Erzincanlı, Ayşe | Kazazoğlu, Ender
Article | 2018 | 7tepe Klinik14 ( 2 ) , pp.13 - 18
Amaç: Bu çalışmanın amacı, renk kavramları hakkında egitim,cinsiyet ve tecrübe seviyesinin görsel renk seçimindeki başarıya olan etkisinin degerlendirilmesidir.Gereç ve Yöntem: Dis Hekimligi lisans ve Protetik Dis Tedavisi yüksek lisans öğrencilerinden oluşan toplam 218 renk körüolmayan katılımcı arastırmaya dahil edildi. Ögrencilerin yarısına renk kavramı ve renk seçimi prensipleri hakkında egitimverildi. Protetik Dis Tedavisi yüksek lisans öğrencileri egitimliolarak kabul edildi. Tootguide Trainer (TT) yazılımı ile birlikteçalısan Toothguide Training Box (TTB) kullanılarak katılımcıların renk eslestirme alıstırmaları tamamladı ve . . .final testi sonuçları elde edildi. (E) ile TT yazılımının verdigi toplam skor,her katılımcı için hesaplandı. Çalısmada elde edilen bulgulardegerlendirilirken, niceliksel verilerin karsılastırılmasında venormal dagılım gösteren parametrelerin gruplar arası karsılastırmalarında Oneway Anova testi ve farklılıga neden çıkangrubun tespitinde Tukey HDS testi kullanıldı. Normal dagılımgösteren parametrelerin iki grup arası karsılastırmalarındaStudent t test kullanıldı. Niteliksel verilerin karsılastırılmasındaise Ki-Kare testi kullanıldı. Anlamlılık p0,05 düzeyinde degerlendirildi.Bulgular: Tüm katılımcılar ve final sınavı sonuçları tecrübe veeğitim açısından degerlendirildiginde, toplam skor ve E ortalamalarında anlamlı farklılık bulundu (p0,01). Renk egitimiverilmeyen grubun parlaklık ve yogunlukta yanılma oranlarının, egitim verilen gruba göre anlamlı düzeyde yüksek olduğugörüldü (p0,01). Cinsiyetler arasında, toplam skor ve E ortalamaları arasında anlamlı farklılık bulunmadı (p0,05).Sonuçlar: Vita Toothguide 3D-Master skalasının renk ve renkkavramlarıyla birlikte renk eşleştirme sırası ve prensipleri hakkında eğitimli olan bireylerin, renk seçiminde daha başarılı olduğu görüldü. Aim: The purpose of this study was to evaluate the influence of color education, gender and level of experience on shade matching quality. Materials and Methods: A study was simultaneously performed a total of 218 color normal participants who were dentalstudents and prosthodontic post-graduate students. A lecture on color and color matching in dentistry was given to half of the dental students. Post-graduate students were accepted as educated. Toothguide Training Box (TTB) with Toothguide Trainer (TT) software, was used by all participants to perform training procedure and lastly final test was done by the TTB. The shade matching score for each participant was computed as a sum of color differences (E) between target tabs and selected tabs. The evaluation of the quantative data and comparison between groups were performed by Oneway Anova test, and Tukey HDS test was used for the group which causes discrepancy. Parameters showing normal distribution, Student's t test was used for comparisons between the two groups. Qualitative data were compared using Chi- square test. Significance was evaluated at p0.05 level.Results: All participants were evaluated in terms of experience and education and final exam results, the mean total scores and also the mean of E scores were showed significant differences (p0.01). For uneducated groupthe mistake number of value and chroma was significantly higher than educated group (p0.01). The mean of total score and the mean of E, there was no significant difference between genders (p0.05). Conclusions: The results of the study supported that the ones who have education about color concepts and alsoprinciples about Vita ToothGuide 3D-Master were more successful at shade matching Daha fazlası Daha az
Canpolat, Ceyhun | Bal, Burcu | Kayahan, Zeynep Özkurt | Kazazoğlu, Ender
Article | 2018 | 7tepe Klinik14 ( 2 ) , pp.57 - 60
Amaç: Hareketli bölümlü protezlerin doğru planlanması hasta memnuniyetini ve diş hekiminin başarısını arttırmaktadır.Bu çalışmanın amacı, kısmi dişsizlik tiplerinin yaygınlığını belirlemek, dişhekimleri tarafından en yaygın olarak planlananhareketli bölümlü protezleri saptamak ve planlama ile ilgili dişhekimlerinin bakış açılarını incelemektir.Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada İstanbul'un en büyük ilçelerinde görev yapan çeşitli diş hekimliği laboratuvarlarındayapılan ve randomize olarak seçilen 100 hareketli bölümlüprotez değerlendirildi. Kennedy sınıflaması, tedavi planlamaseçenekleri ve protez komponentleri gözlemlendi. Dişsiz bölgel . . .erin sayısı ve yeri, ana bağlayıcılar, kroşe ve tırnak türlerikaydedildi. Hareketli bölümlü protez planlamasının doğruluğunu değerlendirmek için bir planlama rehberi kullanıldı.Bulgular: Kennedy I en fazla görülen dişsizlik sınıflamasıdır(49%). Bölümlü protez komponentleri incelendiğinde, anabağlayıcıların %27’si, kroşelerin %20’si ve tırnak seçiminin%59’unda yanlış seçim yapıldığı saptanmıştır. Kroşeler içindoğru planlama Kennedy I ve Kennedy II’te daha yüksektir (p0.05). Kennedy sınıflaması ile ana bağlayıcı ve tırnakplanlama doğruluğu arasında anlamlı bir fark saptanmamıştır(p0.05).Sonuçlar: Bu çalışmanın sınırlamaları dahilinde, hareketlibölümlü protezlerde tasarım hatalarının oranı yüksektir. Tırnakların yanlış konumlandırılması sonucu protezlerin başarısı olumsuz etkilenebilir. Diş hekimleri, başarılı sonuçlar eldeedebilmek için hareketli bölümlü protez tasarımının doğruyapılması gerektiğinin farkında olmalıdırlar. Aim: The knowledge of correct design and treatment planning of removable partial dentures (RPDs) improves patientsatisfaction and the success of clinician. The aim of this studywas to determine the prevalence of various types of partialedentulism, to observe the designs of RPDs most commonlyplanned by clinicians and to examine their perspectives onplanning.Materials and Methods: A total of 100 randomizely selectedRPDs that were constructed in various dental laboratories served in the largest districts in Istanbul were evaluated in thisstudy. Kennedy classification, treatment planning optionsand framework designs were observed. The number and location of edentulous areas, the type of retentive clasps, majorconnectors, and occlusal/incisal rests were recorded. A planning guide was used in order to evaluate the accuracy of theframework design.Results: Kennedy I was the most common classification(49%). The incorrect design was 27% for the major connectors, 20% for the clasps and 59% for the rests. The accuracy of clasps was higher in Kennedy I and II cases (87.5%)(p0.05). There were no significant differences betweenthe Kennedy classification and the accuracy of major connectors and rests (p0.05).Conclusions: Within the limitations of this study, it canbe concluded that there were large amount of incorrectdesigns of the RPD frameworks. The incorrect position ofthe rests was very high and this may lead to unsuccessfuldentures. The clinicians should be aware of the correctframework design to achieve successful outcomes Daha fazlası Daha az
Tuncer, Duygu | Halaçoğlu, Derya Merve | Çelik, Çiğdem | Arhun, Neslihan
Article | 2016 | 7tepe Klinik12 ( 2 ) , pp.25 - 30
Amaç: Bu in vitro çalışmanın amacı farklı bitirme ve parlatma sistemlerinin farklı tipteki kompozit rezinlerin yüzey pürüzlülüğü üzerine etkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 3 farklı tipte kompozit rezin kullanılmıştır; Filtek Z250 (mikrohibrit kompozit, 3M ESPE), Filtek Z550 (nanohibrit kompozit, 3M ESPE), Aelite LS Posterior (düşük büzülmeli hibrit kompozit, Bisco). Toplam 144 adet disk şeklinde örnek hazırlandı (n48). Örnekler, şeffaf bant altı yüzey (kontrol) ve uygulanan parlatma yöntemine göre rastgele 4 alt gruba ayrıldı (n12) ve sırasıyla; Diamond Polish Mint (Ultradent), Soflex Disk (3M ESPE) ve OneGlos . . .s (Shofu) parlatma sistemleri uygulandı. Örneklerin yüzey pürüzlülüğü; yüzey pürüzlülük ölçüm aleti (Mitutoyo Surftest SJ-201) kullanılarak ölçüldü. Elde edilen veriler istatistiksel olarak analiz edildi (p 0.05).Bulgular: Bütün gruplarda şeffaf bant altı yüzey (kontrol) en pürüzsüz olarak ölçülmüş ve materyaller arasında farklılık görülmemiştir. Filtek Z250 ve Filtek Z550 gruplarında Diamond Polish ya da Soflex disk kullanıldığında benzer pürüzlülük değerleri elde edilirken, Onegloss daha yüksek pürüzlülük değerleri göstermiştir (p0.05). Aelite grubunda ise Soflex ile diğer yöntemlere göre daha pürüzsüz yüzey elde edilmiştir (p0.05). Bununla birlikte, kontrol grubu dışında, Aelite'ın diğer restoratif materyallerden daha pürüzlü yüzeye sahip olduğu bulunmuştur (p0.05). Sonuç: Kompozit rezin tipinden bağımsız olarak alüminyum oksit disk sistemi ile en az pürüzlü yüzey elde edilmiştir. Aim: The aim of this in vitro study was to evaluate the effects of different finishing and polishing systems on surface roughness of different types of resin composites.Materials and methods: In this study, 3 types of resin composites were used; Filtek Z250 (microhybrid resin composite, 3M ESPE), Filtek Z550 (nanohybrid resin composite, 3M ESPE), Aelite LS Posterior (low-shrinkage hybrid resin composite, Bisco). A total of 144 disc shaped specimens were prepared (n48). Specimens were randomly divided into 4 subgroups according to finishing and polishing systems and Mylar strip as control (n12) and Diamond Polish Mint (Ultradent), Soflex Disk (3M ESPE) and OneGloss (Shofu) finishing and polishing systems used, respectively. The surface roughness values were determined with a profilometer (Mitutoyo Surftest SJ-201). Data were statistically analyzed (p < 0.05).Results: The Mylar strip produced the smoothest surface in all groups and there was no significant difference between the restorative materials. In Filtek Z250 and Filtek Z550 groups, when Diamond Polish or Soflex disk used, similar surface roughness values were measured, Onegloss exhibited higher roughness values (p<0.05). In Aelite group, Soflex produced smoother surface than the other techniques (p<0.05). Additionally, Aelite exhibited rougher surfaces than the other restorative materials except control group (p<0.05).Conclusion: Aluminum oxide disks system produced the smoothest surface regardless of the resin composite used Daha fazlası Daha az
Ersan, Nilüfer | Dölekoğlu, Zehra Semanur | Fişekçioğlu, Erdoğan | İlgüy, Dilhan
Article | 2016 | 7tepe Klinik12 ( 3 ) , pp.7 - 10
Amaç: Bu çalışmanın amacı, paralel ve açıortay tekniklerini teorik olarak öğrenen ancak pratik eğitimde dental fantom model üzerinde yalnızca paralel tekniği kullanan 3. sınıf diş hekimliği öğrencileri tarafından açıortay tekniği kullanılarak alınan dijital periapikal radyografilerin kalitesinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: İlk muayene sırasında 3. sınıf öğrencileri tarafından fosfor plaklar ile açıortay tekniği kullanılarak alınan dijital periapikal radyografilerin kalitesi değerlendirildi. Işın kaynağının açısı, filmin yerleştirilmesi ve ışınlanması ile ilgili radyografi hataları, tekrar gerektiren radyografiler ve radyo . . .grafisi alınan dişlerin tipi kaydedildi. Bulgular: Bu çalışmada 288 dijital periapikal radyografi (53 maksiller anterior, 26 mandibular anterior, 109 maksiller posterior, 100 mandibular posterior) değerlendirilmiştir. Tekrar gerektiren radyografi oranı %13,5 olarak bulunmuştur. İlgili diş kökünün tümüyle görüntülenememesine bağlı hata, radyografilerin %20.1'inde görülmüştür. 'Cone-cut' görülme oranı %28.1 iken, açılandırma hatası radyografilerin %36,8'inde gözlemlenmiştir. Sonuç: Bu çalışmada 3. sınıf öğrencilerinin aldığı radyografilerde tekrar oranı yüksek bulunmuştur. Öğrencilerin klinik performanslarının değerlendirilmesi eğitim sürecindeki eksikliklerin belirlenmesi, müfredatın geliştirilmesi ve hasta güvenliğinin sağlanması açısından önemlidir. Müfredat açıortay tekniğinin de pratik eğitime katılmasını içerecek şekilde değiştirilmelidir. Aim: The aim of this study was to evaluate the quality of digital periapical radiographs obtained using bisecting angle technique by 3rd grade dental students, who were theoretically taught on paralleling and bisecting angle techniques and had the practical experience only for the paralleling technique on dental phantom models. Materials and Methods: The quality digital periapical radiographs, taken with photostimulable phosphor plates (PSPs) by 3rd year dental students during the initial examination, was evaluated. The type of the teeth, errors on the radiographs related with angulation of the tube head, placement and exposure of the film, and the radiographs, which needed repetition, were recorded. Results: Overall 288 digital periapical radiographs (53 maxillary anterior, 26 mandibular anterior, 109 maxillary posterior, 100 mandibular posterior) were evaluated. The percentage of radiographs that needed repetition was found as 13.5%. The percentage of positioning errors related to the visibility of the apex was 20,1%. The percentage of the presence of conecut was 28,1%. Overall rate of angulation error was found to be 36,8%.Conclusions: The need for repetition of periapical radiographs taken by 3rd grade dental students seems to be high. Evaluation of the clinical performance of the dental students is needed to identify the deficiencies in teaching/learning process, and for improvement of the dentomaxillofacial radiology curriculum and provision of patient safety. Dental curriculum should be revised, so that the practical courses including bisecting angle technique as well as paralleling technique was taught both theoretically and practically Daha fazlası Daha az
Günbatan, Murat | Tolonay, Berk | Tomruk, Ceyda Özçakır | Çapar, Gonca Duygu
Article | 2016 | 7tepe Klinik12 ( 1 ) , pp.29 - 39
Amaç: Bu çalışmanın amacı,Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerinin, HIV/AIDS açısından risk grubunda olan bireyleri belirlemek, HIV/AIDS'in olası bulaş yolları, HIV/AIDS'in teşhis ve doğrulanmasında kullanılan testler, HIV'nin bulunabileceği vücut sıvıları, ve AIDS'in ağız içi belirtileri ile ilgili bilgi düzeylerini saptamak, bilgiye ulaşım yollarını belirlemek, AIDS hastalarına karşı tutum ve görüşlerini, tedavi etmedeki yeterliliklerini ve farkındalıklarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nde, 250 öğrenciye, HIV/AIDS bilgi düzeyleri, AIDS hastalarına karşı tutu . . .m ve görüşleri konusundaki 77 sorudan oluşan anket formları dağıtıldı. Verilerin istatistiksel analizinde Kruskal Wallis test, Mann Whitney test, Continuity (Yates) Correction, ki kare test ve Fisher Exact ki kare test kullanıldı. Veriler p0,05 anlamlılık düzeyinde değerlendirildi. Bulgular: Ankete katılım oranı %90,9 ve katılan öğrencilerin yaş ortalaması 21,66 idi. Öğrencilerin HIV/ AIDS risk grubundaki bireyler (%94) ve bulaş yolları (%85,7) konusunda bilgidüzeyleri oldukça yüksekti. ELISA dışındaki HIV/AIDS tanı ve doğrulama testleri hakkındaki bilgidüzeyleri düşüktü (63,5%).Ankete katılan öğrencilerin hepsi HIV'in bulunabileceği vücut sıvılarından kanı doğru cevapladı. Ancak, tükürük, anne sütü, serebrospinal sıvı ve ter hakkındaki bilgi düzeyleri düşüktü (%52). 5.sınıf öğrencilerinin HIV/AIDS'in ağız içi belirtileri konusundaki bilgi seviyeleri (%95,3) birinci sınıföğrencilerinden yüksektir (%15,3). Öğrencilerin büyük çoğunluğu (%90,8) her hastayı potansiyel enfeksiyöz olarak kabul etmekte idi.Öğrencilerin çoğu (%77,8) hastaları tarafından enfekte edilmekten endişelenmekteydi. Öğrencilerin %81,6'sı HIV/AIDS hakkındaki bilgilerini yetersiz görmekte, %87,2'si ise HIV/ AIDS hakkında ilave eğitim almak istemektedir. Sonuç: Diş hekimliği öğrencilerinin HIV/AIDS karşı farkındalıklarını arttırmak için düzenli olarak eğitim verilmeli ve öğrenci derslerinin bilgi düzeyini arttırmada en etkili yöntem olduğu göz önüne alınırsa 1. ve 2. sınıf öğrencilerine daha fazla önem verilmelidir. Aim: The main objective of this study was to evaluate the dental students' knowledge and awareness about HIV/ AIDS, transmission routes of HIV/AIDS, diagnosing tests, body fluids contaminated by HIV and oral symptoms of AIDS. Asecondary aim was to assess the need foradditional education about HIV/AIDS. Materials and Methods: questionnaire including 77 questions was used to evaluate the dental students' knowledge levels, awareness and attitudes towards HIV/ AIDS(n:250). KruskalWallis test, Mann Whitney test, Continuity (Yates) Correction, Chi square test and Fisher Exact Chi square test were used for statistical analysis of data. p< 0.05 was set significant. Results: Overall, the response rate was 90.9%. The mean age of the students were 21.66 years. Among the respondents the level of knowledge of risk groups (94%) and transmission routes was high (85.7%). The knowledge level of HIV diagnosing tests except ELISA, were low (63.5%). All of the students answered correctly the blood as body fluids containing HIV virus. However, their knowledge level about saliva, breast milk, cerebrospinal fluid and feces were low (52.5%). Regarding intraoral manifestations, the fifth grade students had significantly higher knowledge than the first grade students respectively, (95.3% and 15.3%). The majority of the students (90.8%) thought that each patient should be considered potentially infections. Most of the students (77.8%) were concerned about being infected with HIV by theirpatients. 81.6% of the students thought that their knowledge was not adequate, and 87.2% of the students need further education. Conclusion: According to these findings, efficacious education programs should be prepared to establish positive attitudes to HIV/AIDS patients, especially for the preclinical students Daha fazlası Daha az
Ersan, Nilu?Fer
Article | 2017 | 7tepe Klinik13 ( 2 ) , pp.21 - 23
Amaç: Fossa navicularis, radyografik olarak klivusun inferior tarafında bir kemik kavitesi şeklinde gözlenen anatomik bir varyasyondur. Daha önceki çalışmalarda fossa navicularisin görülme sıklığının ender olduğu ortaya konmuş olsa da damak yarığı olan hastalardaki görülme sıklığı ile ilgili daha önce yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada amaç, damak yarığı olan hastalarda fossa navicularis görülme sıklığının konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) ile incelenmesidir.Gereç ve Yöntem: Herhangi bir sendromu olmayan ve damak yarığı bulunan 45 hastaya ait KIBT görüntüleri bu çalışmaya dahil edilmiştir. KIBT görüntüleri ü . . .zerinde sagital düzlemde fossa navicularis varlığı belirlenmiştir. Ayrıca bu hastalara ait yaş ve cinsiyet bilgileri kaydedilmiştir. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 45 hastanın 20'si (%44,4) kadın, 25'i (%55,6) erkektir. Yaşları 10 - 40 arasında değişen hastaların ortalama yaşı 18,57,6 olarak bulunmuştur. Hastaların 13'ünde (28,8%) fossa navicularis varlığı belirlenmiştir. Fossa navicularis gözlenen hastalardan 4'ü (8,9%) kadın iken, 9'u erkektir (20%). Yaşları 10-33 arasında değişen bu hastalarda ortalama yaş 22,48,2 olarak bulunmuştur.Sonuçlar: Damak yarığı olan hastalarda fossa navicularis görülme sıklığı, damak yarığı bulunmayan hastalar üzerinde yapılan daha önceki çalışmalarda rapor edildiğinden daha fazla bulunmuştur. Aim: Fossa navicularis is an anatomic variation, radiographically demonstrating as a bony, notch-like dehiscence on the inferior aspect of the clivus. Even though, the prevalence of fossa navicularis was reported to be rare, there are no previous studies reporting the prevalence of fossa navicularis among cleft palate patients. The objective of this study is to determine the prevalence of fossa navicularis among cleft palate patients using cone beam computed tomography (CBCT).Materials and Methods: The study group consisted of nonsyndromic 45 cleft patients having a CBCT scan. On CBCT images, the presence of fossa navicularis was detected on sagittal plane. Age and gender of the patients were also recorded.Results: Among 45 patients, 20 (44.4%) were female, whereas 25 (55.6%) were male. Mean age of the patients, with an age range of 10 - <40, was found as 18.5±7.6. Fossa navicularis was identified in 13 cleft patients (28.8%). Among these patients, 4 were female (8.9%), whereas 9 were male (20%), and their age ranged between 10 and 33 (mean age: 22.4±8.2).Conclusion: The prevalence of fossa navicularis in cleft palate patients was found to be higher than previously reported in noncleft patient Daha fazlası Daha az
Barut, Güher | Haznedaroğlu, Faruk
Article | 2016 | 7tepe Klinik12 ( 1 ) , pp.23 - 27
Amaç: Bu çalışmanın amacı, mandibular 1. ve 2. büyük azı dişlerinin mezial köklerindeki isthmus tipi ve oranlarının kuronal, orta ve apikal bölümlerinden alınan histolojik kesitler üzerinde değerlendirilmesidir.Gereç ve Yöntem: 100 adet çekilmiş mandibular 1. ve2. büyük azı dişlerinin mezial kökleri kullanılmıştır. Kök ucu gelişimi tamamlanmış, kırık, çatlak olmayan ve kanal tedavisi girişiminde bulunulmamış dişler çalışmaya dahil edilmiştir. Distal köklerinden ayrılan mezial kökler kullanım zamanına kadar %10'luk formalin içinde bekletilmiştir. Örnekler kuronal, orta ve apikal bölgelere ayrılarak parafin bloklara gömülmüştür. Hemat . . .oksilen-eozin ile boyanan toplamda30 adet kesit görüntüsü ışık mikroskobunda x40 büyütme altında incelenmiştir. İsthmus sınıflaması Hsu & Kim'e göre yapılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Sonuçlar, anlamlılık p0,05 düzeyinde değerlendirilmiştir.Bulgular: Mezial köklerde isthmus görülme oranları kuronal bölgede %86, orta bölgede %72 ve apikal bölgede %84'tür. En sık karşılaşılan isthmus tipi ise kuronalde %70, ortada%56 ve apikalde %62 oranı ile tip V olarak tespit edilmiştir(p0.05).Sonuç: gerçekleştirdiğimiz çalışmamızda isthmus görülme sıklığının çok yüksek olduğu saptanmıştır. İsthmus varlığı dikkate alındığında, bu alanlara yönelik etkin yıkama ve şekilllendirme yöntemleri ile kök kanal tedavisi başarısı arasındaki ilişkinin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Aim: The aim of this study is to investigate ex vivo the incidence and type of root canal isthmuses in the coronal, middle and apical part of the mesial root of mandibular first and second molars by histological sections.Materials and methods: One hundred extracted mesial roots of human mandibular first and second molars with mature roots were selected. The mesial roots were sectioned from the distal roots and were kept in 10% formalin until use. The roots were demineralized in 10% formic acid for 28 days. The coronal, middle and apical thirds of the decalcified roots were dissected and embedded in paraffin. A total of thirty semi-serial sections of each root were mounted on glass slabs, stained with hematoxylin eosin and examined under an optical microscope at x40 magnification. The evaluation of the incidence and types of isthmus was based on the classification by Hsu & Kim. All data were statistically analyzed by the Kruskal-Wallis test. The statistical significance level was established at 0.05.Results: The incidence of isthmus in mesial roots were 86% in coronal, 72% in middle and 84% in apical regions (p<0.05). The most prevalent isthmus type in coronal (70%), middle (56%) and apical (62%) parts was type V (p<0.05). Conclusion: The incidence of root canal isthmus in mesial root of mandibular first and second molars is high. Therefore, cleaning and shaping of these isthmuses are a major challenge during root canal treatment Daha fazlası Daha az
Altıntaş, Nuray Yılmaz | Coşkun, Ümmügülsüm | Korkmaz, Tolga | Kuru, Bahar Eren
Article | 2016 | 7tepe Klinik12 ( 2 ) , pp.63 - 68
İkinci nesil trombosit konsantresi olarak adlandırılan trombositten zengin fibrinin (TZF), yumuşak ve sert doku iyileşmesi üzerindeki olumlu etkileri nedeniyle, diş hekimliği klinik uygulamalarında kullanımı giderek artmaktadır. Kolay elde edilmesi, uygulanmasının kolay olması ve büyüme faktörlerini barındırması TZF'nin en önemli avantajları arasındadır. Bu olgu raporunda sinüs membranı elevasyonu esnasında meydana gelen sinüs membran perforasyonunun TZF ile tamiri sunulmuştur. The platelet rich fibrin (PRF) is second-generation platelet concentrate that has been widely used in clinical applications in dentistry due to its positive . . .effects on soft and hard tissue healing. The most important advantages of PRF are the ease of preparation and manipulation and the release of growth factors. This case report proposes the use of PRF for repairing of the perforated sinus membrane during sinus membrane elevation Daha fazlası Daha az
Fişekçioğlu, Erdoğan | Ersan, Nilüfer | Dölekoğlu, Zehra Semanur | İlguy, Dilhan | İlguy, Mehmet
Article | 2017 | 7tepe Klinik13 ( 3 ) , pp.31 - 36
Amaç: Diş hekimleri, dental radyografiler üzerindeki normal anatomik yapıları belirleyebilmeli ve teknik hatalara bağlı görüntü distorsiyonları ve artefaktları konusunda bilgi sahibi olmalıdır. Diş hekimliği öğrencilerinin öğrenme çıktılarının değerlendirilmesi müfredatın geliştirilmesi için eğitimcilere bilgi sağlayabilmektedir. Bu çalışmada diş hekimliği öğrencilerinin panoramik ve periapikal radyografilerle ilgili bilgilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Diş hekimliği 3., 4. ve 5. sınıf öğrencileri (n129) ile yüksek lisans öğrencilerinin (n23) yer aldığı bu çalışmada 10 farklı anatomik yapının işaretlendiği . . .10 adet periapikal radyografi ve 26 farklı anatomik yapının işaretlendiği 5 adet panoramik radyografi kullanılmıştır. Ayrıca yüksek lisans öğrencileri için 12 hasta konumlandırma hatası, 3 yabancı cisim varlığı ve 4 teknik hata gözlenen panoramik radyografiler çalışmaya dahil edilmiştir.Bulgular: Anatomik bilgi düzeyi konusunda sınıflar arasında istatistik açıdan anlamlı farklar gözlenmiş, 3. sınıf öğrencileri en yüksek skoru elde etmişlerdir (%90; p0.01). Yüksek lisans öğrencilerinin panoramik film hatalarını ve yabancı cisimleri doğru bir şekilde belirleme konusundaki başarı yüzdesi %5,26 ile %63,16 arasında değişmektedir. Yabancı cisim belirlenmesi konusundaki sorular en yüksek yüzdeyle cevaplanmıştır (gözlük: %95.7; küpe: %91.3; dil hızması %87).Sonuçlar: Dental radyoloji eğitiminin 5. sınıf müfredatına entegre edilmesinin, diş hekimliği öğrencilerinin panoramik ve periapikal radyografilerle ilgili bilgilerinin daha kalıcı olmasına yardımcı olabileceği düşünülmektedir Aim: The dentists should identify the normal anatomic structures on dental radiographs and know about image distortion characteristics of technical errors and projection artifacts. Strategies must be developed by authorities in order to implement this attitude into regular curriculum of dental faculties. Assessment of the learning outcomes of dental students may give information to help dental educators improve their curriculum. The aim of this study was to assess the retention of knowledge of dental students on the panoramic and periapical radiographs.Materials and Method: Undergraduate students from the third up to the fifth year (n129) and postgraduate students (n23) took part in the study. The test consisted of 10 questions accompanied by 10 periapical radiographs that demonstrated labeled anatomical structures, and 5 panoramic radiographs consisting of 26 anatomical structures with one or more labels. For the postgraduate students, 12 patient positioning errors, 3 foreign body detection and 4 technical errors were additionally questioned. Results: A statistically significant correlation was found between the classes and the overall performance on anatomical knowledge, with the 3rd year students receiving the highest score (90%, p0.01). Postgraduate students’ ability to recognize panoramic film faults and foreign bodies correctly ranged from 5.26% to 63.16%. The questions about the foreign body identification were answered with the highest percentage (eyeglasses 95.7%; ghost image of earrings 91.3%; tongue piercing 87%).Conclusions: Integration of dental radiology lecture to the fifth year curriculum may be helpful for the retention of knowledge of dental students on the panoramic and periapical radiograph Daha fazlası Daha az
Kuka, Gizem İnce | Tunar, Ogül Leman | Gürsoy, Hare | Kuru, Bahar
Article | 2018 | 7tepe Klinik14 ( 2 ) , pp.69 - 74
Amaç: Bu çalışmanın amacı, ara yüz temizliğinde kullanılanüç farklı temizlik aracının temizleme etkinliklerinin karşılaştırılmasıdır.Gereç ve Yöntem: Yetmiş iki adet ara yüz çürüğü veya restorasyonu olmayan çekilmiş insan dişi farklı ara yüz boşluklarıyaratmak amacıyla kesiciler, küçük azılar ve büyük azılar olarak üç gruba ayrıldı. Dişler, orijinale yakın dar ve geniş kontak oluşturularak rezin gingiva modeline gömülüp, dişlerinaproksimal yüzeylerini gözlemlemek için interdental alandanayrılan ve modelaj mumu ile yeniden birleşebilen bir rezinmodel oluşturuldu. Mikrobiyal dental plağı taklit etmek amacıyla dişlerin ara yüzleri kont . . .ak spreyi ile (0-Spray OkklusionssSpray, Scheftner, Almanya) boyanıp dijital fotoğraf makinesiile fotoğraflandı. Boyutları birbirine denk olan ara yüz fırçaları(TePe 0.45, 0.6) ile plastik ara yüz temizleyicisi (TePe EasyPick, XS/S, M/L) ve kürdanlar (TePe Dental Stick Slim/Medium) seçildi. Uygulanan kuvvetleri standardize etmek amacıylaEvrensel Test Cihazı (Instron) kullanıldı. Kaldırılan boya miktarını ölçmek amacıyla mum ile birleşebilen model ayrılıp, herdişin aproksimal yüzeyi aynı açı ve mesafeden fotoğraflandı.İlk ve son fotoğraflar AutoCAD programı ile karşılaştırılıp, temizlenen boya miktarı hesaplandı.Bulgular: Uygulama sonrası üç grupta da istatistiksel olarakanlamlı değişim saptandı (p0.05). Rölatif temizleme alanı arayüz fırçası kullanılan gruplarda plastik ara yüz temizleyicisi vetahta kürdan kullanılan gruplara göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p0.05).Sonuç: Sonuç olarak, ara yüz fırçalarının temizleme etkinliği,plastik ara yüz temizleyici ve tahta kürdanlara göre daha yüksek tespit edildi. Bu çalışmanın bulguları, farklı ara yüz temizleyici ajanların temizleme etkinliği ve kullanım kolaylığı açısından farklı hasta gruplarında değerlendirildiği klinik çalışmalariçin umut vericidir. Aim: The aim of the present study was to compare the cleaning efficacy of three different interdental cleaning devices.Materials and Methods: Seventy two extracted human teethwithout approximal caries and restorations were separatedto three groups as incisors, premolars and molars, includingtwenty four per each. All teeth were embedded into acrylicresin and the models were designed to be separable fromthe interproximal parts. To imitate the interdental plaque,the interproximal areas of the teeth were dyed with contactspray (0-Spray OkklusionssSpray, Scheftner, Germany). Three groups of approximately same sized interdental cleaningdevices, rubber interdental pick (Tepe Easypick XS/S, M/L),interdental brush (TePe 0.45, 0.6) and wooden sticks (TePeDental Stick Slim/Medium) were selected. To standardize the force applied, Universal Test Machine (Instron) was used.After the application of interdental devices, the teeth wereseparated from the interproximal surfaces to analyse thecleaned areas. The teeth were digitally photographedand by using AutoCAD software, the dye removal wascalculated.Results: All groups showed statistically significant differences in terms of relative cleaning area after interdentalcleaning device application (p0.05). However, relativecleaning area was found to be significantly higher in interdental brush groups compared to rubber interdental pickand wooden stick groups, respectively (p0.05).Conclusions: It was concluded that interdental brushes’relative cleaning efficacy was better than that of rubber interdental picks and wooden sticks. Results of the presentstudy are promising for the future clinical studies evaluating the plaque removal efficacy of different interdentalcleaning devices as well as the ease of use in different periodontally diseased and healthy populations Daha fazlası Daha az
Özkurt, Zeynep Kayahan | Dikbaş, İdil
Article | 2016 | 7tepe Klinik12 ( 1 ) , pp.15 - 22
Amaç: Bu çalışmanın amacı, Türkiye'deki bir dişhekimliği fakültesinde son sınıf öğrencilerinin protetik diş tedavisindeki tecrübe ve özgüvenlerini değerlendirmektir.Gereç ve yöntem: Öğrencilerin protetik prosedürlerdeki klinik becerilerini sorgulayan bir anket formu oluşturuldu (n:44). 20 soru çoktan seçmeli, 1 soru açık uçlu ve 3 soru Likert tipi skala içerecek şekilde toplamda 24 soruluk formlar öğrencilere dağıtıldı. Sonuçlar istatistiksel olarak değerlendirildi.Bulgular: Öğrencilerin %40'ı protetik diş tedavisinin dişhekimliğinin en zor alanı olduğunu bildirdi. Öğrenciler kendilerini en çok, diş kesimi (2,89), post ölçüsü alma ( . . .2,84), tam protezlerde oklüzal dikey boyut belirleme (2,36), parsiyel protezlerde oklüzal dikey boyut belirleme (2,21), tam protezlerde kenar şekillendirme (2,50) ve parsiyel protezlerde kenar şekillendirme (2,32) sırasında güvensiz hissettiklerini bildirdi.Sonuç: Protetik diş tedavisi ders müfredatında, öğrencilerin kendilerini yetersiz hissettikleri konular daha fazla vurgulanmalıdır. Aim: The aim of this study was to assess the final year students' experience and confidence in prosthetic dentistry within a dental school in Turkey.Materials and Methods: A questionnaire was prepared to assess the students' experience of clinical skills in prosthetic procedures (n:44). Twenty questions were multiple-choice;1 question was open-ended and 3 questions used a Likerttype scale ranging from 1 (very little confident) to 5 (very confident). The data were statistically analyzed.Results: Forty percent of the students thought that prosthodontics was the most difficult field in dentistry. Students rated themselves as being least confident in tooth preparation (2.89), making impression for post-core (2.84), determination of occlusal vertical dimension for complete (2.36) and removable partial dentures (2.21), followed by peripheral sealing for complete (2.50) and removable partial dentures (2.32).Conclusions: There are lots of subjects in which the students reported a lack of confidence that warrants greater emphasis in the undergraduate prosthodontic curriculum Daha fazlası Daha az
Kocabaş, Hazel Zeynep | Karaca, Ebru Özkan | Kuka, Gizem İnce | Tunar, Ogul Leman | Gürsoy, Hare
Article | 2017 | 7tepe Klinik13 ( 3 ) , pp.61 - 66
Koroner kalp hastalıkları ve inme (serebrovasküler sistemin daralma, blokaj veya hemorajisi) dünyada ölüme sebep olan nedenlerin başında gelmektedir. Kardiyovasküler hastalıkların (KVH) bir parçası olan atereskleroz, gelişmiş ülkelerdeki ölümlerin başlıca nedenidir. Yapılan çalışmalar, hipertansiyon, yüksek kolesterol, sigara gibi KVH oluşumunda risk faktörleri olarak bilinen durumların kontrol altına alınmasının mortaliteyi azalttığını göstermesine rağmen dünyada KVH'ye bağlı ölümler giderek çoğalmaktadır. Bilinen risk faktörleri dışında, iltihaplanmanın KVH gelişiminde önemli bir rol oynadığına dair yeni kanıtların olması, tüm dün . . .yada yaygın olarak görülen kronik iltihabi bir hastalık olan periodontitisin, KVH'nin ilerlemesine katkıda bulunan sebeplerden biri olabileceğinin öne sürülmesine neden olmuştur. Bu derlemede amaç, periodontal hastalık ile KVH arasındaki ilişkinin; güncel bilgiler ışığında gözden geçirilmesi, periodontal hastalığın yeterince dikkate alınmaması ve KVH riski altındaki yetişkinlerde oldukça yaygın olarak görülmesinden dolayı aralarındaki ilişkiyi incelemektir Coronary heart disease and stroke (constriction, blockage or hemorrhage of the cerebrovascular system) are the leading causes of death in the world. Atherosclerosis, a part of cardiovascular disease (CVD), is the major cause of death in developed countries. Although controlling conditions known as risk factors for CVD, such as hypertension, high cholesterol, and smoking reduces mortality, CVD-related deaths are increasing. Apart from known risk factors, periodontitis, a chronic inflammatory disease that is widespread throughout the world, has been suggested to be one of the associated factor for CVD progress. The purpose of this review is to highlight the relationship between periodontal disease and CVD in the light of current literature, since periodontal disease is not adequately addressed and it is quite common in adults at risk for CV Daha fazlası Daha az