Dinç, Umut Aslı | Yenerel, Melde | Görgün, Ebru | Öncel, Murat | Başar, Demir
Other | 2008 | Türk Oftalmoloji Dergisi38 ( 2 ) , pp.139 - 143
AMAÇ: Yaşa bağlı makula dejenerasyonuna (YBMD) bağlı gelişen koroid neovaskülarizasyonu (KNV) tanısında yeni bir yöntem olan ‘preferential hyperacuity perimetri’nin (PHP) lezyonu saptamada ve lokalizasyonunu belirlemedeki etkinliğinin değerlendirilmesi. YÖNTEM: Klinik olarak YBMD’na bağlı KNV tanısı konulan hastalar çalışma kapsamına alındı. Olgular detaylı oftalmolojik muayene sonrasında fundus floresan anjiografi (FFA) ile değerlendirildi. Tüm olgularda santral 14x14’lik görme alanı PHP (Foresee PHP, Notalvision) ile incelendi. PHP ile hyperacuity deviasyon haritası ve hyperacuity defekt haritaları kaydedildi. Yanlış pozitif ve ya . . .nlış negatif yüzdeleri güvenilir olmayan olgular çalışma dışında bırakıldı. FFA’de saptanan KNV yerleşimi ile PHP’de belirlenen tahmini retina lokalizasyonu arasındaki korelasyon incelendi. BULGULAR: Ortalama yaşları 70.67.1 yıl ve ortalama görme keskinliği 0.30.2 olan toplam 15 hastanın 20 gözü çalışma kapsamına alındı. FFA ile olguların 7’sinde klasik, 3’ünde baskın klasik, 3’ünde minimal klasik, 5’inde gizli KNV saptanırken 2 gözde sadece pigment epitel dekolmanı (PED) bulundu. PHP’de hyperacuity defekt haritasında belirlenen tahmini retina lokalizasyonunun 18 gözde FFA’de saptanan KNV yerleşimi ile uyumlu olduğu bulundu. SONUÇ: PHP’de saptanan tahmini retina lokalizasyonları ile FFA’deki membran lokalizasyonlarının büyük oranda örtüştüğü izlenmiştir. PHP, YBMD’na bağlı KNV olgularında gelişen santral makula fonksiyon bozukluğunu çoğunlukla belirliyebilmektedir. Anahtar kelimeler: Yaşa bağlı makula dejenerasyonu, koroid neovaskülarizasyonu, preferential hyperacuity perimetri. PURPOSE: To evaluate the efficacy of a new diagnostic tool for the diagnosis of choroidal neovascularization (CNV) secondary to age-related macular degeneration (AMD) known as preferential hyperacuity perimetry (PHP) to detect and localize the lesion. MATERIALS-METHODS: Patients diagnosed to have CNV related to AMD were enrolled in the study. All participants were evaluated by fundus fluorescein angiography (FFA) after a detailed ophthalmic examination. Central 14°x14° visual field were tested PHP (Foresee PHP, Notalvision). Hyperacuity deviation map and hyperacuity defect maps were recorded by PHP. Patients having high false positive or false negative ratios were excluded. The correlation between the localization of CNV detected by FFA and the possible retinal localization determined by PHP was investigated. RESULTS: Twenty eyes of 15 patients with a mean age of 70.6±7.1 years and a mean visual acuity of 0.3±0.2 were recruited in the study. In 7 eyes classic, in 3 eyes predominantly classic, in 3 eyes minimally classic, in 5 eyes occult CNV were detected by FFA. Only in 2 eyes pigment epithelium detachment (PED) was found. The estimated retinal localization demonstrated in hyperacuity defect map by PHP was found to be correlated with CNV localization by FFA in 18 eyes. CONCLUSION: In the majority of cases estimated retinal localization detected by PHP was correlated to CNV localization by FFA. PHP seems to be mostly effective for identifying central macular dysfunction in CNV secondary to AMD Daha fazlası Daha az
Küçümen, Raciha Beril | Görgün, Ebru | Yenerel, Nursel Melda | Başar, Demir
Other | 2009 | Türk Oftalmoloji Dergisi39 ( 1 ) , pp.64 - 69
AMAÇ: Coats hastalığının tedavisinde evrelendirme ve argon laser fotokoagulasyonun güncelliğinin araştırılması. Gereç YÖNTEM: Coats hastalığı tanısı ile takip ve tedavi edilen 3 olgu retrospektif olarak değerlendirildi. Olguların tedavi yöntemine Shields’in sınıflandırmasına göre karar verildi. Her 3 olguya da argon laser fotokoagulasyonu uygulandı. BULGULAR: Birinci olgu evre 2B, ikinci olgunun sağ gözü evre 4, sol gözü evre 2A, üçüncü olgu ise evre 2A olarak değerlendirildi. Her 3 olguya da argon laser fotokoagulasyonu uygulandı ve lezyonların gerilediği gözlendi. TARTIŞMA: Coats hastalığının tedavisinde argon laser fotokoagulasyo . . .nu güncelliğini korumaktadır. Bu hastalığın tedavi yöntemine karar verirken hastaları doğru biçimde evrelendirmek uygun tedavi seçimindeki ilk basamak olabilir. Bu çalışmada, Coats hastalığının güncel tedavisinde argon laser fotokoagulasyonunun yeri 3 olguyla irdelenmektedir. PURPOSE: To report on the status of argon laser photocoagulation together with the importance of staging in the current treatment of Coats’ disease. Material-METHODS: Three patients with Coats’ disease were evaluated retrospectively. The choice of therapy was done according to Shields’ classification. All 3 cases were treated with argon laser photocoagulation. RESULTS: The first case was classified as stage 2B, the right eye of the second case as stage 4, the left eye as stage 2B and the third case was classified as stage 2A. The lesions have regressed after argon laser photocoagulation in all three cases. CONCLUSION: Argon laser photocoagulation is still effective in the current treatment of Coats’ disease. The accurate staging of this disease may be the first step for the decision of the appropriate therapy for these patients. In this study, the status of argon laser photocoagulation in the current therapy of Coats’ disease is being disscussed, supported by three case presentations Daha fazlası Daha az
Yenerel, Melda Nursal | Dinç, Umut Aslı | Görgün, Ebru | Başar, Demir
Other | 2008 | Türk Oftalmoloji Dergisi38 ( 1 ) , pp.38 - 42
AMAÇ: Santral seröz korioretinopati (SSKR) olgularında santral makula fonksiyonlarının ‘preferential hyperacuity perimetri’ (PHP) ile değerlendirilmesi. YÖNTEM: Akut başlangıçlı SSKR saptanan hastalar çalışma kapsamına alındı. Olgular detaylı oftalmolojik muayene sonrasında fundus floresan anjiografi (FFA) ve optik koherens tomografi (OKT) ile değerlendirildi. Tüm olgularda santral 14x14’lik görme alanı PHP (Foresee PHP, Notalvision) ile incelendi. PHP ile hyperacuity deviasyon haritası ve hyperacuity defekt haritaları kaydedildi. Yanlış pozitif ve yanlış negatif yüzdeleri güvenilir olmayan olgular çalışma dışında bırakıldı. BULGULA . . .R: Ortalama yaşları 42.46.0 yıl olan 2’si kadın, 8’i erkek toplam 10 hastanın 12 gözü çalışma kapsamına alındı. Olguların ortalama görme keskinliği 0.60.2 olup OKT ile belirlenen ortalama makula kalınlığı 660.0362.0 ?m idi. Değerlendirmeye alınan 12 gözün 4’ünde PHP ile hyperacuity deviasyon haritasında belirgin skotom saptanırken 8 gözde ise hyperacuity deviasyon haritası tamamen normal olarak bulundu. PHP değerlendirmesi normal ve skotomlu olan olgular arasında görme keskinliği ve ortalama makula kalınlığı parametreleri açısından anlamlı fark bulunmadı (Mann-Whitney U testi, p0.368 ve p0.570 sırasıyla). SONUÇ: PHP’nin akut santral seröz korioretinopati olgularında santral makula fonksiyon bozukluğunu belirlemede her zaman etkin olmadığı görülmüştür. PURPOSE: To evaluate central macular functions by preferential hyperacuity perimetry (PHP) in central serous chorioretinopathy (CSCR). MATERIALS-METHODS: Patients diagnosed to have acute onset CSCR were enrolled in the study. All participants were evaluated by fundus fluorescein angiography (FFA) and optical coherence tomography (OCT) after a detailed ophthalmic examination. Central 14°x14° visual field were tested by PHP (Foresee PHP, Notalvision). Hyperacuity deviation map and hyperacuity defect maps were recorded by PHP. Patients having high false positive or false negative ratios were excluded. RESULTS: Twelve eyes of 10 patients (2 female, 8 male) with a mean age of 42.4±6.0 years and a mean visual acuity of 0.6±0.2 were recruited in the study. Mean macular thickness was found to be 660.0±362.0 μm by OCT. In 4 eyes significant scotoma was detected in hyperacutiy deviation map by PHP, however in 8 eyes hyperacuity deviation map was entirely normal. Eyes with scotomas detected by PHP and normal PHP evaluations were compared by means of visual acuity and mean macular thickness, and no statistically significant difference was found (Mann-Whitney U test, p0.368 ve p0.570 respectively). CONCLUSION: PHP seems to be occasionally effective for identifying central macular dysfunction in patients having acute CSCR Daha fazlası Daha az
Unite, Canan Aslı | Akpek, Esen Karamürsel
Other | 2010 | Türk Oftalmoloji Dergisi40 ( 2 ) , pp.97 - 106
Kuru göz sendromu, “oküler yüzeye potansiyel hasarı olabilecek, rahatsızlık hissi, görsel bozukluk ve gözyaşı filminin dayanıksızlığına neden olan, gözyaşı ve oküler yüzeyin çok-faktörlü bir hastalığı” olarak tanımlanmıştır. Genel oftalmoloji kliniklerine başvuran hastaların, tahminen %25’i kuru göz sendromu belirtileri bildirmektedir. Kuru göz sendromu hastalarının yaklaşık dörtte birinde altta yatan bir romatolojik durum, en sık olarak da Sjogren Sendromu bulunmaktadır. Sjögren sendromu, viseral (akciğer, kalp, böbrek, gastrointestinal, endokrin, merkezi ve periferik sinir sistemi) ve viseral-olmayan (deri, artralji, miyalji) sist . . .emik klinik tabloları olan çok-sistemli bir hastalıktır. Sjögren sendromu patogenezindeki iki ana oto-immun mekanizma B lenfosit hiperaktivitesi ve ekzokrin bezlerin fokal T lenfositik infiltrasyonudur. Genetik olarak yatkın kişilerin glanduler epitel hücrelerinin aktivasyonu veya apoptozisini, oto-antijenlerin ekspresyonu ile immun sistem aktivasyonu takip eder, ve kendi kendini idame ettiren (ölümsüzleştiren) T hücre bağımlı oto-immun cevap ortaya çıkar. Bu sürece, Tümör nekroz faktör a, İnterlökin-1b ve İnterlökin-6 başta olmak üzere pek çok inflamatuvar sitokin, kemokin, oto-antikor ve diğer faktörler dahil olur. Sjögren sendromu, oftalmoloji klinik pratiğinde önemli ölçüde bilinmemektedir. Bunun ana sebebi, ilk tanıyı zorlaştıran, hastalığın semptomatik dışavurumunun çeşitliliğidir. Hastalığın tanısının erken evrelerde konulması, oldukça sık olan bu oto-immun hastalığın prognozunu önemli derecede iyileştirecektir. Tanının gecikmesi, kornea komplikasyonları ile görmenin kalıcı kaybına ve diğer sistemik komplikasyonlara neden olabilir. Oftalmologların, klinik öngördürücü faktörlere dayanarak, kuru göz sendromu hastaları arasından Sjögren sendromu riski taşıyan hastaları belirlemeleri; böylece Sjögren sendromu taraması yapılması gereken hastaları dikkatli seçmeleri çok önemlidir. Bu yazıda, Sjögren sendromu ve ilişkili kuru göz sendromunun altta yatan immunopatolojisini özetlemeyi amaçladık. Dry eye syndrome (DES) is defined as “a multifactorial disease of the tears and ocular surface that results in symptoms of discomfort, visual disturbance, and tear film instability with potential damage to the ocular surface”. An estimated 25% of patients attending general ophthalmology clinics reports symptoms of DES. About a quarter of patients with DES has an underlying rheumatic condition, most commonly Sjogren’s syndrome (SS). SS is a multi-system disease with visceral (respiratory, cardiac, renal, gastrointestinal, endocrine, central and peripheral nervous system) and non-visceral (skin, arthralgia, myalgia) systemic clinical conditions. The two essential autoimmune mechanisms in the pathogenesis of SS are: B lymphocyte hyperactivity and focal T lymphocytic infiltration of the exocrine glands. Activation or apoptosis of glandular epithelial cells in genetically predisposed individuals leads to subsequent immune activation, resulting in the expression of auto-antigens that initiate a self-perpetuating T cell-dependent autoimmune response. Multiple pro-inflammatory cytokines, mainly TNF-a, IL-1b and IL-6, chemokines, auto-antibodies and other factors are involved in this process.Unfortunately, SS is quite unknown in the ophthalmology clinics. The main reason of this is the large variations in the symptomatic presentation of the disease, which makes the initial diagnosis difficult. Diagnosing the disease in the early stages would significantly improve the prognosis of this common autoimmune disease. Delay in the diagnosis can cause permanent loss of vision due to corneal complications and other systemic complications. It is of paramount importance that ophthalmologists determine patients who carry significant risk of SS among DES patients, according to the clinical predictors; thus, carefully select the patients in whom SS screening should be conveyed. Herein, we aimed to summarise the immunopathology of SS and the related DES Daha fazlası Daha az
Küçümen, Raciha Beril | Yenerel, Nursal Melda | Görgün, Ebru | Kohen, Maryo Cenk | Başar, Demir | Alimgil, Murat Levent
Other | 2009 | Türk Oftalmoloji Dergisi39 ( 4 ) , pp.250 - 255
Amaç: Femtosaniye laser yardımıyla yapılan LASİK ameliyatına bağlı olarak korneanın biyomekanik özelliklerinde meydana gelen değişikliklerin Reichert’ın oküler cevap analizörü (OCA) ile araştırılması. Yöntem: Çalışma refraktif cerrahi planlanan miyop astigmatlı hastalarda prospektif olarak gerçekleştirildi. Yirmi üç hastanın 46 gözü çalışma kapsamına alındı. Cerrahi yöntem olarak tüm gözlerde femtosaniye laser yardımıyla laser in situ keratomileusis (LASİK) ameliyatı gerçekleştirildi. Hastaların ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası 1. gün, 1. hafta ve 1. ayda OCA ölçümleri alındı. Ölçülen parametreler sırasıyla kompanse edilmiş göz i . . .çi basıncı (GİBkk, Corneal Compensated Intraocular Pressure), Goldmann aplanasyon tonometrisinin eşdeğeri olan göz içi basıncı (GİBg, Goldmann-correlated intraocular pressure), kornea direnç faktörü (KDF, Corneal Resistance Factor), ve kornea histerezisi ( KH, Corneal Hysteresis,) idi. Merkezi kornea kalınlığı (MKK) ameliyat öncesi ve sonrası kaydedildi. İstatisiksel değerlendirmede Student’s t test, paired t test ve Pearson korelasyon testi kullanıldı, p0.05 anlamlı kabul edildi. Bulgular: Ameliyat öncesi refraksiyonun sferik eşdeğeri ortalama -3.242.79 dioptri(D) idi. Ortalama MKK ameliyat öncesi 541.518.36 µm iken ameliyat sonrası 1.ayda 441.7521.28 µm olarak ölçüldü. Ameliyat öncesi ortalama OCA parametreleri sırasıyla GİBkk 16.072.67 mmHg, GİBg 16.423.13 mmHg, KDF 11.241.58 mmHg, KH 11.051.24 mmHg olarak ölçüldü. Ameliyat sonrası ortalama OCA parametreleri ise 1.günde GİBkk 16.322.58 mmHg, GİBg 16.132.86 mmHg, KDF 10.761.43 mmHg, KH 10.58 1.20 mmHg, 1.haftada GİBkk 16.033.41 mmHg, GİBg 13.473.91 mmHg, KDF 8.392.08 mmHg, KH 8.781.70 mmHg, 1. ayda GİBkk 15.092.28 mmHg, GİBg 13.233.85 mmHg, KDF 8.452.41 mmHg, KH 9.141.65 mmHg olarak bulundu. Ameliyat öncesi ortalama KH ile ameliyat sonrası 1.hafta ve 1. aydaki ortalama KH arasındaki fark ileri derecede anlamlı bulundu (p.0001). Sonuç: Femtosaniye laser yardımıyla yapılan LASİK ameliyatı OCA parametrelerini değiştirmektedir. GİBg, KDF ve KH ameliyat sonrası erken dönemde anlamlı derecede düşük ölçülürken, GİBkk değerlerinin bu cerrahiden pek etkilenmediği bulunmuştur. Purpose: To investigate the changes in corneal biomechanical properties measured by Reichert’s ocular response analyzer (ORA) after femtosecond laser assisted laser in situ keratomileusis (LASIK). Methods: This study was planned prospectively in refractive surgery patients with myopia and myopic astigmatism. Forty six eyes of 23 patients were included in the study. Femtosecond laser assisted LASIK was performed in all eyes as surgical technique. ORA measurements were taken preoperatively and at 1.day, 1.week and 1.month postoperatively. Measured parameters were corneal-compensated intraocular pressure(IOPcc), Goldmann-correlated intraocular pressure (IOPg), corneal resistance factor(CRF) and corneal hysteresis(CH). Central corneal thickness(CCT) was measured by ultrasonic pachymeter pre- and postoperatively. Statistical evaluation was performed using Student’s t test, paired t test and Pearson correlation test; a p value of less than 0.05 was considered to be statistically significant. Results: Mean spherical equivalence of preoperative refraction was -3.24±2.79 diopters(D). Mean preoperative CCT was 541.5±18.36 µm whereas mean postoperative CCT at 1.month was measured 441.75±21.28 µm. Mean preoperative ORA parameters were as follows: IOPcc 16.07±2.67 mmHg, IOPg 16.42±3.13 mmHg, CRF 11.24±1.58 mmHg, CH 11.05±1.24mmHg. Mean postoperative ORA parameters at 1.day were IOPcc 16.32±2.58 mmHg, IOPg 16.13±2.86 mmHg, CRF 10.76 ± 1.43, CH 10.58±1.20 mmHg. Mean postoperative ORA parameters at 1.week were IOPcc 16.03±3.41 mmHg, IOPg 13.47±3.91 mmHg, CRF 8.39±2.08, CH 8.78±1.70 mmHg. Mean postoperative ORA parameters at 1. month were IOPcc 15.09±2.28 mmHg, IOPg 13.23±3.85, CRF 8.45±2.41 mmHg, CH 9.14±1.65 mmHg. Difference between mean preoperative CH and mean postoperative CH at 1.month was found to be highly statistically significant (p<.0001). Conclusion: Some parameters of ORA change after femtosecond laser assisted LASIK. IOPg, CRF and CH were significantly reduced in early postoperative period whereas IOPcc seemed not to be effected Daha fazlası Daha az
Tatlıpınar, Sinan | Ayata, Ali
Other | 2011 | Türk Oftalmoloji Dergisi41 ( 2 ) , pp.108 - 113
Floresans; bazı moleküllerin belli bir dalga boyundaki ışıkla uyarılması sonucu daha uzun bir dalga boyunda ışık yaymasıdır. Fundus floresein anjiyografi bu konudaki en klasik örnektir. Otofloresans ise sodyum floresein verilmeksizin gözdeki yapılardan floresan ışık yayılımı olarak tanımlanabilir. Fundus otofloresansı (FOF), retina pigment epitelindeki lipofusinden kaynaklanmaktadır. FOF görüntülemesi, modifiye edilmiş fundus kameraları veya tarayıcı lazer oftalmoskoplarla kaydedilebilmektedir ve farklı fundus hastalıklarında kullanılmaktadır. Otofloresans görüntülerini değerlendirilmesi niteliksel ve niceliksel olarak yapılmaktadır . . .. Bu yazıda, FOF fotoğrafları eşliğinde otofloresans görüntülerinin sistematik olarak değerlendirilmesi anlatılmaktadır. (Turk J Ophthalmol 2011; 41: 108-13) Fluorescence is the property of some molecules to emit light energy of a longer wavelenght when stimulated by a light of a certain wavelength. Fundus fluorescein angiography is the classical example for fluorescence. Autofluorescence, on the other hand, is emission of fluorescent light from ocular structures in the absence of fluorescein sodium. Fundus autofluorescence (FAF) is known to originate from lipofuscin in the retinal pigment epithelium. FAF can be recorded by modified fundus cameras or scanning laser ophthalmoscopes and has been used in different retinal disorders. Evaluation of FAF images can be done both qualitatively and quantitatively. Herein, a systematic evaluation of FAF images is described with examples Daha fazlası Daha az
Dinç, Umut Aslı | Altunsoy, Muhsin | Oral, Deniz | Görgün, Ebru | Yenerel, Melda | Utine, Canan Aslı | Başar, Demir
Other | 2008 | Türk Oftalmoloji Dergisi38 ( 2 ) , pp.161 - 163
Bu vaka sunumunda oftalmia nodosa tanısı konulan bir olgu tartışılmaktadır. Sol gözünde batma ve ağrı şikayetleri nedeniyle kliniğimize başvuran 25 yaşındaki kadın hastada korneada çok sayıda küçük filamantöz yabancı cisimler ve çevreleyen kornea dokusunda reaksiyon tespit edilmiştir. Görme düzeyleri her iki gözde tam olan olgunun geri kalan oftalmolojik muayenesi normal sınırlarda bulunmuştur. Biyomikroskopide ulaşılabilen yüzeyel yerleşimli yabancı cisimler çıkarılmış ve korneadaki inflamasyon topikal kortikosteroid tedavisi ile kontrol altına alınmıştır. Benzer tablo ve oküler enflamasyon varlığında oftalmia nodosa ayırıcı tanıda . . . mutlaka düşünülmeli ve gerekli tedavi süratle gerçekleştirilmelidir. We descibe a case with ophthalmia nodosa. A 25-years-old female referred our clinic with a stingy sensation and pain in the left eye. Multiple tiny filamentous corneal foreign bodies and reaction in the surrounding corneal tissues were detected. Visual acuity was 20/20 in both eyes and the remaining ophthalmological examination was unremarkable. The superficial foreign bodies were removed under biomicroscopy and corneal inflammation was treated with topical corticosteroid drops. In case of similar clinical picture and ocular inflammation, ophthalmia nodosa should be considered in differential diagnosis and should be treated promptly Daha fazlası Daha az
Dinç, Umut Aslı | Öncel, Banu | Görgün, Ebru | Yenerel, Nursel Melda | Başar, Demir
Other | 2009 | Türk Oftalmoloji Dergisi39 ( 1 ) , pp.60 - 63
Bu çalışmada akne vulgaris için sistemik isotretinoin tedavisi sonrasında çift taraflı optik atrofi gelişen bir olgu sunulmaktadır. Son altı ayda haftada 80 mg isotreonin tedavisi alan 18 yaşındaki bayan olgu baş ve göz ağrısı şikayetiyle başvurdu. Yapılan oftalmolojik muayenede her iki gözde en iyi düzeltilmiş görme keskinliği Snellen eşelinde 1.0 düzeyinde olup, fundus muayenesinde özellikle temporal bölgelerde olmak üzere optik sinir solukluğu saptandı. Optik atrofiye bağlı olarak retina sinir tabakası kalınlığı azalmıştı ve görsel uyarılmış potansiyel genlikleri düşüktü. Optik atrofi sistemik isotretinoin tedavisinin olası ve na . . .dir bir komplikasyonudur. Oral isotretinoin tedavisi alan olgular ilaca bağlı oftalmolojik yan etkilerin gözlemlenebilmesi için sıkı takip edilmelidir. A case of bilateral optic atrophy in a patient who was receiving systemic isotretinoin treatment for acne vulgaris is described. An 18-year-old girl who has been receiving 80 mg/week of isotretinoin for the last 6 months presented with ocular pain and headache. Ophthalmological examination revealed a best corrected visual acuity of 20/20 and fundus evaluation revealed optic disc pallor particularly in the temporal region in both eyes. Retinal nerve fiber layer thickness was decreased and pattern visual evoked potential amplitudes were diminished related to optic atrophy. Optic nerve atrophy is a possible and rare complication of systemic isotretinoin therapy. Patients taking oral isotretinoin should be followed closely for monitoring drug related ocular side effects Daha fazlası Daha az
Görgün, Ebru | Yenerel, Melda | Dinç, Umut Aslı | Öncel, Murat | Başar, Demir
Other | 2008 | Türk Oftalmoloji Dergisi38 ( 2 ) , pp.128 - 133
AMAÇ: İdyopatik epiretinal membran (ERM) olgularında santral makula fonksiyonlarının preferential hyperacuity perimetry (PHP) ile değerlendirilmesi. YÖNTEM: İdyopatik ERM tanısı konulan hastalar çalışma kapsamına alındı. Olgular detaylı oftalmolojik muayene sonrasında optik koherens tomografi (OKT) ile değerlendirildi. Tüm olgularda santral 14x14’lik görme alanı PHP (Foresee PHP, Notalvision) ile incelendi. PHP ile hyperacuity deviasyon haritası ve hyperacuity defekt haritaları kaydedildi. Yanlış pozitif ve yanlış negatif yüzdeleri güvenilir olmayan olgular çalışma dışında bırakıldı. BULGULAR: Ortalama yaşları 63.97.4 yıl olan 7’si . . .kadın, 5’i erkek toplam 12 hastanın 15 gözü çalışma kapsamına alındı. Olguların ortalama görme keskinliği 0.70.2 olup OKT ile belirlenen ortalama santral makula kalınlığı 334.472.1 ?m idi. Değerlendirmeye alınan 9 gözde PHP ile hyperacuity deviasyon haritasında belirgin defekt saptanırken 6 gözde hyperacuity deviasyon haritası tamamen normal olarak bulundu. PHP’de görme alanı defekti saptanan ve saptanmayan gözler karşılaştırıldığında ortalama görme düzeyleri arasında istatiksel olarak anlamlı fark saptanırken (p0.005 Mann-Whitney U testi), OKT ile saptanan ortalama santral makula kalınlıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi (p 0.689 Mann-Whitney U testi). SONUÇ: İdyopatik ERM olgularında santral makula fonksiyonları PHP ile değerlendirilebilmektedir. Özellikle görme keskinliği azalmış olan idyopatik ERM olgularında PHP’de belirgin görme alanı defekti saptanmıştır. PURPOSE: To assess central macular function by preferential hyperacuity perimetry (PHP) in patients with idiopathic epiretinal membrane (ERM). MATERIALS-METHODS: Patients diagnosed to have idiopathic ERM were enrolled in the study. After a detailed ophthalmological examination, all participants were evaluated by optical coherence tomography (OCT). Central 14°x14° visual field was tested by PHP (Foresee PHP, Notalvision); hyperacuity deviation map and hyperacuity defect maps were recorded. Patients having high false positive or false negative ratios were excluded. RESULTS: Fifteen eyes of 12 patients with a mean age of 63.9±7.4 years and a mean visual acuity of 0.7±0.2 were recruited in the study. Mean central macular thickness was found to be 334.4±72.1 μm by OCT. In hyperacutiy deviation map, significant visual field defect was detected in 9 eyes whereas it was entirely normal in 6 eyes. When the eyes with and without visual field defect were compared, we found a statistically significant difference in mean visual acuity (p0.005 Mann-Whitney U test); however there was no statistically significant difference in mean central macular thickness measured by OCT (p 0.689 Mann-Whitney U test). CONCLUSION: In idiopathic ERM patients central macular function may be monitored by PHP. Especially in idiopathic ERM patients having low visual acuity a prominent visual field defect was detected by PH Daha fazlası Daha az
Oral, Deniz | Çiftçi, Ferda Özgün | Gündüz, Gamze Uçan | Yazıcı, Bülent
Other | 2010 | Türk Oftalmoloji Dergisi40 ( 6 ) , pp.333 - 337
Amaç: Gevşek gözkapağı sendromlu hastaların demografık ve klinik özelliklerini sunmak ve tam kat beşgen rezeksiyon yöntemiyle gözkapağı kısaltmanın sonuçlarını gözden geçirmek. Gereç ve Yöntem: İki merkezde, Ocak 2001 ile Ocak 2009 arasında, gevşek gözkapağı sendromu tanısı konan 30 hasta geriye dönük olarak değerlendirildi. Tüm hastaların başvuru yakınmaları, muayene bulguları, beden-kitle indeksi, eşlik eden sistemik sorunlar, cerrahi tedavi sonuçları ve izlem süresi kaydedildi. Cerrahi tedavi için 15 hastanın 23 gözünde lateral tam kat beşgen rezeksiyonla gözkapağı kısaltma işlemi yapıldı. Sonuçlar: Bu çalışma 55 gözünde gevşek g . . .özkapağı sendromu bulunan 30 hastayı (20 erkek, 10 kadın; ortalama yaş 59 yıl; veri aralığı: 32 - 73 yıl) içerdi. En sık başvuru yakınmaları, gözde batma ve yanma hissi (%93) ve sulanmaydı (%79). Beden-kitle indeksine göre 20 hasta (%67) şişmandı ve 19 hastanın (%63) obstrüktif uyku apnesi öyküsü vardı. Ameliyattan sonra tüm gözlerde oküler yüzey yakınmaları belirgin ölçüde azaldı veya tam olarak düzeldi. Göz yakınmalarının tekrarladığı 1 gözde (%4), rezidüel kapak gevşekliği nedeniyle, ilk ameliyattan 12 ay sonra, ikinci kez gözkapağı kısaltma işlemine gerek duyuldu. İzlem süresi 2 ile 37 ay arasında değişti (ortalama, 15 ay). Tartışma: Bu çalışma, gevşek gözkapağı sendromlu hastalarda şişmanlık ve/veya uyku apnesinin sık görüldüğünü ve lateral beşgen rezeksiyonla gözkapağı kısaltmanın etkili bir tedavi yöntemi olduğunu destekler Purpose: To report the demographic and clinical characteristics of patients with floppy eyelid syndrome and to review the results of eyelid shortening through lateral pentagonal eyelid resection. Material and Method: Thirty patients who had been diagnosed with floppy eyelid syndrome between January 2001 and January 2009 in two clinical centers were evaluated retrospectively. Presenting symptoms, examination findings, body mass index, associated systemic problems, surgical results and follow-up time were recorded. Surgical correction of horizontal laxity was performed on 23 upper eyelids of 15 patients by full-thickness lateral pentagonal wedge resection. Result: Fifty-eight upper eyelids of 30 patients (mean age, 59 years) were included in the study. Irritation (93%) and epiphora (79%) were the most common presenting symptoms. Based on body mass index, 20 patients (67%) were obese and 19 patients (63%) had a history of obstructive sleep apnea. After surgery, ocular surface symptoms significantly resolved or decreased in all eyes. In 1 eye (4%), in which ocular complaints recurred, a secondary eyelid shortening procedure was required for residual lid laxity 12 months after the first surgery. Follow-up time ranged from 2 to 37 months (mean, 15 months). Discussion: The results of this study support the idea that obesity and/or sleep apnea syndrome occur more frequently in patients with floppy eyelid syndrome and eyelid shortening with lateral pentagonal resection is an effective treatment metho Daha fazlası Daha az
Dinç, Umut Aslı | Tatlıpınar, Sinan | Yenerel, Nursel Melda | Görgün, Ebru | Alimgil, Levent | Başar, Demir
Other | 2009 | Türk Oftalmoloji Dergisi39 ( 1 ) , pp.52 - 55
Bu çalışmada endojen fungal endoftalmi saptanan bir olgunun klinik seyri ve tedavisi tartışılmaktadır. Kandida albicans endokarditine eşlik eden ve başka bir merkezde her iki göze önceden üveit tanısıyla intravitreal steroid enjeksiyonu, daha sonradan kandida endoftalmisi nedeniyle intravitreal amfoterisin-B enjeksiyonu uygulanmış olan yetmişbir yaşındaki kadın hastanın başvuru sırasında görme keskinliği sağ gözde ışık hissi negatif ve sol gözde tashihle 0.16 düzeyinde idi. Fundus muayenesinde sol gözde belirgin vitritis ve alt yarıda kartopu lezyonu tespit edildi. Genel durum bozukluğu nedeniyle vitrektomi uygulanamadı. Sol gözdeki . . . oküler bulgular sistemik flukonazol ve amfoterisin-B tedavisi ile gerileyerek görme keskinliğinin 0.5 düzeyine yükseldi ve vitritisin kaybolduğu izlendi. Vitrektomi uygulanamayan endojen kandida endoftalmi varlığında antifungal ajanlarla yapılan sistemik tedavi ile tatminkar sonuçlar alınabilmektedir. The clinical course and treatment of a case with fungal endophthalmitis is described. Visual acuity of a seventy-one year-old female, having underwent previously an intravitreal steroid injection for uveitis and subsequently an intravitreal amphotericin-B injection for candida endophthalmitis in another institute, was no light perception in the right eye and 0.16 and in the left eye. Fundus examination revealed significant vitritis and snowball in the left eye. Vitrectomy was not performed due to instabilitiy of systemic state. Ocular findings in the left eye regressed with systemic fluconazole and amphotericin-B treatment and visual acuity increased to 0.5 together with the disappearance of vitritis. In the presence of endogenous candida endophthalmitis, satisfactory outcomes may be obtained by systemic antifungal therapy even in cases of which vitrectomy could not be performed Daha fazlası Daha az
Görgün, Ebru | Yenerel, Nursel Melda | Küçümen, Raciha Beril | Öncel, Banu | Başar, Demir
Other | 2009 | Türk Oftalmoloji Dergisi39 ( 1 ) , pp.48 - 51
AMAÇ: Schnyder'in kristalin kornea distrofisi tespit edilen 24 yaşındaki kadın hastanın in vivo konfokal mikroskopi bulgularını sunmak. YÖNTEM: Olgu Sunumu. SONUÇLAR: Her iki gözünde görme azalması ve gözlerinde beyaz lekelerin oluşması şikayeti ile kliniğimize başvuran hastanın yapılan oftalmolojik muayenesi sonucunda Schnyder kristalin kornea distrofisi tanısı konularak in vivo konfokal mikroskopi uygulandı. Konfokal mikroskopide subepitelyal kristalin birikimi ile uyumlu yüksek reflektivite gösteren materyal izlendi. TARTIŞMA: İn vivo konfokal mikroskopi, Schnyder kristalin kornea distrofisinde meydana gelen morfolojik değişiklik . . .leri değerlendirmede yardımcı bir inceleme yöntemidir. PURPOSE: To describe the in vivo confocal microscopic findings of a 24 years old female patient with Schnyder's crystalline corneal dystrophy. METHOD: Case report. RESULTS: The patient presented with bilateral visual impairment and formation of white spots in her eyes. After ophthalmological examination, Schnyder cystalline corneal dystrophy was diagnosed and in vivo confocal microscopy was performed. Accumulation of reflective material consistent with subepithelial crystalline deposits was observed in confocal microscopy. DISCUSSION: In vivo confocal microscopy is a complimentary imaging technique to evaluate the morphological changes in Schnyder crystalline corneal dystrophy. Key words: In vivo confocal microscopy, Schnyder crystalline corneal dystrophy Daha fazlası Daha az