Ulusoy, Veysel | Özari, Çiğdem
Article | 2017 | Business and Management Studies: An International Journal5 ( 4 ) , pp.211 - 234
Bu çalışmada bulanık -iflas endeksi altında yeni bir endeks oluşturduk. Endeksin amacı ait olduğu sektörden bağımsız herhangi bir X şirketinin varsayılan iflas etme olasılığını bulmaktır. Bulanık -iflas mantık endeksi finansal oran kesişim değişikliğini zamandan ve sektörden bağımsız olarak yorumlar. Yeni endeks finansal rasyoların farklı karar verme durumunu ortadan kaldırmak için de oluşturduk. Oluşturulan yeni değişkenin dört tanesi kümeleme ve faktör analizi sonuçlarından elde edilmiş olup, diğer değişken ise Merton modelinden elde edilmiştir. İflas etmiş şirketlerin geçmiş tarihteki olayları analiz edilirken; dolandırıcılık ve . . .yönetim hataları gibi farklı birçok neden ile karşılaşılır. Buna örnek olarak Enron ve K-Mart gibi prestijli firmalar gösterilir. Bu tür durumlardan dolayı bu çalışmada herhangi bir şirketin finansal durumunun dahi iyi anlaşılabileceği bir model tasarlanmayı hedeflemektedir. Bu model kredi yatırım şirketlerinin yanlış şirkete yatırım yapmalarını ve muhtemelen tüm yatırımlarını kaybetmelerini önleyebilir In this study, we have work ed on developing a brand -new index called Fuzzy-bankruptcy index. The aim of this index is to find out the default probability of any company X, independent from the sector it belongs. Fuzzy logic is used to state the financial ratiointerruption change related with time and inside different sectors, the new index is created to eliminate the number of the relativity of financial ratios. The four input variables inside the five main input variables used for the fuzzy process, are chosen from both factor analysis and clustering and the last input variable calculated from Merton Model. As we analyze in the past cases of the default history of companies, one could explore different reasons such as managerial arrogance, fraud and managerial mistak es, that are responsible for the very poor endings of prestigious companies lik e Enron, K -Mart. Because of these k ind of situations, we try to design a model which one could be able to get a better view of a company’s financial position, and it couldbe prevent credit loan companies from investing in the wrong company and possibly from losing all investments using our Fuzzy-bank ruptcy inde Daha fazlası Daha az
Karadağ, Hande
Article | 2014 | Muhasebe ve Finansman Dergisi0 ( 63 ) , pp.171 - 188
Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler), istihdam, GSMH, inovasyon ve girişimciliğe olan katkıları nedeniyle, gerek Türkiye'de, gerekse dünya çapında sosyo- ekonomik büyümenin belkemiği olarak nitelendirilmektedir. Ülkemizde, kayıtlı işletmelerin % 99,9'u KOBİ statüsünde olduğundan, KOBİ'lerin sosyal ve ekonomik açıdan önemi diğer ülkelere kıyasla çok daha yüksektir. Türkiyede KOBİ ler, özellikle 1980 sonrasında birçok alanda ilerlemeler kaydetmiş olmalarına karşın, halen önemli zorluk ve sıkıntılarla karşı karşıyadır. KOBİlerde stratejik finansal yönetim, KOBİlerin en önemli yönetimsel sorunlarının başında gelmektedir. Konu çal . . .ışma içeriğinde, ilk bölümde dünyada ve Türkiyede KOBİlerin önemi ve karşılaştıkları sorunlar ile ilgili yapılmış güncel çalışmalar özetlenmekte, ikinci bölümde KOBİ finansal yönetim literatüründe büyüme ve rekabetçilik göstergeleri ele alınmaktadır. Üçüncü ve son bölümde ise KOBİlerde yönetim konusunda en önemli alanlardan birisi olmakla birlikte literatürde 2005 yılından bu yana yeralmaya başlayan stratejik finansal yönetim (SFY) konusundaki uygulamaların dünya ve ülkemiz KOBİlerinin büyüme, performans ve rekabetçiliği üzerindeki etkilerini araştırmaya yönelik çalışmalarla ilgili literatür taraması sunulmaktadır. Small and Medium Sized Enterprises (SMEs) are regarded as the drivers of socio- economic growth, due to their vital role in new job creation, increase in GDP, entrepreneurship and innovation . In Turkey, 99.9 % of all enterprises fall into SME category. Therefore, the significance of SMEs for Turkish economy and society is much higher in Turkey, compared to other emerging and developed countries. Despite their major developments and achievements, Turkish SMEs are still faced with major challenges and problems. Strategic financial management (SFM) in SMEs, which is a research area that has attracted the interest of researchers after 2005, although it plays a vital role in the survival, growth and competitiveness of SMEs, is one of the key managerial areas of SMEs.This project aims to review the literature on SFM, growth and competitiveness in SMEs and their interrelationships, both on global and national bases Daha fazlası Daha az
İnal, Vedit
Article | 2012 | Doğuş Üniversitesi Dergisi13 ( 1 ) , pp.69 - 87
Bu makalede Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın on büyük ekonomisinden biri olup olamayacağı araştırılmıştır. Büyüme teorisine göre büyümenin belirleyenleri tasarruf ve yatırımlar, beşerî sermaye ve araştırma-geliştirme çabalarının sağladığı teknolojik gelişmedir. Türkiye’nin tasarruf ve yatırım oranları 1988’den beri azalmaktadır. İşgücünün ortalama eğitim seviyesi ve kalitesi giderek yükselmekte ve Türkiye’nin rakipleriyle arasındaki fark kapanmaktadır, ama bu makaledeki tahmine göre, 2023 yılında Türkiye işgücünün eğitim seviyesi ve kalitesi rakiplerinin çoğunun gerisinde kalmaya devam edecektir. Araştırma- geliştirme çabaları da h . . .ızla artmaktadır, ama diğer olumsuz gelişmeler dikkate alındığında, araştırma-geliştirme çabalarındaki gelişmenin, 2023 yılında, Türkiye’yi ilk on ülke arasına sokmaya yetmeyeceği sonucuna varılmıştır. This article inquires as to whether Turkey can be among the ten largest economies of the world in 2023. According to the theory of growth, saving and investment, human capital, research and development efforts and the resulting technological development are the factors that cause economies to grow. The saving and investment ratios of Turkey have been declining since 1988. The average level of education of the labor force and the quality of education are both improving, but according to the predictions in this article, in 2023, the education level of the labor force will continue to be below most of Turkey’s rivals. Research and development efforts are also improving, but considering the other negative developments, it is concluded that the progress in research and development will be insufficient to take Turkey into the group of top ten countries in 2023 Daha fazlası Daha az
Ötken, Ayşe Begüm | Erben, Gül Selin
Other | 2010 | Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi12 ( 2 ) , pp.93 - 118
Çalışanların organizasyonları ile duygusal vt? bilişsel bir bağ hissederek psikolojik bir köprü kurmaları, kendilerini çalıştıkları şirketin bir parçası görerek şirketle özdeşleştirmeleri, son yıllarda araştırmacıların ilgisini çeken bir konu olmuştur. Bunun en temel nedeni, çalışanların kendilerini organizasyonları ile özdeşleştirmelerinin gerek çalışan gerekse organizasyon açısından olumlu sonuçlar doğurmasıdır. Orgii(sel özdeşleşme, bireylerin kendilerini sosyal bir grup ya da kategori içinde tanımlamaları ve anlamlandırmaları sonucu yaşanan bir durumdur. Bireyler, kişisel değer, inanç ve norm larıyla uyum içerisinde olan organiz . . .asyonlarda çalışmayı tercih etmektedirler. Örgütsel davranış, iş psikolojisi ve endüstri sosyolojisi gibi alanlarda gerçekleştirilen araştırmalarda örgütsel özdeşlemenin, iş memnuniyeti, örgütsel vatandaşlık davranışı, işten ayrılma niyeti gibi tutum ve davranışlarla olan ilişkisine odaklanılırken, çalışanın işiyle bütünleşmesi üzerindeki etkisine değinihnemiştir. Son yıllarda pozitif psikolojiye olan ilginin artmasıyla beraber çalışanın işiyle bütünleşmesi (işine angaje olması) hem araştırmacılar hem de yöneticiler tarafından üzerinde önemle durulan bir konu haline gelmiştir. Çalışanın işiyle bütünleşmesi pozitif tatmin edici ve zihnin işle ilgili bir durumudur, işiyle bütünleşmiş çalışan işini yaparken yüksek seviyede bir enerji hisseder, yaptığı işte bir anlam bulur ve etrafındaki her şeyi unutacak kadar kendini işine verir. İşiyle bütünleşmiş çalışanlar işinden daha fazla tatmin duyar. Kişinin işiyle bütünleşmesini sağlayan bireysel ve işle ilgili faktörlerin yanı sıra çalışanın örgütüne yönelik duygu, inanç ve tutumları gibi faktörler de yer almaktadır. Örgütsel özdeşleme de bu etmenler arasında çalışanın kurumuna yönelik tutum, inanç ve duygu durumunu gösteren bir olgudur. Çalışan, örgütüyle özdeşleştiği yani birçok akında uyum içinde olduğu oranda yaptığı işle de bütünleşmektedir. Örgütsel özdeşleşme çalışan ile Örgüt arasındaki duygusal ve bilişsel bir bağ durumu olduğundan ve çalışanın kendini çalıştığı örgüt üzerinden tanımlaması durumunu ifade ettiğinden, bu bağ ve tanımlamanın kişinin işine yönelik duygu, tutum ve davranışlarını da etkilemesi beklenebilmektedir. Örgütsel özdeşleşme, örgüt amaç ve hedeflerine bağlılığı ve da çalışanın yaptığı işe bağlılığını yani işiyle bütünleşme durumunu etkilemektedir. Kişilerin çalıştıkları yer ile özdeşleşmelerinin, performansları üzerinde olumlu katkıları olmaktadır. Bunun bir nedeni, örgütsel özdeşleşmenin çalışanın işiyle biiıiiıı/eşmesini sağlamasıdır. Örgütsel özdeşleşme ile çalışanın işiyle bütünleşmesi arasındaki ilişkiyi irdelemek, bir kurumsal bir de işle ilgili iki farklı durumun etkileşimini görmek açısından önemlidir. Bireylerin işlerine yönelik duygu, düşünce ve tutumlarının oluşumunda, örgüt unsurunun yeri ve önemini görmek açısından örgütsel özdeşleşme ve işe bağlılık ilişkisinin irdelenmesi faydalı olacaktır. Bu nedenle, bu çalışmanın amacı örgütsel özdeşleşme ve çalışanın işle bütünleşmesi arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu ilişki incelenirken çalışanın amirinden alabileceği desteğin rolü de araştırmaya dâhil edilmiştir. Gerek organizasyondan gerekse amirden ahinin sosyal desteğin çalışanların davranışları ve tutumları üzerinde önemli etkileri söz konusudur. Araştırmada, organizasyon yerine amirden alınan desteğin kullanılmasının sebeplerinden biri çalışanların şirket içerisinde sıklıkla amirleriyle etkileşim içerisinde olması ve çalışanla amiri arasındaki ilişkinin niteliğinin yüksek olması durumunda çalışanın da daha yüksek petforınaııs ve benzeri olumlu davranışlarla karşılık vermesidir. Bununla birlikte, çalışan amirini organizasyonun bir temsilcisi olarak görmekte ve çalışanın organizasyonla ilgili algısının oluşumunda amir önemli bir paya sahip olmaktadır. Bu nedenle, çalışanın amirinden aldığı desteğin çalışanın örgütsel bütünleşmesi ve işiyle özdeşleşmesi arasında önemli bir role sahip olacağı düşünülmektedir. Araştırmaya İstanbul 'da özel sektörde görev yapan 212 beyaz yakalı çalışan katılmıştır ve kolayda örn eklem kullanılmıştır. Veriler anket yöntemiyle toplanmıştır. Araştırma sonuçları çalışanın organizasyonuyla bütünleşmesi ve işiyle özdeşleşmesi arasında anlamlı bir ilişkinin olduğunu göstermiştir. Buncı göre, çalışan şirketiyle kendini özdeşleştirdikçe işiyle de daha fazla bütünleşmektedir. Amirden alınan desteğin bu ilişkide şartlı değişken rolüne sahip olduğu da ortaya konulmuştur. Yöneticiler bu araştırma sonuçlarına dayanarak çalışanların organizasyon/arıyla özdeşleşmelerini sağlayacak insan kaynaklan politika ve uygulamalarını hayata geçirmelidirler. Organizasyon için pozitif bir imaj yaratacak ve çalışanların kurum kimliğini güçlendirecek programlarla örgütsel Özdeşleşmeyi de sağlamalıdırlar. Bunu sağladıklarında çalışan lamı işlerine karşı olaıı duygusal motivasyonlarım arttıracaklar ve işleriyle bütünleşmelerini sağlayacaklardır. Bununla birlikte, amirin çalışanlarına sağlayacağı desteğin önemi de göz ardı edilmemelidir. Amirler ya da yöneticiler çalışanlarına geribildirim verdiklerinde, onları önemsediklerini ve değer verdiklerini hissettirdiklerinde ve manevi destek sağladıklarında çalışanların şirket ıçın de faydalı olabilecek olumlu davranışlar ve tutumlar sergilemelerini teşvik ettiklerini unutmamalıdırlar. Although organizational identification has gained a reasonable attention and researchers investigated the relation of organizational identification with various outcomes, there is no study that investigates its possible relationship with work engagement. The purpose of the study is to investigate the relationship between organizational identification and work engagement. Social support in the organizational context has a positive influence on several attitudes and behaviors of employees. Especially, when employees receive a support from a key actor in the workplace, they reciprocate through positive outcomes. PVith this in mind, supen'isor support is examined whether it moderates the relationship between organizational identification and work engagement. Questionnaire was used as a data collection method and sample consisted of 212 employees working in private sector in Istanbul, Turkey. Results showed thai employees who identify with their organization have high levels of work engagement. Support received from supen'isor is found to have a moderating role in this relationship Daha fazlası Daha az
Kaya, Can Tansel
Article | 2013 | Muhasebe ve Finansman Dergisi0 ( 60 ) , pp.127 - 138
Gerçeğe uygun muhasebe, finansal varlıkların güncel değerini yansıtması açısından akademisyen ve pratisyenler tarafından yatırımcıların karar verme süreçlerine verdiği destek ile devrim niteliği taşıyan bir yaklaşım olarak görülmekte. Savunucuları sağladığı alakalı bilgilerin önemini vurgularken, bilgilerin ihtiyatlı ve tam güvenilir olmamasından dolayı eleştirilere de maruz kalarak maliyet esaslı muhasebenin daha güvenli bir sistem olduğu öne çıkmaktadır. Finansal Muhasebe Standartları Kurulunun yayınlamış olduğu FMS 155, 156 ve 157 ile birlikte ihtiyatlılık ile gerçeğe uygunluk noktasında biraz daha dengelenen finansal sistem, piy . . .asaya göre ayarlamanın daha yaygın kullanılmasıyla birlikte eskiye göre daha öznel bir karakter edinmiştir. Enron vakasında bile gerçeğe uygun muhasebe uygulamaları ile hile bağlantısına rastlanmıştır. Bu çalışmanın amacı gerçeğe uygun muhasebenin belirsiz yapısını eleştirerek, ileride doğabilecek başka finansal krizleri önlemek adına maliyet esaslı muhasebenin önemini vurgulamaktır. Fair Value Accounting has been regarded by significant portion of academics and practitioners as a revolutionary approach to aid investors decision making abilities since it presents the current value of financial assets. Though proponents have long praised for the relevance strength, opponents of fair value have underlined the significant lack of reliability; therefore praised for historical cost accounting as a sound system constructed on robust pillars of prudence. With the more balanced structure of the Financial Accounting Standards Board on conservative versus fair value accounting issues, especially with the developments under FAS 155, FAS, and 157 to promote the use of mark- to- market, the financial world has shifted towards a more subjective accounting. Even with the Enron case, having applied fair value has been linked with fraud. This paper discusses the ambiguous nature of fair value accounting and stresses the importance of historical cost accounting to avoid any potential future crisis Daha fazlası Daha az
Alkan, Deniz Palalar
Article | 2019 | Business and Management Studies: An International Journal7 ( 2 ) , pp.629 - 643
Bu çalışmanın amacı Örgütsel İçerme Ölçeğinin Türkçe literatüründe geçerlik ve güvenirlikaraştırmasının yapılmasıdır. Örgütsel içerme; literatürde bireyin üyesi olduğu grubu/örgütün bireyde aidiyetduygusu ile diğerlerinden farklı olma gereksinimlerini optimal derecede dengeleme derecesi olarak ifadeedilmektedir. Araştırmanın Türkçe alan yazında kullanıma uygunluğu çeviri-geri çeviri yöntemi ile yapılmıştır. İçtutarlılık güvenirliği ? 0.924 olarak belirlenen ölçekte keşfedici (açımlayıcı) faktör analizi sonucunda faktöryükleri %45,63 ile %27,79 arasında değişen ve ölçeğin orijinal yapısından faklı olan 2 faktörlü bir yapı eldeedilmiş . . .tir. Bununla birlikte, keşfedici (açımlayıcı) faktör analiz sonuçları doğrulayıcı faktör analizi ile de testedilmiş; test güvenirliği yüksek olan 2 faktörlü yapıya sahip Örgütsel İçerme ölçeğinin Türkçe alan yazındakullanıma uygun olduğu tespit edilmiştir. This study aims to investigate the validity and reliability of the Organizational Inclusion Scale in theTurkish literature. Organizational inclusion is described as the optimal degree of balancing an individual’s group/ organizational identification with the need to be distinctive from the others in the literature. The translation-back translation methodology was utilized to determine the congruency of the Turkish form. The outcome of thereliability test yielded the Cronbach alpha coefficient of the study as ? 0.924. The result of the critical factoranalysis of the Turkish form indicates a two-factor structure with factor loading varying from 45,63% to 27,79%,inconsistent with the original scale developed by Sabharwal (2014). After that, the scale was retested conductinga confirmatory factor analysis utilizing structural equation modeling and tested with AMOS 22 and Smart PLS.The results of the confirmatory factor analysis of the two-factor structure indicate the Turkish form ofOrganizational Inclusion scale is suitable for assessing individuals’ perception of organizational inclusion in theTurkish context Daha fazlası Daha az
Arkalı, Gökçen Olcay | Kunday, Özlem
Article | 2016 | Girişimcilik ve İnovasyon Yönetim Dergisi5 ( 2 ) , pp.1 - 16
Bütün dünyada sayıları gitgide artan bireyler kendi işlerini kurmak için harekete geçmektedir. Bu bireyler hayatları ve işlerinde daha fazla tatmin olmak beklentisi ile daha fazla bağımsızlık, iş ve ev ile ilgili sorumluluklarının daha iyi organize edilmesi, ve daha iyi finansman arayışları doğrultusunda yeni işler kurmaktadır. Bu çalışma Global Girişimcilik Monitor veritabanının 2013 yılı Türk girişimcilik faaliyetleri üzerindeki verisini kullanarak böyle girişimcilerin refah düzeylerininin kilit ölçütlerini araştırmaktadır. Çalışmanın bulguları gelişmekte olan bir ekonomi perspektifinden refah düzeyleri ile en çok ilişkili kilit f . . .aktörlere ışık tutmaktadır. GEM veritabanından elde edilen verinin ampirik analizlerinin sonuçları fırsat dürtülü güdüler, yeni bir işi başlatma becerilerinin girişimcilik algısı, ve yenilikçilik ile refah düzeyi arasındaki pozitif ilişkiye işaret etmektedir An increasing number of individuals all around the world are motivated towards self-employment. These individuals start new businesses in search of more independence, better organization of work and household responsibilities, and better finances that are expected to lead to higher satisfaction with their lives and jobs. This study explores the key measures of well-being of such entrepreneurs using data from Global Entrepreneurship Monitor on Turkish entrepreneurship activities for the year 2013. Findings of this study shed light on the key factors that are mostly related to well-being from the perspective of an emerging economy. The results of the empirical analyses of the GEM data highlight the positive association of opportunity driven motives, entrepreneurial perception of skills to start a business, and innovativeness to well-being Daha fazlası Daha az
Ergüden, Engin | Dalkılıç, A. Fatih | Kaya, Can Tansel | Sayar, A. R. Zafer
Article | 2018 | Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi20 ( Özel Sayı ) , pp.411 - 425
Psikoloji bilimi ile finansın kesişimi olarak nitelendirilebilecek olan davranışsal finansuzun yıllardır finans literatüründe yer almasına ve oldukça çok sayıda akademik çalışmayakonu olmasına rağmen davranışsal muhasebe bu bağlamda daha geride kalmıştır. Oysa kiAmerika Muhasebe Birliği’nin (AAA) muhasebe eğitiminde psikoloji ile ilgili konuları dahiletme yönündeki çağrısı 1970’li yıllara kadar geriye gitmektedir. Finansal raporları hazırlayanmuhasebecilerin sıklıkla mesleki yargılarına göre karar vermek durumunda kalmaları veraporların bu doğrultuda şekillenmesinin yanı sıra bu raporları denetleyenlerin meslekişüphecilik ile hareke . . .t ediyor oluşu davranışsal muhasebenin etki alanını ortaya koymaktadır.Çalışmanın amacı davranışsal muhasebenin teorik altyapısını ve ilgili olduğu teorileri ortayakoymak ve finansal raporlama ve denetim uygulamalarındaki yansımalarını incelemektir. Budoğrultuda ilgili finansal raporlama ve denetim standartları da ele alınmaktadır. Although behavioral finance, that can be described as the intersection of psychology andfinance, has been in the financial literature for many years and is subject to a great number ofacademic studies, behavioral accounting has lagged behind in this context despite the call of theAmerican Accounting Association (AAA) to include psychology-related issues in accountingeducation goes back to the 1970s. Accountants who prepare financial reports frequently makedecisions according to professional judgment so they shape the financial reports accordingly;auditors of these reports are acted with professional skepticism. These two facts reveals thedomain of behavioral accounting. The aim of the current study is to demonstrate the theoreticalbackground of behavioral accounting and other theories linked and to examine the implicationsof financial reporting & auditing practices. In this respect, related financial reporting andauditing standards are also addressed Daha fazlası Daha az
Çakmak, Gizem Alioğlu
Article | 2018 | İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi5 ( 2 ) , pp.149 - 168
Batı Trakya Müslüman Türkleri, 1923’ten günümüze kadar pek çok sorunla veayrımcılıkla karşı karşıya kalmış, özelikle Türk-Yunan ilişkilerinin Kıbrıs Sorunusebebiyle bozulduğu 1970li yıllar sonrasında ayrımcılığın ve sorunların şiddeti artarakdevam etmiştir. Bu sorunların başında, etnik kimliğin reddi, eğitim, vatandaşlıktan ıskat,din ve vicdan hürriyeti ve buna bağlı müftülük sorunu, kurumların kontrolü sorunu,demografik yapının değiştirilmesi, ifade özgürlüğüne sınırlamalar gelmektedir. Ancak,1990’ların son yarısında ve 2000’li yıllarda Yunanistan’da azınlık hakları konusundaolumlu gelişmeler meydana gelmiştir. Bu bağlamda, azınlığ . . .ı mağdur eden tümsorunların çözümü sağlanmasa bile bazı alanlardaki gelişmeler incelemeye değerdir. Buçalışmanın amacı 1990’lardan itibaren Yunanistan’daki azınlık hakları konusundaAvrupalılaşma ve Avrupa kurumlarının etkisini analiz etmektir. The Turkish Muslim Minority in Western Thrace has been subject todiscriminative practices and human right violations since 1923. Especially after the1970s, when the Turkish-Greek relations deteriorated due to the Cyprus Problem, thesituation for the Minority worsened dramatically. The most significant problems of theMinority are; the denial of ethnic identity, education, de-nationalization of the minoritymembers, freedom of religion and the election of Muftis, the problem concerning thecontrol of the Minority institutions, demographic changes, and the freedom ofexpression. Since the late 1990s and throughout the 2000s, considerable positivedevelopments in minority rights have been taking place in Greece. Despite theliberalization of minority rights and softening of the discriminative measures andrepressive policies, as the fundamental problems of Western Thrace Turks still persist,this process is worth examining. The aim of this study is to examine the role of Europeanization and European Institutions on the minority rights in Greece startingwith the 1990s Daha fazlası Daha az
Kaya, Çiğdem | Ötken, Begüm | Beşer, Senem Göl
Article | 2019 | Business and Management Studies: An International Journal7 ( 1 ) , pp.527 - 541
When asked how their lives are, the most popular answer that people give is that they are busy all the time. Being busy indicates working long hours and lacking leisure time. While research on social status has primarily focused on money as an indicator of one’s social status, it is important to know whether the factors (in our case, busyness) other than money have an effect on the perception of one’s social status. The aim of this study is to investigate whether devoting more time to work is a demonstration of higher social status. With this aim, the relationship between busyness and social status is examined. Data for the study we . . .re collected from 225 white-collar employees working in banking, textile, chemical, and construction sectors in Istanbul, Turkey. According to the findings, no significant relationship was found between busyness and social status. Based on additional general questions in the questionnaire, most of the respondents reported that they see themselves as busy persons and have a social status above average. Hayatlarının nasıl olduğu sorulduğunda, insanların verdiği en popüler cevap, sürekli meşgul olmalarıdır. Meşgul olmak uzun saatler çalışmayı ve boş zamana sahip olmamayı ifade etmektedir. Sosyal statüye ilişkin araştırmalar öncelikle sosyal statünün bir göstergesi olarak paraya odaklanırken, para dışındaki faktörlerin (bu çalışmada meşgul olmanın) kişilerin sosyal statü algıları üzerinde bir etkisi olup olmadığını bilmek önem arz etmektedir. Bu çalışmanın amacı, işe daha fazla zaman ayırmanın daha yüksek bir sosyal statü göstergesi olup olmayacağını araştırmaktır. Bu amaçla meşgul olma ile sosyal statü arasındaki ilişkiyi incelenmektedir. Araştırma için veri, İstanbul, Türkiye'de bankacılık, tekstil, kimya ve inşaat sektörlerinde çalışan 225 beyaz yakalı çalışandan toplanmıştır. Bulgulara göre, meşgul olma ve sosyal statü arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Ankette yer verilen ek sorulara dayanarak, yanıt verenlerin çoğu kendilerini yoğun kişiler olarak gördüklerini ve ortalamanın üzerinde bir sosyal statüye sahip olduklarını bildirmişlerdir Daha fazlası Daha az
Uz, İdil
Article | 2010 | ODTÜ Gelişme Dergisi37 ( 1 ) , pp.53 - 72
Bu çalışma Türkiye 'nirı temel ticari ortakları ile gerçekleştirdiği çift yönlü dış ticaret esnekliğini Gregory ve Hansen (GH) yaklaşımıyla incelemektedir. Bu nedenle, GH yaklaşımı bilinmeyen bir zamanda yapısal kırık ihtimalini modele dahil ederek uzun dönemde, çift yönlü ihracat ve ithalat talebi fonksiyonlarındaki değişkenler arasında eşbütünleşik ilişki bulmuştur. Ticaret talebi döviz kuru esnekliği ile gelir esnekliğinin 1982-2007 yıllarını kapsayan ampirik sonuçları sunulmuş ve tartışılmıştır. This paper estimates the bilateral trade equations of Turkey and its major trading countries by using the Gregory and Hansen procedure. . . . We allowed for a structural break at an unknown date within the Gregory and Hansen (GH) framework and obtained a cointegrating relationship especially between variables in the export and import demand equations at the bilateral level. The empirical analysis of the exchange rate and income elasticity of trade demand, over the period 1982-2007, is presented and discussed Daha fazlası Daha az
Ketenci, Natalya
Article | 2009 | ODTÜ Gelişme Dergisi36 ( 2 ) , pp.363 - 382
Bu çalışma, Türkiye'nin 13 ülke île turizm talebi modelini incelemektedir. Bu ülkeler Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Danimarka, Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya, Rusya, İsveç, İsviçre, İngiltere ve Amerika'dır. Çalışmanın amacı Türkiye'nin turizm talebini belirleyen faktörlerle, kullanılan modeldeki eşbütünleşik ilişkisini incelenmektir. Bunun için Pesaran ve Pesaran (1997)'nin ARDL modeli, özellikle kısa zaman serilerine daha uygun olduğu için kullanılacaktır. Çalışmanın sonucu olarak modeldeki değişkenler arasında uzun vadede istatistiksel açıdan anlamlı eşbütünleşik ilişki bulunmuştur. Sonuçlarda, hem kısa zamanda hem de uzun . . .zamanda, turizm talebini etkileyen en belirgin faktör olarak turist gelişi bulunmuştur. Ayrıca CUSUM ve CUSUMSQ testleri modelin birçok ülkede istikrarlı olduğunu göstermektedir. This paper estimates tourism demand model for Turkey from 13 countries: Austria, Belgium, Bulgaria, Denmark, France, Germany, Holland, Italy, Russia, Sweden, Switzerland, United Kingdom and United States. The aim of this paper is to investigate the determinants of demand for Turkey’s tourism and to examine cointegration relationships in the considered model, over the period from 1996 to 2006 year on the monthly basis. This paper uses the autoregressive distributive lag (ARDL) approach advocated by Pesaran and Pesaran (1997), which is more appropriate for studies with small samples. From our results we found evidence at the high significance level of a long-run cointegration relationships among the variables. The study shows that the most significant impact on the tourism demand in the long-run as well as in the short-run has income of tourist arrivals. In addition, the applied CUSUM and CUSUMSQ stability tests confirm the stability of the tourism demand model in most of considered countries Daha fazlası Daha az