Karadağ, Hande
Article | 2014 | Muhasebe ve Finansman Dergisi0 ( 63 ) , pp.171 - 188
Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler), istihdam, GSMH, inovasyon ve girişimciliğe olan katkıları nedeniyle, gerek Türkiye'de, gerekse dünya çapında sosyo- ekonomik büyümenin belkemiği olarak nitelendirilmektedir. Ülkemizde, kayıtlı işletmelerin % 99,9'u KOBİ statüsünde olduğundan, KOBİ'lerin sosyal ve ekonomik açıdan önemi diğer ülkelere kıyasla çok daha yüksektir. Türkiyede KOBİ ler, özellikle 1980 sonrasında birçok alanda ilerlemeler kaydetmiş olmalarına karşın, halen önemli zorluk ve sıkıntılarla karşı karşıyadır. KOBİlerde stratejik finansal yönetim, KOBİlerin en önemli yönetimsel sorunlarının başında gelmektedir. Konu çal . . .ışma içeriğinde, ilk bölümde dünyada ve Türkiyede KOBİlerin önemi ve karşılaştıkları sorunlar ile ilgili yapılmış güncel çalışmalar özetlenmekte, ikinci bölümde KOBİ finansal yönetim literatüründe büyüme ve rekabetçilik göstergeleri ele alınmaktadır. Üçüncü ve son bölümde ise KOBİlerde yönetim konusunda en önemli alanlardan birisi olmakla birlikte literatürde 2005 yılından bu yana yeralmaya başlayan stratejik finansal yönetim (SFY) konusundaki uygulamaların dünya ve ülkemiz KOBİlerinin büyüme, performans ve rekabetçiliği üzerindeki etkilerini araştırmaya yönelik çalışmalarla ilgili literatür taraması sunulmaktadır. Small and Medium Sized Enterprises (SMEs) are regarded as the drivers of socio- economic growth, due to their vital role in new job creation, increase in GDP, entrepreneurship and innovation . In Turkey, 99.9 % of all enterprises fall into SME category. Therefore, the significance of SMEs for Turkish economy and society is much higher in Turkey, compared to other emerging and developed countries. Despite their major developments and achievements, Turkish SMEs are still faced with major challenges and problems. Strategic financial management (SFM) in SMEs, which is a research area that has attracted the interest of researchers after 2005, although it plays a vital role in the survival, growth and competitiveness of SMEs, is one of the key managerial areas of SMEs.This project aims to review the literature on SFM, growth and competitiveness in SMEs and their interrelationships, both on global and national bases Daha fazlası Daha az
İnal, Vedit
Article | 2012 | Doğuş Üniversitesi Dergisi13 ( 1 ) , pp.69 - 87
Bu makalede Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın on büyük ekonomisinden biri olup olamayacağı araştırılmıştır. Büyüme teorisine göre büyümenin belirleyenleri tasarruf ve yatırımlar, beşerî sermaye ve araştırma-geliştirme çabalarının sağladığı teknolojik gelişmedir. Türkiye’nin tasarruf ve yatırım oranları 1988’den beri azalmaktadır. İşgücünün ortalama eğitim seviyesi ve kalitesi giderek yükselmekte ve Türkiye’nin rakipleriyle arasındaki fark kapanmaktadır, ama bu makaledeki tahmine göre, 2023 yılında Türkiye işgücünün eğitim seviyesi ve kalitesi rakiplerinin çoğunun gerisinde kalmaya devam edecektir. Araştırma- geliştirme çabaları da h . . .ızla artmaktadır, ama diğer olumsuz gelişmeler dikkate alındığında, araştırma-geliştirme çabalarındaki gelişmenin, 2023 yılında, Türkiye’yi ilk on ülke arasına sokmaya yetmeyeceği sonucuna varılmıştır. This article inquires as to whether Turkey can be among the ten largest economies of the world in 2023. According to the theory of growth, saving and investment, human capital, research and development efforts and the resulting technological development are the factors that cause economies to grow. The saving and investment ratios of Turkey have been declining since 1988. The average level of education of the labor force and the quality of education are both improving, but according to the predictions in this article, in 2023, the education level of the labor force will continue to be below most of Turkey’s rivals. Research and development efforts are also improving, but considering the other negative developments, it is concluded that the progress in research and development will be insufficient to take Turkey into the group of top ten countries in 2023 Daha fazlası Daha az
Ötken, Ayşe Begüm | Erben, Gül Selin
Other | 2010 | Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi12 ( 2 ) , pp.93 - 118
Çalışanların organizasyonları ile duygusal vt? bilişsel bir bağ hissederek psikolojik bir köprü kurmaları, kendilerini çalıştıkları şirketin bir parçası görerek şirketle özdeşleştirmeleri, son yıllarda araştırmacıların ilgisini çeken bir konu olmuştur. Bunun en temel nedeni, çalışanların kendilerini organizasyonları ile özdeşleştirmelerinin gerek çalışan gerekse organizasyon açısından olumlu sonuçlar doğurmasıdır. Orgii(sel özdeşleşme, bireylerin kendilerini sosyal bir grup ya da kategori içinde tanımlamaları ve anlamlandırmaları sonucu yaşanan bir durumdur. Bireyler, kişisel değer, inanç ve norm larıyla uyum içerisinde olan organiz . . .asyonlarda çalışmayı tercih etmektedirler. Örgütsel davranış, iş psikolojisi ve endüstri sosyolojisi gibi alanlarda gerçekleştirilen araştırmalarda örgütsel özdeşlemenin, iş memnuniyeti, örgütsel vatandaşlık davranışı, işten ayrılma niyeti gibi tutum ve davranışlarla olan ilişkisine odaklanılırken, çalışanın işiyle bütünleşmesi üzerindeki etkisine değinihnemiştir. Son yıllarda pozitif psikolojiye olan ilginin artmasıyla beraber çalışanın işiyle bütünleşmesi (işine angaje olması) hem araştırmacılar hem de yöneticiler tarafından üzerinde önemle durulan bir konu haline gelmiştir. Çalışanın işiyle bütünleşmesi pozitif tatmin edici ve zihnin işle ilgili bir durumudur, işiyle bütünleşmiş çalışan işini yaparken yüksek seviyede bir enerji hisseder, yaptığı işte bir anlam bulur ve etrafındaki her şeyi unutacak kadar kendini işine verir. İşiyle bütünleşmiş çalışanlar işinden daha fazla tatmin duyar. Kişinin işiyle bütünleşmesini sağlayan bireysel ve işle ilgili faktörlerin yanı sıra çalışanın örgütüne yönelik duygu, inanç ve tutumları gibi faktörler de yer almaktadır. Örgütsel özdeşleme de bu etmenler arasında çalışanın kurumuna yönelik tutum, inanç ve duygu durumunu gösteren bir olgudur. Çalışan, örgütüyle özdeşleştiği yani birçok akında uyum içinde olduğu oranda yaptığı işle de bütünleşmektedir. Örgütsel özdeşleşme çalışan ile Örgüt arasındaki duygusal ve bilişsel bir bağ durumu olduğundan ve çalışanın kendini çalıştığı örgüt üzerinden tanımlaması durumunu ifade ettiğinden, bu bağ ve tanımlamanın kişinin işine yönelik duygu, tutum ve davranışlarını da etkilemesi beklenebilmektedir. Örgütsel özdeşleşme, örgüt amaç ve hedeflerine bağlılığı ve da çalışanın yaptığı işe bağlılığını yani işiyle bütünleşme durumunu etkilemektedir. Kişilerin çalıştıkları yer ile özdeşleşmelerinin, performansları üzerinde olumlu katkıları olmaktadır. Bunun bir nedeni, örgütsel özdeşleşmenin çalışanın işiyle biiıiiıı/eşmesini sağlamasıdır. Örgütsel özdeşleşme ile çalışanın işiyle bütünleşmesi arasındaki ilişkiyi irdelemek, bir kurumsal bir de işle ilgili iki farklı durumun etkileşimini görmek açısından önemlidir. Bireylerin işlerine yönelik duygu, düşünce ve tutumlarının oluşumunda, örgüt unsurunun yeri ve önemini görmek açısından örgütsel özdeşleşme ve işe bağlılık ilişkisinin irdelenmesi faydalı olacaktır. Bu nedenle, bu çalışmanın amacı örgütsel özdeşleşme ve çalışanın işle bütünleşmesi arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu ilişki incelenirken çalışanın amirinden alabileceği desteğin rolü de araştırmaya dâhil edilmiştir. Gerek organizasyondan gerekse amirden ahinin sosyal desteğin çalışanların davranışları ve tutumları üzerinde önemli etkileri söz konusudur. Araştırmada, organizasyon yerine amirden alınan desteğin kullanılmasının sebeplerinden biri çalışanların şirket içerisinde sıklıkla amirleriyle etkileşim içerisinde olması ve çalışanla amiri arasındaki ilişkinin niteliğinin yüksek olması durumunda çalışanın da daha yüksek petforınaııs ve benzeri olumlu davranışlarla karşılık vermesidir. Bununla birlikte, çalışan amirini organizasyonun bir temsilcisi olarak görmekte ve çalışanın organizasyonla ilgili algısının oluşumunda amir önemli bir paya sahip olmaktadır. Bu nedenle, çalışanın amirinden aldığı desteğin çalışanın örgütsel bütünleşmesi ve işiyle özdeşleşmesi arasında önemli bir role sahip olacağı düşünülmektedir. Araştırmaya İstanbul 'da özel sektörde görev yapan 212 beyaz yakalı çalışan katılmıştır ve kolayda örn eklem kullanılmıştır. Veriler anket yöntemiyle toplanmıştır. Araştırma sonuçları çalışanın organizasyonuyla bütünleşmesi ve işiyle özdeşleşmesi arasında anlamlı bir ilişkinin olduğunu göstermiştir. Buncı göre, çalışan şirketiyle kendini özdeşleştirdikçe işiyle de daha fazla bütünleşmektedir. Amirden alınan desteğin bu ilişkide şartlı değişken rolüne sahip olduğu da ortaya konulmuştur. Yöneticiler bu araştırma sonuçlarına dayanarak çalışanların organizasyon/arıyla özdeşleşmelerini sağlayacak insan kaynaklan politika ve uygulamalarını hayata geçirmelidirler. Organizasyon için pozitif bir imaj yaratacak ve çalışanların kurum kimliğini güçlendirecek programlarla örgütsel Özdeşleşmeyi de sağlamalıdırlar. Bunu sağladıklarında çalışan lamı işlerine karşı olaıı duygusal motivasyonlarım arttıracaklar ve işleriyle bütünleşmelerini sağlayacaklardır. Bununla birlikte, amirin çalışanlarına sağlayacağı desteğin önemi de göz ardı edilmemelidir. Amirler ya da yöneticiler çalışanlarına geribildirim verdiklerinde, onları önemsediklerini ve değer verdiklerini hissettirdiklerinde ve manevi destek sağladıklarında çalışanların şirket ıçın de faydalı olabilecek olumlu davranışlar ve tutumlar sergilemelerini teşvik ettiklerini unutmamalıdırlar. Although organizational identification has gained a reasonable attention and researchers investigated the relation of organizational identification with various outcomes, there is no study that investigates its possible relationship with work engagement. The purpose of the study is to investigate the relationship between organizational identification and work engagement. Social support in the organizational context has a positive influence on several attitudes and behaviors of employees. Especially, when employees receive a support from a key actor in the workplace, they reciprocate through positive outcomes. PVith this in mind, supen'isor support is examined whether it moderates the relationship between organizational identification and work engagement. Questionnaire was used as a data collection method and sample consisted of 212 employees working in private sector in Istanbul, Turkey. Results showed thai employees who identify with their organization have high levels of work engagement. Support received from supen'isor is found to have a moderating role in this relationship Daha fazlası Daha az
Kaya, Can Tansel
Article | 2013 | Muhasebe ve Finansman Dergisi0 ( 60 ) , pp.127 - 138
Gerçeğe uygun muhasebe, finansal varlıkların güncel değerini yansıtması açısından akademisyen ve pratisyenler tarafından yatırımcıların karar verme süreçlerine verdiği destek ile devrim niteliği taşıyan bir yaklaşım olarak görülmekte. Savunucuları sağladığı alakalı bilgilerin önemini vurgularken, bilgilerin ihtiyatlı ve tam güvenilir olmamasından dolayı eleştirilere de maruz kalarak maliyet esaslı muhasebenin daha güvenli bir sistem olduğu öne çıkmaktadır. Finansal Muhasebe Standartları Kurulunun yayınlamış olduğu FMS 155, 156 ve 157 ile birlikte ihtiyatlılık ile gerçeğe uygunluk noktasında biraz daha dengelenen finansal sistem, piy . . .asaya göre ayarlamanın daha yaygın kullanılmasıyla birlikte eskiye göre daha öznel bir karakter edinmiştir. Enron vakasında bile gerçeğe uygun muhasebe uygulamaları ile hile bağlantısına rastlanmıştır. Bu çalışmanın amacı gerçeğe uygun muhasebenin belirsiz yapısını eleştirerek, ileride doğabilecek başka finansal krizleri önlemek adına maliyet esaslı muhasebenin önemini vurgulamaktır. Fair Value Accounting has been regarded by significant portion of academics and practitioners as a revolutionary approach to aid investors decision making abilities since it presents the current value of financial assets. Though proponents have long praised for the relevance strength, opponents of fair value have underlined the significant lack of reliability; therefore praised for historical cost accounting as a sound system constructed on robust pillars of prudence. With the more balanced structure of the Financial Accounting Standards Board on conservative versus fair value accounting issues, especially with the developments under FAS 155, FAS, and 157 to promote the use of mark- to- market, the financial world has shifted towards a more subjective accounting. Even with the Enron case, having applied fair value has been linked with fraud. This paper discusses the ambiguous nature of fair value accounting and stresses the importance of historical cost accounting to avoid any potential future crisis Daha fazlası Daha az
Arkalı, Gökçen Olcay | Kunday, Özlem
Article | 2016 | Girişimcilik ve İnovasyon Yönetim Dergisi5 ( 2 ) , pp.1 - 16
Bütün dünyada sayıları gitgide artan bireyler kendi işlerini kurmak için harekete geçmektedir. Bu bireyler hayatları ve işlerinde daha fazla tatmin olmak beklentisi ile daha fazla bağımsızlık, iş ve ev ile ilgili sorumluluklarının daha iyi organize edilmesi, ve daha iyi finansman arayışları doğrultusunda yeni işler kurmaktadır. Bu çalışma Global Girişimcilik Monitor veritabanının 2013 yılı Türk girişimcilik faaliyetleri üzerindeki verisini kullanarak böyle girişimcilerin refah düzeylerininin kilit ölçütlerini araştırmaktadır. Çalışmanın bulguları gelişmekte olan bir ekonomi perspektifinden refah düzeyleri ile en çok ilişkili kilit f . . .aktörlere ışık tutmaktadır. GEM veritabanından elde edilen verinin ampirik analizlerinin sonuçları fırsat dürtülü güdüler, yeni bir işi başlatma becerilerinin girişimcilik algısı, ve yenilikçilik ile refah düzeyi arasındaki pozitif ilişkiye işaret etmektedir An increasing number of individuals all around the world are motivated towards self-employment. These individuals start new businesses in search of more independence, better organization of work and household responsibilities, and better finances that are expected to lead to higher satisfaction with their lives and jobs. This study explores the key measures of well-being of such entrepreneurs using data from Global Entrepreneurship Monitor on Turkish entrepreneurship activities for the year 2013. Findings of this study shed light on the key factors that are mostly related to well-being from the perspective of an emerging economy. The results of the empirical analyses of the GEM data highlight the positive association of opportunity driven motives, entrepreneurial perception of skills to start a business, and innovativeness to well-being Daha fazlası Daha az
Çakmak, Gizem Alioğlu
Article | 2018 | İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi5 ( 2 ) , pp.149 - 168
Batı Trakya Müslüman Türkleri, 1923’ten günümüze kadar pek çok sorunla veayrımcılıkla karşı karşıya kalmış, özelikle Türk-Yunan ilişkilerinin Kıbrıs Sorunusebebiyle bozulduğu 1970li yıllar sonrasında ayrımcılığın ve sorunların şiddeti artarakdevam etmiştir. Bu sorunların başında, etnik kimliğin reddi, eğitim, vatandaşlıktan ıskat,din ve vicdan hürriyeti ve buna bağlı müftülük sorunu, kurumların kontrolü sorunu,demografik yapının değiştirilmesi, ifade özgürlüğüne sınırlamalar gelmektedir. Ancak,1990’ların son yarısında ve 2000’li yıllarda Yunanistan’da azınlık hakları konusundaolumlu gelişmeler meydana gelmiştir. Bu bağlamda, azınlığ . . .ı mağdur eden tümsorunların çözümü sağlanmasa bile bazı alanlardaki gelişmeler incelemeye değerdir. Buçalışmanın amacı 1990’lardan itibaren Yunanistan’daki azınlık hakları konusundaAvrupalılaşma ve Avrupa kurumlarının etkisini analiz etmektir. The Turkish Muslim Minority in Western Thrace has been subject todiscriminative practices and human right violations since 1923. Especially after the1970s, when the Turkish-Greek relations deteriorated due to the Cyprus Problem, thesituation for the Minority worsened dramatically. The most significant problems of theMinority are; the denial of ethnic identity, education, de-nationalization of the minoritymembers, freedom of religion and the election of Muftis, the problem concerning thecontrol of the Minority institutions, demographic changes, and the freedom ofexpression. Since the late 1990s and throughout the 2000s, considerable positivedevelopments in minority rights have been taking place in Greece. Despite theliberalization of minority rights and softening of the discriminative measures andrepressive policies, as the fundamental problems of Western Thrace Turks still persist,this process is worth examining. The aim of this study is to examine the role of Europeanization and European Institutions on the minority rights in Greece startingwith the 1990s Daha fazlası Daha az
Uz, İdil
Article | 2010 | ODTÜ Gelişme Dergisi37 ( 1 ) , pp.53 - 72
Bu çalışma Türkiye 'nirı temel ticari ortakları ile gerçekleştirdiği çift yönlü dış ticaret esnekliğini Gregory ve Hansen (GH) yaklaşımıyla incelemektedir. Bu nedenle, GH yaklaşımı bilinmeyen bir zamanda yapısal kırık ihtimalini modele dahil ederek uzun dönemde, çift yönlü ihracat ve ithalat talebi fonksiyonlarındaki değişkenler arasında eşbütünleşik ilişki bulmuştur. Ticaret talebi döviz kuru esnekliği ile gelir esnekliğinin 1982-2007 yıllarını kapsayan ampirik sonuçları sunulmuş ve tartışılmıştır. This paper estimates the bilateral trade equations of Turkey and its major trading countries by using the Gregory and Hansen procedure. . . . We allowed for a structural break at an unknown date within the Gregory and Hansen (GH) framework and obtained a cointegrating relationship especially between variables in the export and import demand equations at the bilateral level. The empirical analysis of the exchange rate and income elasticity of trade demand, over the period 1982-2007, is presented and discussed Daha fazlası Daha az
Ketenci, Natalya
Article | 2009 | ODTÜ Gelişme Dergisi36 ( 2 ) , pp.363 - 382
Bu çalışma, Türkiye'nin 13 ülke île turizm talebi modelini incelemektedir. Bu ülkeler Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Danimarka, Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya, Rusya, İsveç, İsviçre, İngiltere ve Amerika'dır. Çalışmanın amacı Türkiye'nin turizm talebini belirleyen faktörlerle, kullanılan modeldeki eşbütünleşik ilişkisini incelenmektir. Bunun için Pesaran ve Pesaran (1997)'nin ARDL modeli, özellikle kısa zaman serilerine daha uygun olduğu için kullanılacaktır. Çalışmanın sonucu olarak modeldeki değişkenler arasında uzun vadede istatistiksel açıdan anlamlı eşbütünleşik ilişki bulunmuştur. Sonuçlarda, hem kısa zamanda hem de uzun . . .zamanda, turizm talebini etkileyen en belirgin faktör olarak turist gelişi bulunmuştur. Ayrıca CUSUM ve CUSUMSQ testleri modelin birçok ülkede istikrarlı olduğunu göstermektedir. This paper estimates tourism demand model for Turkey from 13 countries: Austria, Belgium, Bulgaria, Denmark, France, Germany, Holland, Italy, Russia, Sweden, Switzerland, United Kingdom and United States. The aim of this paper is to investigate the determinants of demand for Turkey’s tourism and to examine cointegration relationships in the considered model, over the period from 1996 to 2006 year on the monthly basis. This paper uses the autoregressive distributive lag (ARDL) approach advocated by Pesaran and Pesaran (1997), which is more appropriate for studies with small samples. From our results we found evidence at the high significance level of a long-run cointegration relationships among the variables. The study shows that the most significant impact on the tourism demand in the long-run as well as in the short-run has income of tourist arrivals. In addition, the applied CUSUM and CUSUMSQ stability tests confirm the stability of the tourism demand model in most of considered countries Daha fazlası Daha az
Aldatmaz, İpek | Aykaç, Cansu | Dicle, Ülkü
Article | 2016 | Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi38 ( 2 ) , pp.21 - 44
Yöneticinin cezbedilmesi ve elde tutulması hizmet sektöründe faaliyet gösteren birçok şirketin başarısı ve performansı için büyük önem taşımaktadır. Şirketlerin uzun vadeli başarı elde etmesi ise yöneticinin cezbedilmesi, motivasyonu ve elde tutulmasına yönelik etkin yan hak hizmet stratejilerinin belirlenmesi ve çekirdek yöneticilerin devamlılığının sağlanması ile doğrudan ilişkili hale gelmiştir. Turizm ve otelcilik sektöründe artan dinamizme bağlı olarak çalışan bağlılığı ve elde tutulması yönünde yapılan çalışmaların alanı genişlemiş ve bu konuya verilen önem değer kazanmıştır. Türk ekonomisinin can damarını oluşturan turizmcili . . .k alanında gelişimin artmasıyla birlikte bu alanda insan kaynakları uygulamaları ivme kazanmış ve bu doğrultuda iş tatmini sağlayan uygulamalara fazlasıyla yer verilmeye başlanmıştır. Bu çalışma, Herzberg'in hijyen faktörlerini dikkate alarak, Türkiye'deki otel işletmelerinde yan hak hizmetlerinin yöneticinin cezbedilmesi ve elde tutulması üzerindeki etkisini belirlemeyi ve analiz etmeyi amaçlamaktadır. Araştırmanın kapsamı üç farklı yönetici seviyesinde - üst düzey yönetici, orta düzey yönetici ve bölüm şefi olarak belirlenmiştir. Araştırma sonuçları yan hak hizmetleri ile yöneticinin cezbedilmesi arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koyarken, yan hak hizmetleri ile yöneticinin elde tutulması arasında herhangi bir ilişki olmadığını göstermiştir Manager engagement and retention are vital to the success and organizational performance of many service sector organisations. Maintaining manager retention is a major challenge that many hotel enterprises face today. It is critical that organizations give greater importance to manager engagement, motivation and retention and therefore establish an efficient benefits and services strategy for retaining these core managers for the persistence and achievement of the organization. Employee motivation and retention have gained even more significance as a result of the heightened dynamism in hotel business within the tourism sector. As the focal point of Turkish economy, recent developments in the tourism and hotel enterprises have caused organizations to accelerate their human resources activities and accordingly more attention has been given to the employee satisfaction practices in this industry. This study, in contrary, aims to identify and study the effect of benefits and services on manager engagement and retention in hotel organizations in Turkey. The study was conducted among three different levels of hotel management, namely, top level, middle level and operational level managers. The results of the study show that while there is a positive and significant relationship between Benefits and Services and Management Engagement, there is no relationship between Benefits and Services and Management Retentio Daha fazlası Daha az
Bınay, Murat | Atalay, Nesrin
Article | 2019 | Sayıştay Dergisi0 ( 112 ) , pp.137 - 158
Global governance has been the result of competitive pressure of economic globalization within the framework of the developments following the end of cold war era. To reduce the costs and make them more efficient, these pressures have mainly focused on public institutions. Targeting increasing the well-being of all nations by promoting economic efficiency and growth, globalization has failed to fulfil this target due to the lack of effective and democratic governance in the process. In a world in which the nation state is still important, governance of globalization has been carried out by nation-level governance. In this process, p . . .artial or complete loss of power by the actors determining the social policies has brought the issue of social policy governance to the agenda and led to the rise of uncertainty and concern in the new era. In this study, the relationship between governance index, economic growth and income distribution was examined and it was observed that the increase in governance ensured economic growth but did not improve the income distribution. Küresel yönetişim, soğuk savaşın ardından ortaya çıkan gelişmeler içinde ekonomik küreselleşmenin rekabetçi baskısının sonucu olmuştur. Maliyetleri azaltmak ve daha verimli hale getirmek için, bu baskılar esas olarak devlet kurumlarına odaklanmıştır. Ekonomik verimliliği ve büyümeyi artırarak tüm ulusların refahını artırma potansiyelini hedefleyen küreselleşme, sürecinin etkin ve demokratik yönetişimden yoksun olması nedeniyle yetersiz kalmıştır. Ulusun hâlâ önemli olduğu bir dünyada, küreselleşmenin yönetişimi ulusal düzeyde yönetişim tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu süreçte, sosyal politikanın belirleyici aktörlerinin gücünü kısmen veya tamamen kaybetmesi, sosyal politika yönetişim meselesini gündeme getirirken, yeni dönemde endişe ve belirsizlik doğmasına yol açmıştır. Küresel yönetişim küresel uygarlık olarak tanımlanır ve küresel kaos için anahtardır Daha fazlası Daha az
Sançmış, Feride
Article | 2018 | Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü Dergisi0 ( 28 ) , pp.97 - 130
Bu araştırmanın genel amacı, soruşturma sonucunda yer değiştiren öğretmenlerin yaşadıkları sorunların belirlenmesidir. Bu araştırma nitel bir çalışmadır. Veriler görüşme tekniği ile elde edilmiştir. Nitel araştırma yöntemlerinde sıkça kullanılan kartopu amaçlı örnekleme yöntemi seçilmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu, İstanbul ili; Sancaktepe, Kartal Pendik, Üsküdar, Maltepe, Ümraniye ve Kadıköy ilçelerinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi okullarda görevli soruşturma sonucu görev yeri değiştirilmiş öğretmenler oluşturmaktadır. Bu öğretmenler içerisinden 2008 yılı ve sonrasında soruşturma sonucu görev yeri değiştirilmiş 9 öğr . . .etmen kartopu tekniği ile seçilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak, “Görüşme Soruları Formu” ile “Kişisel Bilgi Formu” kullanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, bazı yöneticilerinin zorunlu olarak yer değiştirmiş öğretmene karşı ön yargılı yaklaştığı, ancak, onlarla birlikte çalıştığı süre içerisinde ön yargının ortadan kalktığı ve çalışma barışının sağlandığı sonucuna ulaşılmıştır. Soruşturma sürecinde müfettişlerin okula gelip gitmesi, diğer öğretmenlerde korku, kaygı, tedirginlik, hatta kendilerine karşı öfke duymalarına neden olmuşlardır. Öğretmenlerden bazıları soruşturma sürecinde ve sonrasında öğrencilerle iletişim sorunu yaşamışlardır. Soruşturma sonucu yer değişikliği yapmak, öğretmelerin sosyal yaşamlarını olumsuz etkilemiştir. Görev yerleri soruşturmayla değiştirilen öğretmenlerin, okullardaki duyuru ve mesleki gelişim çalışmalarında hak ettikleri biçimde yararlandıkları konusunda genel olarak sorunla karşılaşmadıkları; ancak gezi ve nöbet konularında sorun yaşadıkları görülmüştür. The overall objective of this research is to determine the problems experienced by the displaced teachers as a result of an investigation. This research is a qualitative work. Data is obtained by interviews. Snowball effect sampling is used in this research which is the general approach. Workgroup for this research is based on the teachers who got relocated via an investigation to the areas Sancaktepe, Kartal Pendik, Üsküdar, Maltepe, Ümraniye and Kadıköy. Within these subjects, 9 teachers who got relocated in 2008 or later are picked via the snowball technique. For data farming 2 different forms are used, “Interview Questions Form” and “Personal Information Form”. According to the findings of research, some manager’s approached prejudiced to relocated teachers. But after working with them for a while, reconciliation was concluded. In the process of investigation, inspectors were coming and going to school which led to other teachers to feel fear, anxiety, nervousness, or even anger against teachers undergoing investigation. Even some of the teachers had problems of communicating with students or colleagues. And relocation process negatively affected their social lives. Relocated teachers had experienced no difficulty in joining the professional development activities but had complications in field trips and sentry duties Daha fazlası Daha az
Yolbulan, Elif Okan | Yalman, Neva
Article | 2013 | Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi31 ( 2 ) , pp.135 - 152
Bu çalışma Türkiye’de farklı kuşakların tartışmalı reklamlara bakış açılarını araştırmayı hedeflemektedir. Sunulan araştırmanın hem pazarlama yönetimi açısından hem de teorik açıdan katkı sağlayacağına inanılmaktadır. Çalışma kapsamlı yazın taramasını ve görgül bir çalışmayı içermektedir. Reklamlara karşı genel tutumu, rahatsız edici bulunan reklam kategorilerinin ve rahatsız olunma nedenlerinin öğrenilmesini hedefleyen soru formu kolayda örnekleme metodu ile seçilen ailelerden X ve Y Kuşaklarına mensup bireylere (toplam 442 örneklem) uygulanmıştır. statistiksel analizler ardından yapılan değerlendirme sonucunda kuşaklar arasında re . . .klamı yapılan ürünler ve reklamların tartışmalı bulunma sebepleri açısından önemli farklar görülmüştür. Araştırma sonunda Türkiye pazarında bulunan uluslararası markaların küresel iletişim stratejilerini ne derece yerelleştirmeleri gerektiği konusuna ışık tutacak bulgular tartışılmaktadır. The purpose of this study is to understand whether there is difference regarding controversial advertising between members of generation X and generation Y in Turkey. Managerial and theoretical contribution is also aimed in this study. The questionnaire was conducted on 442 respondents, collected through convenience sampling. The results of the study indicate numbers of statistical differences between generation X and Y as well as intergenerational differences that were found to have a strong affect on the attitudes toward various controversial products with the reasoning of these being offensive. This study provides valuable findings for global marketers and advertisers who want to develop an understanding on cultural sensitivities and differences in Turkey Daha fazlası Daha az