitivity with fundus microperimetry is a rapid, safe, non-invasive diagnostic procedure that might be utilized as a complementary tool to assess changes in central macular function in patients with ERM Daha fazlası Daha az
Dinç, Umut Aslı | Yenerel, Melde | Görgün, Ebru | Öncel, Murat | Başar, Demir
Other | 2008 | Türk Oftalmoloji Dergisi38 ( 2 ) , pp.139 - 143
AMAÇ: Yaşa bağlı makula dejenerasyonuna (YBMD) bağlı gelişen koroid neovaskülarizasyonu (KNV) tanısında yeni bir yöntem olan ‘preferential hyperacuity perimetri’nin (PHP) lezyonu saptamada ve lokalizasyonunu belirlemedeki etkinliğinin değerlendirilmesi. YÖNTEM: Klinik olarak YBMD’na bağlı KNV tanısı konulan hastalar çalışma kapsamına alındı. Olgular detaylı oftalmolojik muayene sonrasında fundus floresan anjiografi (FFA) ile değerlendirildi. Tüm olgularda santral 14x14’lik görme alanı PHP (Foresee PHP, Notalvision) ile incelendi. PHP ile hyperacuity deviasyon haritası ve hyperacuity defekt haritaları kaydedildi. Yanlış pozitif ve ya . . .nlış negatif yüzdeleri güvenilir olmayan olgular çalışma dışında bırakıldı. FFA’de saptanan KNV yerleşimi ile PHP’de belirlenen tahmini retina lokalizasyonu arasındaki korelasyon incelendi. BULGULAR: Ortalama yaşları 70.67.1 yıl ve ortalama görme keskinliği 0.30.2 olan toplam 15 hastanın 20 gözü çalışma kapsamına alındı. FFA ile olguların 7’sinde klasik, 3’ünde baskın klasik, 3’ünde minimal klasik, 5’inde gizli KNV saptanırken 2 gözde sadece pigment epitel dekolmanı (PED) bulundu. PHP’de hyperacuity defekt haritasında belirlenen tahmini retina lokalizasyonunun 18 gözde FFA’de saptanan KNV yerleşimi ile uyumlu olduğu bulundu. SONUÇ: PHP’de saptanan tahmini retina lokalizasyonları ile FFA’deki membran lokalizasyonlarının büyük oranda örtüştüğü izlenmiştir. PHP, YBMD’na bağlı KNV olgularında gelişen santral makula fonksiyon bozukluğunu çoğunlukla belirliyebilmektedir. Anahtar kelimeler: Yaşa bağlı makula dejenerasyonu, koroid neovaskülarizasyonu, preferential hyperacuity perimetri. PURPOSE: To evaluate the efficacy of a new diagnostic tool for the diagnosis of choroidal neovascularization (CNV) secondary to age-related macular degeneration (AMD) known as preferential hyperacuity perimetry (PHP) to detect and localize the lesion. MATERIALS-METHODS: Patients diagnosed to have CNV related to AMD were enrolled in the study. All participants were evaluated by fundus fluorescein angiography (FFA) after a detailed ophthalmic examination. Central 14°x14° visual field were tested PHP (Foresee PHP, Notalvision). Hyperacuity deviation map and hyperacuity defect maps were recorded by PHP. Patients having high false positive or false negative ratios were excluded. The correlation between the localization of CNV detected by FFA and the possible retinal localization determined by PHP was investigated. RESULTS: Twenty eyes of 15 patients with a mean age of 70.6±7.1 years and a mean visual acuity of 0.3±0.2 were recruited in the study. In 7 eyes classic, in 3 eyes predominantly classic, in 3 eyes minimally classic, in 5 eyes occult CNV were detected by FFA. Only in 2 eyes pigment epithelium detachment (PED) was found. The estimated retinal localization demonstrated in hyperacuity defect map by PHP was found to be correlated with CNV localization by FFA in 18 eyes. CONCLUSION: In the majority of cases estimated retinal localization detected by PHP was correlated to CNV localization by FFA. PHP seems to be mostly effective for identifying central macular dysfunction in CNV secondary to AMD Daha fazlası Daha az
Dinç, Umut Aslı | Altunsoy, Muhsin | Oral, Deniz | Görgün, Ebru | Yenerel, Melda | Utine, Canan Aslı | Başar, Demir
Other | 2008 | Türk Oftalmoloji Dergisi38 ( 2 ) , pp.161 - 163
Bu vaka sunumunda oftalmia nodosa tanısı konulan bir olgu tartışılmaktadır. Sol gözünde batma ve ağrı şikayetleri nedeniyle kliniğimize başvuran 25 yaşındaki kadın hastada korneada çok sayıda küçük filamantöz yabancı cisimler ve çevreleyen kornea dokusunda reaksiyon tespit edilmiştir. Görme düzeyleri her iki gözde tam olan olgunun geri kalan oftalmolojik muayenesi normal sınırlarda bulunmuştur. Biyomikroskopide ulaşılabilen yüzeyel yerleşimli yabancı cisimler çıkarılmış ve korneadaki inflamasyon topikal kortikosteroid tedavisi ile kontrol altına alınmıştır. Benzer tablo ve oküler enflamasyon varlığında oftalmia nodosa ayırıcı tanıda . . . mutlaka düşünülmeli ve gerekli tedavi süratle gerçekleştirilmelidir. We descibe a case with ophthalmia nodosa. A 25-years-old female referred our clinic with a stingy sensation and pain in the left eye. Multiple tiny filamentous corneal foreign bodies and reaction in the surrounding corneal tissues were detected. Visual acuity was 20/20 in both eyes and the remaining ophthalmological examination was unremarkable. The superficial foreign bodies were removed under biomicroscopy and corneal inflammation was treated with topical corticosteroid drops. In case of similar clinical picture and ocular inflammation, ophthalmia nodosa should be considered in differential diagnosis and should be treated promptly Daha fazlası Daha az
Dinç, Umut Aslı | Tatlıpınar, Sinan | Kohen, Maryo Cenk | Alimgil, Levent
Other | 2010 | Retina-Vitreus18 ( 4 ) , pp.324 - 326
Tip 2 idiopatik jukstafoveal telenjiektazi saptanan bir olgunun fundus görüntüleme bulguları ve tedavisi anlatılmaktadır. İlerleyici görme azalması şikayeti ile kliniğimize başvuran 49 yaşındaki kadın hastada en iyi düzeltilmiş görme keskinliği (EİDGK) sağ gözde 20/80 ve sol gözde 20/25 idi. Her iki gözde fundus muayenesinde makuladaki gri alanlara uyan bölgede konfokal kırmızıdan yoksun fundus görüntülemesinde halka şeklinde artmış reflektans ve fundus otofloresans (FOF) incelemesinde halka şeklinde artmış otofloresans tespit edildi. İlaveten, FOF görüntülemesinde her iki gözde izlenen foveolar hiperotofloresansın sağ gözde optik k . . .oherens tomografi (OKT) ile saptanan fotoreseptör tabakasındaki kayıp sonucunda gelişen artmış retina saydamlığına ve sol gözde OKT’de izlenen kistik kavitelere bağlı olduğu düşünüldü. Sağ göze 2 kez intravitreal bevacizumab enjeksiyonu uygulandı ve ikinci enjeksiyondan sonraki 5. ayda santral fovea kalınlığında 31 ?m azalma ile birlikte EİDGK’nin 20/32’ye yükseldiği görüldü. The fundus imaging findings and the management of a case with type 2 idiopathic juxtafoveal telangiectasia (IJT) is described. A 49-year-old woman referrred to our clinic with progressive vision loss and best corrected visual acuity (BCVA) was found to be 20/80 OD and 20/25 OS. Corresponding to the area of macular retinal greying in fundus examination, there was a ring-shaped increased reflectance in confocal red free fundus imaging and a ringshaped increased autofluorescence in fundus auotfluoresence (FAF) imaging in both eyes. In addition, FAF imaging revealed a hyperautofluorescent area in the foveola in both eyes, possibly related to the increased retinal transparency due to photorecetor cell layer loss in the right eye and cystic cavities in the left eye depicted by optical coherence tomography. Two intravitreal injection of bevacizumab were applied to the right eye and BCVA maintained at the level of 20/32 OD together with an overall decrease of 31 μm in central foveal thickness after 5 months of the second injection Daha fazlası Daha az
Dinç, Umut Aslı | Öncel, Banu | Görgün, Ebru | Yenerel, Nursel Melda | Başar, Demir
Other | 2009 | Türk Oftalmoloji Dergisi39 ( 1 ) , pp.60 - 63
Bu çalışmada akne vulgaris için sistemik isotretinoin tedavisi sonrasında çift taraflı optik atrofi gelişen bir olgu sunulmaktadır. Son altı ayda haftada 80 mg isotreonin tedavisi alan 18 yaşındaki bayan olgu baş ve göz ağrısı şikayetiyle başvurdu. Yapılan oftalmolojik muayenede her iki gözde en iyi düzeltilmiş görme keskinliği Snellen eşelinde 1.0 düzeyinde olup, fundus muayenesinde özellikle temporal bölgelerde olmak üzere optik sinir solukluğu saptandı. Optik atrofiye bağlı olarak retina sinir tabakası kalınlığı azalmıştı ve görsel uyarılmış potansiyel genlikleri düşüktü. Optik atrofi sistemik isotretinoin tedavisinin olası ve na . . .dir bir komplikasyonudur. Oral isotretinoin tedavisi alan olgular ilaca bağlı oftalmolojik yan etkilerin gözlemlenebilmesi için sıkı takip edilmelidir. A case of bilateral optic atrophy in a patient who was receiving systemic isotretinoin treatment for acne vulgaris is described. An 18-year-old girl who has been receiving 80 mg/week of isotretinoin for the last 6 months presented with ocular pain and headache. Ophthalmological examination revealed a best corrected visual acuity of 20/20 and fundus evaluation revealed optic disc pallor particularly in the temporal region in both eyes. Retinal nerve fiber layer thickness was decreased and pattern visual evoked potential amplitudes were diminished related to optic atrophy. Optic nerve atrophy is a possible and rare complication of systemic isotretinoin therapy. Patients taking oral isotretinoin should be followed closely for monitoring drug related ocular side effects Daha fazlası Daha az
Dinç, Umut Aslı | Tatlıpınar, Sinan | Yenerel, Nursel Melda | Görgün, Ebru | Alimgil, Levent | Başar, Demir
Other | 2009 | Türk Oftalmoloji Dergisi39 ( 1 ) , pp.52 - 55
Bu çalışmada endojen fungal endoftalmi saptanan bir olgunun klinik seyri ve tedavisi tartışılmaktadır. Kandida albicans endokarditine eşlik eden ve başka bir merkezde her iki göze önceden üveit tanısıyla intravitreal steroid enjeksiyonu, daha sonradan kandida endoftalmisi nedeniyle intravitreal amfoterisin-B enjeksiyonu uygulanmış olan yetmişbir yaşındaki kadın hastanın başvuru sırasında görme keskinliği sağ gözde ışık hissi negatif ve sol gözde tashihle 0.16 düzeyinde idi. Fundus muayenesinde sol gözde belirgin vitritis ve alt yarıda kartopu lezyonu tespit edildi. Genel durum bozukluğu nedeniyle vitrektomi uygulanamadı. Sol gözdeki . . . oküler bulgular sistemik flukonazol ve amfoterisin-B tedavisi ile gerileyerek görme keskinliğinin 0.5 düzeyine yükseldi ve vitritisin kaybolduğu izlendi. Vitrektomi uygulanamayan endojen kandida endoftalmi varlığında antifungal ajanlarla yapılan sistemik tedavi ile tatminkar sonuçlar alınabilmektedir. The clinical course and treatment of a case with fungal endophthalmitis is described. Visual acuity of a seventy-one year-old female, having underwent previously an intravitreal steroid injection for uveitis and subsequently an intravitreal amphotericin-B injection for candida endophthalmitis in another institute, was no light perception in the right eye and 0.16 and in the left eye. Fundus examination revealed significant vitritis and snowball in the left eye. Vitrectomy was not performed due to instabilitiy of systemic state. Ocular findings in the left eye regressed with systemic fluconazole and amphotericin-B treatment and visual acuity increased to 0.5 together with the disappearance of vitritis. In the presence of endogenous candida endophthalmitis, satisfactory outcomes may be obtained by systemic antifungal therapy even in cases of which vitrectomy could not be performed Daha fazlası Daha az
Küçümen, Reciha Beril | Dinç, Umut Aslı | Yenerel, Nursal Melda | Görgün, Ebru | Kulaçoğlu, Destan Nil | Utine, Canan Aslı | Başar, Demir
Other | 2008 | MN Oftalmoloji15 ( 2 ) , pp.90 - 95
Amaç: Yeni geliştirilmiş bir cihaz olan ön segment optik koherens tomografisinin (ÖSOKT) iris lezyonlarında tanı amaçlı kullanımının araştırılması. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, çeşitli iris patolojisi bulunan 8 göze, ÖS-OKT (Visante OCT, Carl Zeiss Meditec) ile çekimler yapıldı. Olgularda tek, ikili, dörtlü ön segment, tek ve dörtlü yüksek çözünürlükte kornea taramaları gerçekleştirildi. Daha sonra, cihazın teknik olanakları kullanılarak dijital ortamda çeşitli analizler yapıldı. Bulgular: Tüm hastalarda rutin oftalmolojik muayeneyi takiben ön segmentin biyomikroskop ile fotoğrafı çekildi. ÖS-OKT çekimlerinin gerçekleştirilmesinde . . .n sonra lezyonların yatay ve dikey çapları ÖS-OKT’nin dijital pergeli kullanılarak ölçüldü ve kaydedildi; bazı olgularda lezyonun derinliği de değerlendirilebildi. İris lezyonu bulunan hastalardan dördüne köşe tümörü, ikisine iris kisti, birine nevüs,birine de Busacca nodülü ön tanısı kondu. Sonuç: Ön segment optik koherens tomografisi, iris lezyonları hakkında kalitatif ve kantita tif bilgi verebilen ve biyomikroskopi fotoğrafını tamamlayıcı yeni bir görüntüleme yöntemidir. Aim: To investigate the utilization of the anterior segment optical coherence tomography (AS-OCT) as a new device for the evaluation of iris lesions. Material and Method: In this study, AS-OCT has been performed in 8 eyes with several pathological conditions of the iris. The scan types were anterior segment single, dual, quad and high resolution cornea single and quad. The scans were analyzed digitally using the technical facilities of the machine. Results: Following routine ophthalmological examination, photodocumentation of the lesion has been made in all patients. After performing the AS-OCT, the horizontal and vertical diameters of the lesions have been measured and recorded using the digital protractor of the software; in some cases the depth of the lesion could also be measured. The prediagnose of iridocorneal angle tumor in four patients, iris cyst in two patients, iris naevus in one patient and Busacca nodules in one patient have been made. Conclusion: The anterior segment optical coherence tomography is a new imaging technique which provides qualitative and quantitative information of iris lesions and complements slit–lamp photography Daha fazlası Daha az
Yenerel, Melda Nursal | Dinç, Umut Aslı | Görgün, Ebru | Başar, Demir
Other | 2008 | Türk Oftalmoloji Dergisi38 ( 1 ) , pp.38 - 42
AMAÇ: Santral seröz korioretinopati (SSKR) olgularında santral makula fonksiyonlarının ‘preferential hyperacuity perimetri’ (PHP) ile değerlendirilmesi. YÖNTEM: Akut başlangıçlı SSKR saptanan hastalar çalışma kapsamına alındı. Olgular detaylı oftalmolojik muayene sonrasında fundus floresan anjiografi (FFA) ve optik koherens tomografi (OKT) ile değerlendirildi. Tüm olgularda santral 14x14’lik görme alanı PHP (Foresee PHP, Notalvision) ile incelendi. PHP ile hyperacuity deviasyon haritası ve hyperacuity defekt haritaları kaydedildi. Yanlış pozitif ve yanlış negatif yüzdeleri güvenilir olmayan olgular çalışma dışında bırakıldı. BULGULA . . .R: Ortalama yaşları 42.46.0 yıl olan 2’si kadın, 8’i erkek toplam 10 hastanın 12 gözü çalışma kapsamına alındı. Olguların ortalama görme keskinliği 0.60.2 olup OKT ile belirlenen ortalama makula kalınlığı 660.0362.0 ?m idi. Değerlendirmeye alınan 12 gözün 4’ünde PHP ile hyperacuity deviasyon haritasında belirgin skotom saptanırken 8 gözde ise hyperacuity deviasyon haritası tamamen normal olarak bulundu. PHP değerlendirmesi normal ve skotomlu olan olgular arasında görme keskinliği ve ortalama makula kalınlığı parametreleri açısından anlamlı fark bulunmadı (Mann-Whitney U testi, p0.368 ve p0.570 sırasıyla). SONUÇ: PHP’nin akut santral seröz korioretinopati olgularında santral makula fonksiyon bozukluğunu belirlemede her zaman etkin olmadığı görülmüştür. PURPOSE: To evaluate central macular functions by preferential hyperacuity perimetry (PHP) in central serous chorioretinopathy (CSCR). MATERIALS-METHODS: Patients diagnosed to have acute onset CSCR were enrolled in the study. All participants were evaluated by fundus fluorescein angiography (FFA) and optical coherence tomography (OCT) after a detailed ophthalmic examination. Central 14°x14° visual field were tested by PHP (Foresee PHP, Notalvision). Hyperacuity deviation map and hyperacuity defect maps were recorded by PHP. Patients having high false positive or false negative ratios were excluded. RESULTS: Twelve eyes of 10 patients (2 female, 8 male) with a mean age of 42.4±6.0 years and a mean visual acuity of 0.6±0.2 were recruited in the study. Mean macular thickness was found to be 660.0±362.0 μm by OCT. In 4 eyes significant scotoma was detected in hyperacutiy deviation map by PHP, however in 8 eyes hyperacuity deviation map was entirely normal. Eyes with scotomas detected by PHP and normal PHP evaluations were compared by means of visual acuity and mean macular thickness, and no statistically significant difference was found (Mann-Whitney U test, p0.368 ve p0.570 respectively). CONCLUSION: PHP seems to be occasionally effective for identifying central macular dysfunction in patients having acute CSCR Daha fazlası Daha az
Kurtulmuşoğlu, Mine Öztürk | Dinç, Umut Aslı | Ödek, Şengül | Akata, Fikret | Hasanreisoğlu, Berati
Other | 2008 | MN Oftalmoloji15 ( 1 ) , pp.63 - 65
Ön segment iskemisi, daha çok şaşılık cerrahilerinden sonra karşılaşılan bir komplikasyon olmasına rağmen, vitreoretinal cerrahiye bağlı olarak da gelişebilmektedir. Ekstraoküler kas cerrahisi sonrasında, orak hücreli anemi, polisitemia vera gibi hematolojik hastalıklara bağlı olarak veya skleral band çökertme uygulaması sonrasında oluşabilmektedir. Ön segment iskemisi, postoperatif erken dönemde görme azlığı, ağrı, fotofobi, kornea ödemi, ön kamara reaksiyonu, hipotoni ve katarakt gelişimi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada, skleral band çökertme ile birlikte uygulanan vitreoretinal cerrahi sonrasında ön segment iskemisi gel . . .işen 48 yaşındaki erkek olgu tartışılmaktadır. Although anterior segment ischemia is a more common complication of strabismus surgery, it can also be seen following vitreoretinal surgery. Predisposing factors include extraocular muscle surgery, haematological conditions such as sickle cell disease or polycythemia vera and scleral buckling. Anterior segment ischemia usually has its onset in the first postoperative days and it is characterized by vision loss, ocular pain, photophobia, corneal edema, anterior chamber reaction, hypotony and cataract formation. In this article, we discuss a 48 year-old man with anterior segment ischemia following vitreoretinal surgery combined with scleral buckling Daha fazlası Daha az