Filtreler
Filtreler
Bulunan: 176 Adet 0.002 sn
Koleksiyon [5]
Tam Metin [1]
Yazar [20]
Yayın Türü [4]
Konu Başlıkları [20]
Yayın Tarihi [11]
Dergi Adı [20]
Dil [4]
Yazar Departmanı [1]

Çakır, Aytuğ Ceyhun

Article | 2013 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi10 ( 1 ) , pp.115 - 132

Üç aşama testi, telif hakkı sahiplerinin menfaatlerinin korunması ve bununla birlikte kamu menfaatinin de göz ardı edilmeyerek, fikri mülkiye- te konu olan eserin ücretsiz kullanılabilmesi amacına yönelik olan bir tes- pit mekanizmasıdır. Bir başka deyişle üç aşamalı bir inceleme ile telif hak- kı sahiplerinin menfaatlerine bir istisna olarak, telif hakkı ve kullanıcıların serbest kullanımının çekişmeli olduğu hallerde çözüme yönelik mümkün olduğunca nesnel bir çözüm ortaya koymaya çalışır. Üç aşamadan oluşan bu incelemede; mutlak ve özel bir halin varlığı, eserin olağan kullanımı ile çatışmayacak bir durumun söz konusu olması ve so . . .n olarak yazarın meşru menfaatlerine makul olmayan bir biçimde halel getirmemesi aranır. The Three Step Test is a determination mechanism which aims to protect a copyright owner’s interests in the scope of intellectual property law for free or restricted use of a work. The Test tries to create an objec- tive standard in the event of conflicts between copyright owners and users. The three step analysis as an exception to the interests of copyright own- ers. The test asks whether there is 1) a presence of a certain special case 2) which does not conflict with the normal exploitation of the work and 3) which does not unreasonably prejudice the legitimate interests of the au- thor Daha fazlası Daha az

Yabancı boşanma kararının Türkiyede tanınması davasının mirasçılar tarafından açılabileceğine ilişkin yargıtay 2. hukuk dairesinin 3.4.2012 tarihli kararının değerlendirilmesi

Ekşi, Nuray

Article | 2012 | Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni32 ( 1 ) , pp.33 - 50

Davada hukukî yarar, usul hukukunun temel prensiplerinden biridir. Bu prensip, tanıma ve tenfiz davaları açısından da geçerlidir. Nitekim 6100 sayılı HMKnın 114/1-h maddesinde hukukî yarar, dava şartları arasında sayılmıştır. Türk milletlerarası özel hukukunda ilk defa 5718 sayılı MÖHUKun 52(1). maddesi ile tanıma ya da tenfiz davalarını, hukukî yararı olan herkesin açabileceği öngörülmüştür. Yargıtay, muhtelif kararlarında MÖHUKun 52(1). maddesini yorumlamıştır. Sözkonusu Yargıtay kararları, MÖHUKun 52(1). maddesinin kapsamı ve kimlerin tanıma ya da tenfiz davası açmada hukukî yarar sahibi olduğunun saptanması açısından oldukça öne . . .m taşımaktadır. Bu öneminden dolayı, çalışmamızda, yabancı mahkemece karara bağlanan boşanma davasına taraf olmayan mirasçıların tanıma davası açmada hukukî yararlarının varlığını kabul eden Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 3.4.2012 tarihli kararı incelenmiştir. İncelememizin esasını, yeni olması itibariyle 2. Hukuk Dairesinin 3.4.2012 tarihli kararı oluşturmakla birlikte, 5718 sayılı MÖHUKun yürürlüğe girdiği 2007 yılından beri mirasçıların tanıma ya da tenfiz davası açabileceklerine ilişkin olarak verilen diğer Yargıtay kararlarına da değinilmiştir. It is a basic principle of procedural law that a party must have a legal interest to file a case. This principle also applies in terms of litigation for the recognition or enforcement of foreign judgments. Indeed legal interest is one of the conditions of the case in Article 114/1-h of the Turkish Civil Procedural Law No. 6100. In addition, for the first time in Turkish private international law, it is stated in Article 52(1) of the PILA that any person who has a legal interest in the enforcement or recognition of a foreign judgment may file a suit for either recognition or enforcement. The Court of Appeal has interpreted Article 52(1) of the PILA in its various decisions. Such decisions of the Court of Appeal are highly important for the determination of the content of Article 52(1) of the PILA as well as clarifying the persons who have a legal interest for filing a case for the recognition or enforcement of a judgment granted by a foreign court. In order to emphasize the importance of the comments of the Court of Appeal on Article 52(1), in this study the decision of 2nd Civil Chamber of the Court of Appeal dated 3.4.2012 which established that heirs who are not parties to the divorce proceeding before a foreign court can file a case asking for recognition of the foreign divorce judgment in Turkey is evaluated. Although the decision of the 2nd Civil Chamber of the Court of Appeal dated 3.4.2012 forms the basis of our evaluation, this study also considers the other decisions of the Court of Appeal granted since entry into force of the PILA in 2007 and relating to lodging recognition or enforcement actions by the heirs Daha fazlası Daha az

ALMAN KISMİ SÜRELİ ÇALIŞMA VE BELİRLİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMELERİ HAKKINDA YASA VE ÇEVİRİSİ

Aksoy, Murat Uğur

Other | 2014 | Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi20 ( 1 ) , pp.1215 - 1235

23 Mart 1999 tarihinde Avrupa Birliğinde UNICE, Birliği (Europäische EGB ve CEEP süreli iş sözleşmeleri konusunda bir Çerçeve Anlaşması imzalamışlardı. Bu çerçeve anlaşması ile sözleşmenin tarafı olan sosyal partnerlerin 1997 yılında Lüksemburgda, kararlaştırdıkları Avrupa istihdam stratejisinde kısmi süreli çalışmanın düzenlenmesi yoluyla iş sürelerinin esnekliği ve işçinin güvenliği arasında bir denge sağlanmak istenmiştir. Bu çerçeve sözleşmesi, belirli süreli iş sözleşmeleri için genel ilkeleri ve asgari hükümleri belirlemektedir. Bu ilke ve hükümler doğru uygulandıkları takdirde, ulusal olarak her sektörde sezonsal durumları da . . . göz önüne alıp , belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin, süresiz iş sözleşmesi ile çalışan işçilere göre dışlanma olgusundan korunmalarını ve işçilere de sözleşme sürelerine bakılmaksızın eşit muamele yapılmasını güvence altına almaktadır. Böylece, bu çerçeve sözleşmesi, süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçilerin işveren ve işçiler arasında da kabul edilebilir, dengeli bir temelin oluşmasını mümkün kılmaktadır. Çerçeve anlaşması, esasen bir başlangıç ile 9 maddeden ibarettir. Anlaş- manın amacı, 1. maddede dışlama yasağı ilkesinin uygulanması ile süreli iş sözleşmelerinin kalitesini iyileştirmek ve birbirini izleyen süreli iş sözleşmeleri ile istihdam ilişkisinin kötüye kullanılmasını engellemektir. Anlaşmanın uygulama alanı, belirli süreli iş ilişkisi içinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan veya yasaya, toplu sözleşmeye veya her üye ülkede geçerli geleneklere uygun bir istihdam ilişkisi içinde olan işçilerdir. Anlaşmanın 5. maddesi süreli iş sözleşmelerinin istismarını engellemek için de önlemler öngörmüştür. Üye devletler, hangi koşullarda süreli iş sözleşmelerinin ve istihdam ilişkilerinin ardarda uzatılmış olarak görülebileceğini ve süresiz sözleşme ve ilişkilerin geçerli olacağını da, sosyal tarafların dinlenmesi ve veya sosyal tarafların saptaması yoluyla belirleyebilirler. Bu konuda Avrupa Adalet Divanı önemli bir karar vererek, süreli iş sözleşmelerinin veya ilişkilerinin objektif bir nedene dayalı olarak uzatılmasının haklı bir nedene dayanıp dayanmadığı konusunda, üye devletlerdeki makamlar, kendi yetkileri içinde geçmişte aynı işverenle yapılmış iş sözleşmelerinin veya iş ilişkilerinin sayısını ve toplam süresini göz önüne almak zorundadırlar demiştir AB daha sonra bu çerçeve anlaşmasının sosyal taraflarının talebine uygun olarak iki yönerge çıkarmış ve üye devletlerden de bu yönergeyi iç hukuka çevirirken gerektiğinde daha elverişli hükümler koymasını istemiştir . İşçilerin Sosyal Hakları Birlik Şartının 7 nolu bendi iç Pazarın gerçekleşmesi için Avrupa Toplulukları içinde işçilerin yaşam ve iş koşullarının iyileştirilmesi gerekliliğini öngörüyordu. Almanya da yönergenin iç hukuka çevrilmesi için öngördüğü süre içinde 2000 yılında, yönergeyi iç hukuka çevirerek Kısmi Süreli Çalışma ve Belirli Süreli İş Sözleşmeleri Hakkında Yasa yı (Gesetz über Teilzeitarbeit und befristete Arbeitsverträge (Teilzeit- und Befristungsgesetz - TzBfG) yürürlüğe sokmuştur. Yazım ,bu yasanın Türkçeye çevrilmesidir. In March 23, 1999 UNICE and CEEP signed a framework agreement in the EU concerning the temporary employment contracts. Purpose of this framework agreement was to balance the relationship bet- ween the strategy flexible duration of work by the part time employment cont- ract which was shaped in 1997 in Luxemburg formed European employment and the safety of the employee. This framework agreement sets the overall principles of the part time (temporary) employment contracts. When these principles are applied cor- rectly, also in light of the seasonal conditions the employees with the temporary employment contracts will be protected from exclusion and despite of their temporary contract the employees will be treated equally. Thus this framework agreement can provide a balanced soil both for the employer and the employee with the temporarys employment contract. The framework agreement consist of an introduction followed by 9 items. The first item is about the prohibition to exclude and its application and the improvement of quality of temporary employement agreement followed by the prevention of abuse of the employment relationship. The area of application of this agreement are employees working with with a temporary employment contract in the member countries of the agree- ment. The 5th item of the agreement suggests also preventive techniques to over- come abuse of employement contract. Member states can decide upon the hearing of the social parties whether the temporary employment contract will be extended. The European Council of Justice took an important decision on whether temporary employment contracts or relationships can be extended on objective reasoning in stating that the authorities of the member must include the amo- unt and duration of all past employment contract with the specific employer. The EU later on published two directivs according to the requests of the social parties of the framework agreement. Further the EU asked the member states to transform these directivs into domestic law and requested that, if necessary the law will be changed into more favorable. The 7th part of the charter of the social rights of workers union foresees the improvement of life and employment conditions of employees in European states. Germany as well transformed the directivs within the requested period in 2000 into domestic law and adopted the law of temporary employment agreement (Gesetz über Teilzeitarbeit und befristete Arbeitsverträge (Teilzeit- und Befristungsgesetz TzBfG). This article is the Turkish translation of this act Daha fazlası Daha az

İdarenin yargısal denetiminde yürütmenin durdurulması kavramına farklı bir bakış: mahkemenin re'sen yürütmenin durdurulması kararı verme yetkisi

Tazegül, İsmail | Güllü, Yavuz

Article | 2013 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi10 ( 1 ) , pp.39 - 72

Modern devlet yönetiminde sosyal devlet anlayışının daha fazla öne çıkartılmasıyla birlikte, devlete yeni görevler yüklenmekte, idarenin sosyal hayat içindeki büyüklüğü artmakta ve buna bağlı olarak da idari eylem ve işlemlerin uygulama alanları genişleyerek, birey ile devlet arasındaki uyuşmazlıklar da artmaktadır. İletişim olanakları ve teknolojik gelişmeler ile birlikte idare daha hızlı karar alabilmekte ve gelişen olanaklar vasıtasıy- la bu kararların re’sen icrasını daha etkin ve süratli bir şekilde sağlayabil- mektedir. İdarenin bu gelişmesi karşısında, ancak idari yargı makamları nezdinde açılan iptal davaları ile haklarını a . . .rayabilen bireylere yargısal denetim sürecinde idare karşısında yeterli koruma sağlayan, güçlü ve bas- kın bir idari yapı karşısında daha etkili sonuçlar verebilen bir koruma ted- biri sisteminin gerekliliği her geçen gün kendisini daha da fazla hissettir- mektedir. İptal davasının yargılama sonucunda kendisinden beklenen işlevi gerçekleştirebilmesi için, yargılama sürecinde de yönetilenlerin haklarının idareye karşı daha etkin ve süratli sonuç veren bir yargısal korunma tedbiri ile güvenceye alınması zorunludur. Bahsedilen anlamda bir yargısal ko- runma tedbirini bireylere sunan ve iptal davasına oldukça önemli bir işlev- sellik sağlayan yürütmenin durdurulması kavramı 2577 sayılı Kanun’un 27. maddesinde bir yargı yetkisi olarak idari yargı hâkimine tanınmıştır. Ancak bu yargı yetkisinin anlam ifade etmesi ve iptal davasının hukuki ve fiili sonuçlarına birlikte hizmet edebilmesi için idari yargı hâkimi tarafın- dan, davacı tarafın talebine bağlanmadan şartların oluştuğunun tespiti ha- linde talebe bağlı kalınmaksızın, doğrudan kullanılması gereken bir yetki- dir. Zira yürütmenin durdurulması yetkisi iptal davasından ayrı ve onun dışında bir kavram ya da olgu değil, iptal kararı yetkisinin içinde algılan- ması gereken ve onun tabii bir uzantısı olarak iptal kararının sonucunda etkin bir yargısal denetimin gerçekleştirilmesine özgülenmesi gereken bir yetkidir. İdarenin yargısal denetimi ancak zamanında alınmış ve bütün sonuçlarıyla birlikte uygulanabilir bir yargı kararı ile mümkün olduğundan bu amacın gerçekleşmesinde oldukça önemli bir rol oynayan yürütmenin durdurulması kavramı idarenin yargısal denetiminin etkinliği bağlamında yeniden tartışılması gerekmektedir. As the social state approach is brought further to the forefront of modern state administration, new duties are charged to the state and the government’s role in social life expands. Accordingly, administrative ac- tions and procedures also expand, resulting in increased conflict between the individual and the state. Thanks to developments in communication and technology, administrative agencies may adopt decrees quicker, and these decrees may become legally effective more rapidly. As a result, there a system is needed which ensures adequate protection to those individuals who claim their rights with the revocation of the administrative disposition that they filed before the judicial authorities or in the process of judicial review. For the revocation of the administrative disposition to perform the functionality that is expected from it as a result of the judgment, it is ob- ligatory for the rights of the governed to be assured with a more effective and rapid judicial protection measure. To achieve this purpose, this study examines the concept of stay of execution that presents the aforementioned judicial protection measure to the individuals and ensures a critical func- tion of the revocation of the administrative disposition which is also placed among our administrative jurisdiction legislation., This concept is assessed from a perspective different than the current implementation. In practice, a motion for stay of execution is granted only based upon the requirement of the plaintiff. In this study, in order to provide more effec- tive judicial protection to the governed, as well as to obtain judgments in full, this study questions whether a stay of execution may be adopted by the Court’s own initiative Daha fazlası Daha az

Kadına yönelik şiddetin önlenmesi 6284 Sayılı yasa ve İstanbul sözleşmesi

Moroğlu, Nazan

Other | 2012 | Türkiye Barolar Birliği Dergisi0 ( 99 ) , pp.357 - 380

Kadına yönelik şiddet çoğunlukla bir tabu olarak görüldüğünden uzun yıllar gözardı edildi ve belgelenmedi bu konuya toplumsal dikkat son yirmi yıldır çoğalmaktadır. Geçtiğimiz yirmi yılda şiddet sorunu kadınların kasten yaralanmasının önemli bir nedeni olarak dikkati çekti ve bugünlerde kadına yönelik şiddet tüm dünyada açık bir insan hakları ihlali ve bir kamu sağlığı sorunu olarak ele alınmaktadır. Bu çalışma kadına yönelik aile içi şiddetin önlenmesi ve bununla mücadele edilmesinin ulusal ve uluslararası hukukta yaşam sürecini incelemektedir. Kısmen, kadına yönelik her türlü şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, ortadan kaldırıl . . .ması, kovuşturulması ve giderilmesini amaç edinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesine İlişkin Yeni Avrupa Konseyi Sözleşmesi(İstanbul, 2012)’de ele alınmaktadır. Türkiye’de 8 Mart 2012’de yasalaşan Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine dair kanun, medeni hallerine bakılmaksızın kadına yönelik şiddetin önlenmesinde kapsamı genişletecektir. Violence against women has been unnoticed and undocumented partly due to its taboo nature over long times. But it has received increasing public attention over the past 20 years. The past two decades have highlighted the problem of intimate partner violence as a major cause of intentional injury to women. And nowadays violence against women is well recognised as human rights violation and a public health problem of worldwide significance. This article presents the progress preventing and combating on domestic violence against women at international and national law. Particularly, the new Council of Europe Convention on Preventing and Combating Violence Against Women and Domestic Violence (Istanbul, 2011); the purpose of this Convention is to protect women against all forms of violence, and prevent, prosecute, and eliminate violence against women and domestic violence. And in Turkey the new law for the Protection of the Family and Prevention of Violence against Women would widen the scope of protection (8th March 2012), which is intended to address the issue of violence against to all the women irrespective of their marital status Daha fazlası Daha az

6102 SAYILI TTK’NIN KIYMETLİ EVRAK KİTABINA İLİŞKİN BAZI DEĞERLENDİRMELER

Bahtiyar, Mehmet

Article | 2017 | İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi16 ( 2-Cilt 3 ) , pp.67 - 82

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun kıymetli evraka ilişkin hükümlerinde, eskisine oranla, çok az değişiklik yapılmıştır. Bu husus gerekçede de belirtilmiştir.Ne var ki; yapılan bazı değişikliklerin yerindeliği tartışmaya açıktır. Değişmesi veyahükme bağlanması gerektiği halde ele alınmayan hususlar da mevcuttur.Çalışmamızda, yapılan bazı değişiklik ve yenilikler ele alınarak, hükümlerin yerindeliği hakkında değerlendirme ve önerilerde bulunulmuştur. 6102 Nr. Turkish Commercial Code’s provisions regardingnegotiable instruments were slightly amended compared with previous provisons of6762 Nr. Turkish Commercial Code. This has also be . . .en stated in preamble. Howeversome provisions are disputable and there are also some matters that went unregulated orthat were not amended although there was a necessity.We dealt with and evaluated some of those amendments and new provisions of6102 Nr. Turkish Commercial Code’s provisions regarding negotiable instruments inour study Daha fazlası Daha az

TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN'UN KIYMETLİ EVRAKA İLİŞKİN DÜZENLEMELERİ

Bahtiyar, Mehmet

Article | 2015 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi12 ( 2 ) , pp.46 - 61

Tüketiciler tarafı oldukları işlemleri karşılarında bulunan satıcı ya da hizmet sağlayıcılara göre genelde daha zayıf bir konumda bulunmaktadırlar. Tüketiciler arasındaki büyük bir kesim, teknik bir hukuk dalı olan kıymetli evrak hukukunun özelliklerini bilmemekte ve ancak, konuya ilişkin bir uyuşmazlığın tarafı olduklarında kıymetli evrak hukuku kurallarının önemini kavramaktadırlar. Çalışmamızda tüketicinin kıymetli evrak ile borç altına girmesi ve sonuçları 4077 sayılı eski Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile 6502 sayılı yeni Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri karşılaştırılarak incelenmeye çalışılmıştır Compared . . .to sellers, and suppliers, consumers, are in a weaker position in consumer transactions. Since it is a technical field of law, most of the consumers do not know the fundamental issues on negotiable instruments, and unless they become a party to a dispute on negotiable instruments they fail to grasp the importance of the rules under the Law on Negotiable Instruments. In this article, by comparing the articles of the previous Law on the Protection of Consumers, Law No.: 4407, with the current Law on the Proection of the Consumers, Law No.: 6502, we aim to study consumers who borrow debt money through negotiable instruments and its consequence Daha fazlası Daha az

Anayasa mahkemesi'nin siyasi partiler yasası'nın 108.maddesi hakkında verdiği iptal kararının parti yasaklama rejimi üzerindeki etkileri

Akartürk, Ekrem Ali

Article | 2013 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi10 ( 2 ) , pp.65 - 77

Anayasa Mahkemesi, 8.12.2010 tarihinde Siyasi Partiler Yasası’nın 108. maddesini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. İptal edilen mad- deye göre kapatma davası açıldıktan sonra partinin kendini feshetmesi Anayasa Mahkemesinde açılmış bulunan kapatma davasının yürütülmesine ve kapatma kararı verilmesi durumunda doğacak hukuksal sonuçlara hük- medilmesine engel olmaz. Bu hükmün amacı, hakkında kapatma davası açılan bir partinin kapanma kararı alarak kapatma davasının olumsuz so- nuçlarından kaçınmasını önlemeye dönüktür. Parti kapatma davaları ana- yasal düzenin korunması ve temel hakların güvence altına alınması açısın- dan öne . . .mli bir işleve sahiptir. Anayasa’nın 69. maddesi açık bir şekilde, “Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.” hük- münü ihtiva ettiğine göre, hakkında kapatma davası açılmış bir partinin dava sürecinde kapanma kararı alması hem savcılık makamının kapatma davası açma yetkisini hem de bu davalara bakmakla görevlendirilmiş Ana- yasa Mahkemesi’nin yargılama faaliyetinde bulunmasını anlamsız ve ge- reksiz kılar. Sonuç olarak; SPY’nin 108. maddesinin iptali nedeniyle, ka- patma davası sürecinde kapanma kararı alan davalı parti açısından, Anaya- sa’daki yasak ve yaptırımlar (md.68 ve md.69) etkisiz hale gelmiştir. The Turkish Constitutional Court annulled Art. 108 of the Political Parties Act by finding it against the Constitution. According to the provi- sion which has been annulled, even if the political party has dissolved it- self, such dissolution is not an obstacle for the Constitution Court to pro- ceed and rule on the merits of the case. The aim of the mentioned Article is to prevent the political party to avoid negative effects of the dissolution ruling. The case of dissolution has a crucial role on the preservation of constitutional order and the assurance of fundamental rights. As Art. 69 of the Turkish Constitution expressly provides that “The dissolution of politi- cal parties shall be decided finally by the Constitutional Court after the filing of a suit by the office of the Chief Public Prosecutor of the High Court of Appeals”, the dissolution of the party by itself does not comply with the competence of the Chief Public Prosecutor of the High Court of Appeals and Constitutional Court concerning dissolution of parties. As a result of the annulment of Art. 108 Political Parties Act all the prohibi- tions and measures (Arts. 68 and 69) have become meaningless for the party which dissolves itself during the dissolution proceeding Daha fazlası Daha az

Takasın hüküm ve sonuçları

Tekben, Tuğçe

Other | 2011 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.283 - 340

Bu çalışmada, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nda, 118 ile 124. maddeler arasında düzenlenmiş olan takas kurumu incelenmiştir. Bu çerçevede, takas hakkının hukuki niteliği ile benzer kurumlardan farkı, takas hakkının kullanılmasının koşulları, dava içinde ve dava dışında kullanılması ve takas hakkının kullanılmasının sonuçları incelenmiştir. Ek olarak, takasa ilişkin koşulların sözleşme ile değiştirilmesi ve takastan feragat sözleşmesi ele alınmıştır. Son olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'ndaki takasa ilişkin hükümler de, mevcut hükümler ile karşılaştırılmak suretiyle incelenmiştir. In this essay, set-off, as regulated in Articles 1 . . .88 and 124 of the Code Of Obligation no. 818, is examined. Legal nature of and differences from similar concepts of set-off requirements for and consequences of set-off are also discussed. Additionally, contracts relating to set-off are considered. Finally, regulations about set-off in the Turkish Code Of Obligation no. 6098 are compared with the legal provisions that are presently in force Daha fazlası Daha az

2020-03-18

Sözer, Bülent

Article | 2016 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi13 ( 1 ) , pp.243 - 284

Bir cismin gemi olarak kabul edilip edilmeyeceği, o cismin inşa edilmesi veya hazır olanının satın alınması için yapılacak sözleşmenin nitelendirilmesinden, cebri icra aşamasında başvurulacak hükümlerin belirlenmesine kadar, çok geniş bir alanda hukuki sorunlara sebebiyet vermektedir. Bu noktada, gemi hakkında genel-geçer değerde bir tarifin bulunmasında her ne kadar büyük yarar olsa da, böyle bir tarifin verilmesinin imkânsız olduğu da genellikle kabul edilmektedir. Bu makalede yazar, birtakım unsurlara ağırlık verilerek, belli bazı ortak paydalar bulunup, gemi için bir tarif verilebilmesinin mümkün olabileceğini savunmaktadır. Böy . . .lece, sık sık karşılaşılan hukukî sorunların da önemli bir kısmına çözüm getirilebilir. Makalede, mevzuat bakımından Türk hukukundaki gemi tarifleri ve uluslararası konvansiyonlarda bulunan tarifler incelenmiş; yine konuyla ilgili İngiliz ve Amerikan mahkemelerinin kararlarında yer alan gemi tarifleri de irdelenmiştir. Ayrıca, doktrinde yapılan gemi tariflerine de değinilmiştir. Bu tariflerin tümü mukayese edilerek ortak payda olarak değerlendirilebilecek unsurların bulunup bulunmadığı araştırılmıştır. The problem of whether an object can be considered as a ship, gives rise to wide range of legal problems from delineation of the contract conducted for the construction of that object or the purchase of the constructed, to the determination of the applicable provisions during an enforcement phase. In that regard, even if describing a broad definition in respect of ships is beneficial, it is generally recognized that expressing such description is beyond the realms of possibility. The main focus of this essay consists of the possibility in finding a certain common ground in defining ship by focusing on certain elements. With this, an important part of frequently encountered legal problems can be solved. This essay examines, the definition of ship in terms of legislation, in regard to the Turkish law and international conventions as well as relevant British and American court decisions. In addition to this, various definitions of ship in legal doctrine are also examined. By comparing these definitions mentioned above, this paper tries to determine whether these definitions contain any element that can be regarded as a common denominator Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms