Filtreler
SON KANUN DEĞİŞİKLİKLERİ IŞIĞINDA HÂKİMİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

Karademir, Dilek

Other | 2015 | Türkiye Barolar Birliği Dergisi0 ( 119 ) , pp.240 - 276

Özet: Hâkimler, yargılama faaliyetleri sırasında, yargılama fa- aliyeti ile ilgili fiilleri ile taraflara zarar verirlerse; zarar gören, HMK m.46da sınırlı sayı ilkesine tabi olarak sayılan sebeplerden birine veya birkaçına dayanarak, Devlete karşı haksız fiil temelli tazminat davası açabilir. Bu dava, ilgili hâkime zorunlu olarak ihbar edilir ve hâkim bu davaya feri müdahil olarak katılır. HMK m.46-m.49 hüküm- lerinde hâkim terimi geniş olarak tanımlandığı için, bütün ilk dere- ce mahkemesi hâkimleri, Bölge İdare ve Bölge Adliye mahkemeleri hâkimleri, Yargıtay, Danıştay ve diğer Yüksek Mahkemeler hâkimleri de HMK m.46-m.49da düzenl . . .enen özel sorumluluk hukukuna tabi- dir. Ancak idari görev görmeleri sebebi ile savcılar ve adalet müfet- tişleri bu kapsamda değildir. HMK m.46ya dayanarak açılacak olan tazminat davası için kanunda herhangi bir özel süre öngörülmemiş- tir. Hâkimlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin tazminat davası özünde bir haksız fiil davası olduğu için burada yeni BK m.72de düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresi, dava açma süresi olarak uygulanır. Davacı eğer davayı kazanırsa, Devlet davacının maddi manevi bütün zarar- larını öder ve bir yıl içinde ilgili hâkime ödediği miktar için rücu eder. Davacı eğer davayı esastan kaybederse, disiplin para cezasına çarptı- rılır. Hâkim yargılama faaliyeti sırasında yargılama faaliyeti ile ilgili ol- mayan bir haksız fiil işlerse, zarar gören, genel hükümlere dayanarak hâkime genel mahkemelerde tazminat davası açabilir. HMK m.46, Hakim Teriminin Kapsamı, Hâkimin Şahsi Kusurundan Sorumluluğu. Abstract: If judges harm the parties with their behaviours rela- ted to their judicial activity during a trial, the injured party can bring a tort law-based action for compensation against the Turkish State by relying on one or more of the limited reasons enumerated in Ar- ticle 46 of the Turkish Civil Procedure Law. This lawsuit is mandato- rily notified to the related judge and the judge joins the trial as an accessory intervener. Since the term judge is defined broadly in Articles 46-49 of the Turkish Civil Procedure Law, judges sitting in all of first instance courts, the Regional Administrative Courts, the Re- gional Courts of General Jurisdiction, the Court of Appeal, the Coun- cil of State and other High Courts are subject to the liability system under Articles 46-49 of the Turkish Civil Procedure Law. However, public prosecutors and inspectors of justice are not under the scope of the said system due to fact that they perform administrative du- ties. Turkish Civil Procedure Law does not specify any specific time period to bring the case against the State based on Article 46. Since the compensation lawsuit related to the civil liability of the judges is intrinsically a tort claim, two-year period of limitation stated in Ar- ticle 72 of the Law of Obligations is also applicable here. When the claimant wins the lawsuit against the State, the State pays all his pecuniary and non-pecuniary damages and the State recourses to the related judge within one year. If the claimants claim is dismissed with prejudice, the claimant is condemned to pay disciplinary mone- tary penalty. If the judge commits a tortuous act which is not related to his judicial service during the trial, the injured person can bring a lawsuit against the judge for compensation by relying on general tort clauses in the courts of first instance Daha fazlası Daha az

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi 6284 Sayılı yasa ve İstanbul sözleşmesi

Moroğlu, Nazan

Other | 2012 | Türkiye Barolar Birliği Dergisi0 ( 99 ) , pp.357 - 380

Kadına yönelik şiddet çoğunlukla bir tabu olarak görüldüğünden uzun yıllar gözardı edildi ve belgelenmedi bu konuya toplumsal dikkat son yirmi yıldır çoğalmaktadır. Geçtiğimiz yirmi yılda şiddet sorunu kadınların kasten yaralanmasının önemli bir nedeni olarak dikkati çekti ve bugünlerde kadına yönelik şiddet tüm dünyada açık bir insan hakları ihlali ve bir kamu sağlığı sorunu olarak ele alınmaktadır. Bu çalışma kadına yönelik aile içi şiddetin önlenmesi ve bununla mücadele edilmesinin ulusal ve uluslararası hukukta yaşam sürecini incelemektedir. Kısmen, kadına yönelik her türlü şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, ortadan kaldırıl . . .ması, kovuşturulması ve giderilmesini amaç edinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine İlişkin Yeni Avrupa Konseyi Sözleşmesi(İstanbul, 2012)’de ele alınmaktadır. Türkiye’de 8 Mart 2012’de yasalaşan Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair kanun, medeni hallerine bakılmaksızın kadına yönelik şiddetin önlenmesinde kapsamı genişletecektir. Violence against women has been unnoticed and undocumented partly due to its taboo nature over long times. But it has received increasing public attention over the past 20 years. The past two decades have highlighted the problem of intimate partner violence as a major cause of intentional injury to women. And nowadays violence against women is well recognised as human rights violation and a public health problem of worldwide significance. This article presents the progress preventing and combating on domestic violence against women at international and national law. Particularly, the new Council of Europe Convention on Preventing and Combating Violence Against Women and Domestic Violence (Istanbul, 2011); the purpose of this Convention is to protect women against all forms of violence, and prevent, prosecute, and eliminate violence against women and domestic violence. And in Turkey the new law for the Protection of the Family and Prevention of Violence against Women would widen the scope of protection (8th March 2012), which is intended to address the issue of violence against to all the women irrespective of their marital status Daha fazlası Daha az

Kadının kimlik sorunu “kadının soyadı”

Moroğlu, Nazan

Other | 2012 | Türkiye Barolar Birliği Dergisi0 ( 99 ) , pp.245 - 268

Bir kimsenin kimliğinin belirlenmesinde en önemli unsur olan soyadı, vazgeçilemez, devredilemez ve feragat edilemez, kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkıdır. Soyadı üzerindeki hak, mutlak haklardan olması nedeniyle herkese karşı ileri sürülebilen ve yasayla özel olarak korunan bir haktır. Ancak, hukukumuz açısından soyadının bütün bu özellikleri “kadınlar” açısından geçerli değildir. Bu yazıda, Türk Medeni Kanunu’na göre kadının soyadı, ilgili İHAM ve Anayasa Mahkemesi kararları ve değişiklik önerisi ile “kadının soyadı ile aile adı” kuralı bakımından Alman Hukukunda ataerkil anlayıştan eşitlikçi anlayışa doğru yaşanan süreçt . . .e yapılan dikkate değer değişikliklere değinilmektedir. The surname, which is the most important element in determining one’s identity, is indispensable, cannot be transferred nor can it be renounced and is a personal right decisively attached to that specific person. The right to have a surname is a legally protected right that can be put forward against everyone due to the fact that it is an absolute right. In our law, however, not all these aspects regarding the surname are available to the “women”. In this article, the topics such as the woman’s surname in the Turkish Civil Code, the related ECHR (European Court of Human Rights) and the Constitutional Courts decisions along with the amendment proposals and the significant changes during the period of patriarchal concept to equalitarian approach in the German Law in terms of the “woman’s surname and the family name” rule are discussed Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms