Filtreler

Çakır, Aytuğ Ceyhun

Article | 2013 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi10 ( 1 ) , pp.115 - 132

Üç aşama testi, telif hakkı sahiplerinin menfaatlerinin korunması ve bununla birlikte kamu menfaatinin de göz ardı edilmeyerek, fikri mülkiye- te konu olan eserin ücretsiz kullanılabilmesi amacına yönelik olan bir tes- pit mekanizmasıdır. Bir başka deyişle üç aşamalı bir inceleme ile telif hak- kı sahiplerinin menfaatlerine bir istisna olarak, telif hakkı ve kullanıcıların serbest kullanımının çekişmeli olduğu hallerde çözüme yönelik mümkün olduğunca nesnel bir çözüm ortaya koymaya çalışır. Üç aşamadan oluşan bu incelemede; mutlak ve özel bir halin varlığı, eserin olağan kullanımı ile çatışmayacak bir durumun söz konusu olması ve so . . .n olarak yazarın meşru menfaatlerine makul olmayan bir biçimde halel getirmemesi aranır. The Three Step Test is a determination mechanism which aims to protect a copyright owner’s interests in the scope of intellectual property law for free or restricted use of a work. The Test tries to create an objec- tive standard in the event of conflicts between copyright owners and users. The three step analysis as an exception to the interests of copyright own- ers. The test asks whether there is 1) a presence of a certain special case 2) which does not conflict with the normal exploitation of the work and 3) which does not unreasonably prejudice the legitimate interests of the au- thor Daha fazlası Daha az

İdarenin yargısal denetiminde yürütmenin durdurulması kavramına farklı bir bakış: mahkemenin re'sen yürütmenin durdurulması kararı verme yetkisi

Tazegül, İsmail | Güllü, Yavuz

Article | 2013 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi10 ( 1 ) , pp.39 - 72

Modern devlet yönetiminde sosyal devlet anlayışının daha fazla öne çıkartılmasıyla birlikte, devlete yeni görevler yüklenmekte, idarenin sosyal hayat içindeki büyüklüğü artmakta ve buna bağlı olarak da idari eylem ve işlemlerin uygulama alanları genişleyerek, birey ile devlet arasındaki uyuşmazlıklar da artmaktadır. İletişim olanakları ve teknolojik gelişmeler ile birlikte idare daha hızlı karar alabilmekte ve gelişen olanaklar vasıtasıy- la bu kararların re’sen icrasını daha etkin ve süratli bir şekilde sağlayabil- mektedir. İdarenin bu gelişmesi karşısında, ancak idari yargı makamları nezdinde açılan iptal davaları ile haklarını a . . .rayabilen bireylere yargısal denetim sürecinde idare karşısında yeterli koruma sağlayan, güçlü ve bas- kın bir idari yapı karşısında daha etkili sonuçlar verebilen bir koruma ted- biri sisteminin gerekliliği her geçen gün kendisini daha da fazla hissettir- mektedir. İptal davasının yargılama sonucunda kendisinden beklenen işlevi gerçekleştirebilmesi için, yargılama sürecinde de yönetilenlerin haklarının idareye karşı daha etkin ve süratli sonuç veren bir yargısal korunma tedbiri ile güvenceye alınması zorunludur. Bahsedilen anlamda bir yargısal ko- runma tedbirini bireylere sunan ve iptal davasına oldukça önemli bir işlev- sellik sağlayan yürütmenin durdurulması kavramı 2577 sayılı Kanun’un 27. maddesinde bir yargı yetkisi olarak idari yargı hâkimine tanınmıştır. Ancak bu yargı yetkisinin anlam ifade etmesi ve iptal davasının hukuki ve fiili sonuçlarına birlikte hizmet edebilmesi için idari yargı hâkimi tarafın- dan, davacı tarafın talebine bağlanmadan şartların oluştuğunun tespiti ha- linde talebe bağlı kalınmaksızın, doğrudan kullanılması gereken bir yetki- dir. Zira yürütmenin durdurulması yetkisi iptal davasından ayrı ve onun dışında bir kavram ya da olgu değil, iptal kararı yetkisinin içinde algılan- ması gereken ve onun tabii bir uzantısı olarak iptal kararının sonucunda etkin bir yargısal denetimin gerçekleştirilmesine özgülenmesi gereken bir yetkidir. İdarenin yargısal denetimi ancak zamanında alınmış ve bütün sonuçlarıyla birlikte uygulanabilir bir yargı kararı ile mümkün olduğundan bu amacın gerçekleşmesinde oldukça önemli bir rol oynayan yürütmenin durdurulması kavramı idarenin yargısal denetiminin etkinliği bağlamında yeniden tartışılması gerekmektedir. As the social state approach is brought further to the forefront of modern state administration, new duties are charged to the state and the government’s role in social life expands. Accordingly, administrative ac- tions and procedures also expand, resulting in increased conflict between the individual and the state. Thanks to developments in communication and technology, administrative agencies may adopt decrees quicker, and these decrees may become legally effective more rapidly. As a result, there a system is needed which ensures adequate protection to those individuals who claim their rights with the revocation of the administrative disposition that they filed before the judicial authorities or in the process of judicial review. For the revocation of the administrative disposition to perform the functionality that is expected from it as a result of the judgment, it is ob- ligatory for the rights of the governed to be assured with a more effective and rapid judicial protection measure. To achieve this purpose, this study examines the concept of stay of execution that presents the aforementioned judicial protection measure to the individuals and ensures a critical func- tion of the revocation of the administrative disposition which is also placed among our administrative jurisdiction legislation., This concept is assessed from a perspective different than the current implementation. In practice, a motion for stay of execution is granted only based upon the requirement of the plaintiff. In this study, in order to provide more effec- tive judicial protection to the governed, as well as to obtain judgments in full, this study questions whether a stay of execution may be adopted by the Court’s own initiative Daha fazlası Daha az

TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN'UN KIYMETLİ EVRAKA İLİŞKİN DÜZENLEMELERİ

Bahtiyar, Mehmet

Article | 2015 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi12 ( 2 ) , pp.46 - 61

Tüketiciler tarafı oldukları işlemleri karşılarında bulunan satıcı ya da hizmet sağlayıcılara göre genelde daha zayıf bir konumda bulunmaktadırlar. Tüketiciler arasındaki büyük bir kesim, teknik bir hukuk dalı olan kıymetli evrak hukukunun özelliklerini bilmemekte ve ancak, konuya ilişkin bir uyuşmazlığın tarafı olduklarında kıymetli evrak hukuku kurallarının önemini kavramaktadırlar. Çalışmamızda tüketicinin kıymetli evrak ile borç altına girmesi ve sonuçları 4077 sayılı eski Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile 6502 sayılı yeni Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri karşılaştırılarak incelenmeye çalışılmıştır Compared . . .to sellers, and suppliers, consumers, are in a weaker position in consumer transactions. Since it is a technical field of law, most of the consumers do not know the fundamental issues on negotiable instruments, and unless they become a party to a dispute on negotiable instruments they fail to grasp the importance of the rules under the Law on Negotiable Instruments. In this article, by comparing the articles of the previous Law on the Protection of Consumers, Law No.: 4407, with the current Law on the Proection of the Consumers, Law No.: 6502, we aim to study consumers who borrow debt money through negotiable instruments and its consequence Daha fazlası Daha az

Anayasa mahkemesi'nin siyasi partiler yasası'nın 108.maddesi hakkında verdiği iptal kararının parti yasaklama rejimi üzerindeki etkileri

Akartürk, Ekrem Ali

Article | 2013 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi10 ( 2 ) , pp.65 - 77

Anayasa Mahkemesi, 8.12.2010 tarihinde Siyasi Partiler Yasası’nın 108. maddesini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. İptal edilen mad- deye göre kapatma davası açıldıktan sonra partinin kendini feshetmesi Anayasa Mahkemesinde açılmış bulunan kapatma davasının yürütülmesine ve kapatma kararı verilmesi durumunda doğacak hukuksal sonuçlara hük- medilmesine engel olmaz. Bu hükmün amacı, hakkında kapatma davası açılan bir partinin kapanma kararı alarak kapatma davasının olumsuz so- nuçlarından kaçınmasını önlemeye dönüktür. Parti kapatma davaları ana- yasal düzenin korunması ve temel hakların güvence altına alınması açısın- dan öne . . .mli bir işleve sahiptir. Anayasa’nın 69. maddesi açık bir şekilde, “Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.” hük- münü ihtiva ettiğine göre, hakkında kapatma davası açılmış bir partinin dava sürecinde kapanma kararı alması hem savcılık makamının kapatma davası açma yetkisini hem de bu davalara bakmakla görevlendirilmiş Ana- yasa Mahkemesi’nin yargılama faaliyetinde bulunmasını anlamsız ve ge- reksiz kılar. Sonuç olarak; SPY’nin 108. maddesinin iptali nedeniyle, ka- patma davası sürecinde kapanma kararı alan davalı parti açısından, Anaya- sa’daki yasak ve yaptırımlar (md.68 ve md.69) etkisiz hale gelmiştir. The Turkish Constitutional Court annulled Art. 108 of the Political Parties Act by finding it against the Constitution. According to the provi- sion which has been annulled, even if the political party has dissolved it- self, such dissolution is not an obstacle for the Constitution Court to pro- ceed and rule on the merits of the case. The aim of the mentioned Article is to prevent the political party to avoid negative effects of the dissolution ruling. The case of dissolution has a crucial role on the preservation of constitutional order and the assurance of fundamental rights. As Art. 69 of the Turkish Constitution expressly provides that “The dissolution of politi- cal parties shall be decided finally by the Constitutional Court after the filing of a suit by the office of the Chief Public Prosecutor of the High Court of Appeals”, the dissolution of the party by itself does not comply with the competence of the Chief Public Prosecutor of the High Court of Appeals and Constitutional Court concerning dissolution of parties. As a result of the annulment of Art. 108 Political Parties Act all the prohibi- tions and measures (Arts. 68 and 69) have become meaningless for the party which dissolves itself during the dissolution proceeding Daha fazlası Daha az

Takasın hüküm ve sonuçları

Tekben, Tuğçe

Other | 2011 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.283 - 340

Bu çalışmada, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nda, 118 ile 124. maddeler arasında düzenlenmiş olan takas kurumu incelenmiştir. Bu çerçevede, takas hakkının hukuki niteliği ile benzer kurumlardan farkı, takas hakkının kullanılmasının koşulları, dava içinde ve dava dışında kullanılması ve takas hakkının kullanılmasının sonuçları incelenmiştir. Ek olarak, takasa ilişkin koşulların sözleşme ile değiştirilmesi ve takastan feragat sözleşmesi ele alınmıştır. Son olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'ndaki takasa ilişkin hükümler de, mevcut hükümler ile karşılaştırılmak suretiyle incelenmiştir. In this essay, set-off, as regulated in Articles 1 . . .88 and 124 of the Code Of Obligation no. 818, is examined. Legal nature of and differences from similar concepts of set-off requirements for and consequences of set-off are also discussed. Additionally, contracts relating to set-off are considered. Finally, regulations about set-off in the Turkish Code Of Obligation no. 6098 are compared with the legal provisions that are presently in force Daha fazlası Daha az

2020-03-18

Sözer, Bülent

Article | 2016 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi13 ( 1 ) , pp.243 - 284

Bir cismin gemi olarak kabul edilip edilmeyeceği, o cismin inşa edilmesi veya hazır olanının satın alınması için yapılacak sözleşmenin nitelendirilmesinden, cebri icra aşamasında başvurulacak hükümlerin belirlenmesine kadar, çok geniş bir alanda hukuki sorunlara sebebiyet vermektedir. Bu noktada, gemi hakkında genel-geçer değerde bir tarifin bulunmasında her ne kadar büyük yarar olsa da, böyle bir tarifin verilmesinin imkânsız olduğu da genellikle kabul edilmektedir. Bu makalede yazar, birtakım unsurlara ağırlık verilerek, belli bazı ortak paydalar bulunup, gemi için bir tarif verilebilmesinin mümkün olabileceğini savunmaktadır. Böy . . .lece, sık sık karşılaşılan hukukî sorunların da önemli bir kısmına çözüm getirilebilir. Makalede, mevzuat bakımından Türk hukukundaki gemi tarifleri ve uluslararası konvansiyonlarda bulunan tarifler incelenmiş; yine konuyla ilgili İngiliz ve Amerikan mahkemelerinin kararlarında yer alan gemi tarifleri de irdelenmiştir. Ayrıca, doktrinde yapılan gemi tariflerine de değinilmiştir. Bu tariflerin tümü mukayese edilerek ortak payda olarak değerlendirilebilecek unsurların bulunup bulunmadığı araştırılmıştır. The problem of whether an object can be considered as a ship, gives rise to wide range of legal problems from delineation of the contract conducted for the construction of that object or the purchase of the constructed, to the determination of the applicable provisions during an enforcement phase. In that regard, even if describing a broad definition in respect of ships is beneficial, it is generally recognized that expressing such description is beyond the realms of possibility. The main focus of this essay consists of the possibility in finding a certain common ground in defining ship by focusing on certain elements. With this, an important part of frequently encountered legal problems can be solved. This essay examines, the definition of ship in terms of legislation, in regard to the Turkish law and international conventions as well as relevant British and American court decisions. In addition to this, various definitions of ship in legal doctrine are also examined. By comparing these definitions mentioned above, this paper tries to determine whether these definitions contain any element that can be regarded as a common denominator Daha fazlası Daha az

TÜKETİCİLER, VERGİLER VE HAYALLER

Üzeltürk, Hakan

Article | 2015 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi12 ( 2 ) , pp.243 - 263

Vergi mükellefleri aynı zamanda tüketicidirler, tüketiciler de birçok halde vergi mükellefidirler. Bu nedenle tüketicilerin vergi problemleri aynı zamanda vergi mükelleflerinin problemleridir. Bu makalede gerek tüketici hakları gerekse mükellef hakları bakımından vergi sistemimizde mevcut bazı eksikliklerimiz inceleme konusu yapılmıştır Taxpayers are also consumers and in many cases consumers are taxpayers also. For this reason, legal problems of consumers on taxation are also the legal problems of the taxpayers. In this essay, legal problems arising out of our taxation system are analysed from the aspect of both the consumers' and . . .the taxpayers' right Daha fazlası Daha az

Hukuka aykırı yollarla elde edilen delillere ilişkin hmk 189/II hükmünün aile huku sorunları bakımından yansımaları

Arpacı, Abdülkadir

Article | 2014 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi11 ( 1 ) , pp.7 - 9

Hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerin mahkemelerde kullanılıp kullanılamayacağı hususu, hukukî alanda ciddi tartışmalara yol açan önemli bir meseledir. Bu meselenin hukuk usulü bakımından ve özellikle de boşanma davaları noktasında üzerinde durulması gerekmektedir. Aynı konutu paylaşmakta olan eşlerin ortak konutta diğerinin haberi olmadan ona ait kanıtlara ulaşması, bunları ele geçirmesi caiz görülmeli ve dolayı- sıyle bu şekilde ele geçirilen deliller mahkemede kullanılabilmelidir. Aksi takdirde, aile ve giderek toplum bakımından ciddi sorunlar söz konusu olabilecektir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu noktada değiştirilme . . .si gerekmektedir. Whether illegal evidences are allowed to be adduced during a civil law suit is an important issue which may give rise to some serious legal discussions. It is especially essential to emphasize the importance of this issue in the area of civil procedure law and family law. When one of the spouses capture an evidence without knowledge of the other spouse; such an evidence should be regarded as admissible evidence, in case of a family law suit. Otherwise, some serious problems may occur for the “family” concept and further for the society. Turkish Code of Civil Procedure should be renovated in this sense Daha fazlası Daha az

6352 Sayılı ile kanun ile idari yargıda yargının etkinleştirilmesi ve yargılama sürecinin hızlandırılmasına yönelik yapılan değişikliklerin analizi

Tazegül, İsmail

Article | 2013 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi10 ( 1 ) , pp.133 - 150

Üçüncü yargı paketi olarak adlandırılan ve 05.07.2012 tarih 28344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkin- leştirilmesi [...] Kanun’u ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanu- nu’nda yer alan bir çok madde de değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik ile idari yargıda mevcut iş yükünün azaltılması, idari davaların daha kısa sü- rede ve etkin bir yargılama süreci ile sonuçlandırılması amaçlanmaktadır. Bununla birlikte aşağıda inceleyeceğimiz üzere yapılan yargısal değişiklik- ler idari yargıda beklenen reform çalışmasını karşılamaktan oldukça uzak kalmıştır. Yapılan çalışma incelendiğinde ele alınan bu d . . .eğişikliklerin kısa vadeli çözümler içeren, uygulamada var olan yargısal tutumların kanunlaş- tırılmasından öteye geçemeyen bir yargı paketi olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu değişiklik paketi idari yargının ihtiyaç duyduğu yapısal ve uzun vadeli düzenlemeler üretmeyen bir çalışma olarak doğmuştur. Bilin- diği üzere, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu günümüzde etkin ve anlamlı bir denetime imkân verecek normlara sahip değildir. İdarenin faa- liyetlerinin etkin ve objektif bir denetiminin yapılması ve nesnel sonuçlara ulaşılabilmesi için ülkemizde bu denetimin idari yargı makamları eliyle yapılıyor olması önemlidir ve önemsenmelidir. Ancak bu denetimin siste- minin anlamlı, kesin ve uygulama alanı bulan çözümler üretmesi, adaletin hızlı, güvenilir ve tarafsız bir şekilde işlemesi için günün şartlarına uygun ve çağdaş hukuk normları içeren bir usul yasasına ihtiyaç duyulmaktadır. Aşağıda yer alan çalışmada, sırasıyla yapılan değişiklikler incelenirken, bu değişikliklerin idari yargının mevcut yapısına olacak olumlu ve olumsuz etkileri de analiz edilmeye çalışılacaktır. Along with the Enhancing Judicial Services Law no. 6352, which is called the Third Judicial Pack, published in the Official Gazette dated 05.07.2012 and numbered 28344, Rules of Administrative Court Proce- dure has had many articles amended. The purpose of these amendments was to reduce the existing workload of Administrative Courts and to final- ize administrative cases rapidly and efficiently. However, as we shall state below, the legal changes made have been quite far from the reforms ex- pected. Once the changes are examined, it has been determined that the amendments included only short term remedies and legalized the current judicial attitudes. Therefore, this amendment package emerged as a work that does not encompass structural and long-term arrangements which can provide reforms needed within Administrative Courts. Rules of Adminis- trative Court Procedure currently does not have norms that might allow for an effective and a meaningful judicial review. However, in order to produce meaningful, precise, and applicable solutions and for fast, relia- ble, and impartial justice, a procedural law that comprises contemporary legal norms and that is suitable for prevailing conditions is needed for the judicial review system. In this study below, the positive and negative ef- fects of the amendments concerning Administrative Courts will be ana- lyzed while examining the changes respectively Daha fazlası Daha az

İş kazasında doğan maddi ve manevi tazminat davaları

Kocagil, İpek

Other | 2011 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.171 - 223

Bu makalede, işverenlerin iş kazalarından doğan yasal sorumluluğu değerlendirilmektedir. Çalışmanın amacı, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda tanımlanan iş kazalarından, işverenin sorumlu tutulduğu durumları incelemektir. Ayrıca işverenin iş kazasından doğan sorumluluğu, maddi ve manevi tazminat davaları genel hatları ile incelenmiştir. This essay concerns legal liability of employers from the industrial accident. In the Social Insurance and Universal Health Insurance Law, industrial accident is defined. This study aims to define the industrial accident, for which employers can be held liable. After a discussion . . .on pecuniary damages; damages for pain and suffering are considered Daha fazlası Daha az

Göçmen kaçakçılığı suçu

Bayraktar, Köksal

Article | 2012 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi9 ( 2 ) , pp.57 - 74

Bu çalışmada 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun “Uluslararası Suçlar” başlıklı birinci kısmında yer alan “Göçmen Kaçakçılığı” suçu ayrıntı- lı bir şekilde incelenmiştir. Karşılaştırmalı hukuktaki durum ele alındıktan sonra hukukumuzda yürürlükte bulunan “Pasaport Kanunu”, “Yabancıların İkametleri ve Seyahatleri Hakkında Kanun”, “Köy Kanunu” gibi bazı özel kanunlar ile yaşanan bazı “kanunlar ihtilafı” sorunlarına değinilmiştir. Ardından TCK’da düzenlendiği şekliyle göçmen kaçakçılığı suçunun unsurla- rı incelenmiştir. In this study the crime of “Migrant Smuggling”, which is regu- lated under the first part of the & . . .#8220;International Crimes” of the Turkish Criminal Code Law No. 5237, has been elaborately examined. The study first does a comparative legal analysis, and then discusses issues of conflict of laws in regards to specific codes, such as “Passport Law”, ”Law on the Residence and Travelling of Foreigners” and “Village Law”. Subsequently, the elements of the crime of migrant smuggling are examined as they are provided in the Turkish Penal Code Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms