Detaylı Arama

İptal
Bulunan: 166 Adet 0.001 sn
- Eklemek veya çıkarmak istediğiniz kriterleriniz için 'Dahil' / 'Hariç' seçeneğini kullanabilirsiniz. Sorgu satırları birbirine 'VE' bağlacı ile bağlıdır.
- İptal tuşuna basarak normal aramaya dönebilirsiniz.

Filtreler
Filtreler
Bulunan: 166 Adet 0.001 sn
Koleksiyon [5]
Tam Metin [1]
Yazar [20]
Yayın Türü [3]
Konu Başlıkları [19]
Yayın Tarihi [17]
Dergi Adı [20]
Dil [2]
Yazar Departmanı [1]
Araştırmacılar
Cardiac monitoring in patients with electrocution injury

Akkaş, Meltem | Hocagil, Hilal | Ay, Didem | Erbil, Bülent | Kunt, Mehmet Mahir | Özmen, Mehmet Mahir

Article | 2012 | Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi18 ( 4 ) , pp.301 - 305

AMAÇ Elektrik çarpması kazasıyla yaralanan hastaların, monitörizasyon ve izlem için acil servise kabulü tartışmalıdır. GEREÇ VE YÖNTEM Son 20 yıl içinde, elektrik kazası nedeni ile erişkin acil servise başvuran 102 hastanın (86 erkek, 16 kadın; ort. yaş 29.5; dağılım 18-68 yaş) kayıtları değerlendirildi. BULGULAR Üçü düşük, altısı yüksek voltaj teması nedeniyle toplam dokuz olguda ölüm görüldü. Bir sepsis olgusu dışında, diğer olguların hepsinde ölüm, olayın hemen sonrasında gelişen erken ritim bozukluklarına bağlı idi. Yaşayan hastalarda izlenen EKG bulguları; 70’inde normal, 8’inde sinüs taşikardisi, üçünde sinüs bradikardisi, dör . . .dünde ST-T dalga değişiklikleri, birinde ventriküler ekstrasistol olup, yedi olguda EKG kayıtlarına ulaşılamadı. Olguların 72’si tekrarlayan EKG çekimleri ile izlendi. Yaşayan hastaların hiçbirinde medikal ya da elektriksel tedavi gerektirecek herhangi bir EKG değişikliği izlenmedi. SONUÇ Elektrik yaralanmalarına bağlı kardiyak ritim anomalileri genellikle olay anında görülür. Eğer hasta klinik olarak iyi, acil servise kabulünde normal EKG’ye sahip ise, gecikmiş ciddi bir ritim bozukluğu görülme olasılığı pek mümkün değildir. BACKGROUND The necessity of admitting patients exposed to electrocution injuries for monitoring and observation in the emergency department (ED) remains controversial. METHODS We evaluated the medical records of 102 patients (86 male, 16 female; median age 29.5; range 18 to 68 years) admitted to the adult ED with electrocution injuries over the past 20 years. RESULTS Only 9 deaths were reported: 3 as a result of contact with low-voltage electricity and 6 after contact with high-voltage electricity. With the exception of a case of sepsis, all deaths were related to early rhythm abnormalities immediately following the incident. The ECG findings of surviving patients in the study group were as follows: 70 normal, 8 sinus tachycardia, 3 sinus bradycardia, 4 ST-T wave changes, and 1 ventricular extrasystole. ECG recordings of 7 patients could not be found. 72 cases had been followed up with repeat ECG recordings. There were no observed ECG changes requiring any medical or electrical therapies in the surviving patients. CONCLUSION Cardiac rhythm abnormalities related to electrocution injuries are usually observed at the time of the incident. If the patient’s overall clinical condition is good and they have a normal ECG at the time of admission to the ED, the probability of observing any delayed serious dysrhythmia is unlikely Daha fazlası Daha az

Comparison of Respiratory Parameters of Physically Disabled and Healthy Children

Muammer, Rasmi | Baktır, Seda | Muammer, Kıymet

Article | 2015 | Bezmiâlem Science3 ( 1 ) , pp.8 - 11

Amaç: Bu çalışmanın amacı fiziksel engelli ile sağlıklı çocukların solunum parametrelerinin karşılaştırılmasıdır. Yöntemler: Çalışmaya 13 fiziksel engelli ve 12 sağlıklı olmak üzere toplam 25 çocuk dahil edildi. Çocukların solunum değerlerini ölçmede BTL-08 spirometre kullanıldı. Kaba Motor Fonksiyon Sınıflama Sistemi (GMFCS) ve El Becerileri Sınıflandırma Sistemi (MACS) seviyeleri belirlendi. Bulgular: Fiziksel engelli ile sağlıklı çocukların solunum parametreleri karşılaştırıldığında restriktif paternler açısından aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p0,001). GMFCSe göre seviye 2 ve altı çocukların seviye 3 ve . . . üstü çocuklara göre zorlu vital kapasite (%FVC) değerlerinin daha iyi olduğu bulunmuştur (p0,05). Sonuç: Fiziksel engelli çocukların rehabilitasyon programına respiratuar eğitim ve solunum kapasitelerini arttırmaya yönelik pulmoner rehabilitasyon programlarının da dahil edilmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Objective: The aim of this study was to compare the respiratory parameters of physically disabled and healthy children. Methods: The study included 25 children. Of these children, 13 were physically disabled and 12 were healthy children. The BTL-08 spirometry device was used for measuring the respiratory values of the children. The gross motor function classification system (GMFCS) and manual ability classification system (MACS) levels were determined. Results: A statistically significant difference was found between the respiratory parameters of physically disabled and healthy children in relation to the restrictive patterns (p<0.001). The values of forced vital capacity (%FVC) were found to be better in children with GMFCS level 2 and lower than children with level 3 and above (p<0.05). Conclusion: In addition to the rehabilitation program for physically disabled children, a pulmonary rehabilitation program aiming to conduct respiratory training and increase the respiratory capacity would be useful Daha fazlası Daha az

Current trends in reconstruction surgery and rehabilitation of anterior cruciate ligament in turkey

Coşkunsu, Dilber | Tunay, Volga Bayrakcı | Akgün, Işık

Article | 2010 | Acta Orthopaedica et Traumatologica Turcica44 ( 6 ) , pp.458 - 463

Amaç: Bu çalışmada Türk ortopedik cerrahlar tarafından yapılan ön çapraz bağ (ÖÇB) tamirinde kullanılan son cerrahi teknikler ve rehabilitasyon protokolleri bildirilerek, sonuçları “ÖÇB Çalışma Grubu” ile karşılaştırıldı. Çalışma planı: Cerrahi yöntemleri, cerrahinin önkoşulları, cerrahi sonrası rutin uygulamalar, rehabilitasyon yaklaşımları ve spora dönüşle ilgili bilgi almak üzere 16 sorudan oluşan bir anket hazırlanarak, yılda 25 ve üzeri ÖÇB tamiri yapan 55 ortopedik cerraha e-posta yolu ile gönderildi. Sonuçlar: Anketin yanıtlanma oranı %70.9 (n39) idi. Ondokuz cerrah (%48.7) sadece hamstring tendon (HT) grefti, dört cerrah (%1 . . .0.3) sadece patellar tendon (PT) grefti, 16 cerrah (%41) hem HT hem de PT grefti kullanmakta idi. Hem HT hem de PT greft kullanan 16 cerrahtan dördünün (%18.8) iki greft tipi için ayrı rehabilitasyon protokolleri vardı. Spesifik aktivitelere başlama zamanları karşılaştırıldığında iki greft tipi için verilen cevaplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu (p0.05). Rehabilitasyon protokolleri “ÖÇB Çalışma Grubu”nun son verileri ile benzerlik göstermekte idi. Türk cerrahlar ve “ÖÇB Çalışma Grubu” arasında sürekli pasif hareket (continuous passive motion, CPM) cihazı ve postoperatif breys kullanımı açısından fark vardı. Cerrahi sonrası breys ve CPM cihazı kullanımı Türkiye’de daha yaygındı. Çıkarımlar: Türk ortopedik cerrahların HT ve PT greft ile yaptıkları ÖÇB tamirinin cerrahi sonrası yaklaşımı çok az farklılık göstermektedir. Türk ortopedik cerrahlardan elde edilen veriler “ÖÇB Çalışma Grubu” güncel yaklaşımları ile benzerlik göstermektedir. Objectives: This study aims to determine the current approaches to surgical techniques and rehabilitation protocols used in anterior cruciate ligament (ACL) reconstruction performed by Turkish orthopedic surgeons and to compare their results with the data of &#8220;ACL Study Group&#8221;. Methods: A questionnaire consisting of 16 questions on surgical techniques, preoperative prerequisites, routine postoperative applications, rehabilitation approaches, and return to sport following ACL reconstruction was sent via e-mail to the 55 orthopedic surgeons performing annually 25 or more ACL reconstructions. Results: Response rate to questionnaire was 70.9% (n39). Nineteen surgeons (48.7%) regularly performed only hamstring tendon (HT) graft, and four surgeons (10.3%) performed only patellar tendon (PT) graft, while 16 surgeons (41%) performed both HT and PT grafts. Three (18.8%) of the 16 surgeons who performed both HT and PT grafts had individual rehabilitation protocols for the two graft types. No statistically significant difference was found between the responses for two graft types in terms of the starting times for specific activities (p>0.05). Rehabilitation protocols were similar to the current data of &#8220;ACL Study Group&#8221;. The use of a postoperative brace and continuous passive motion (CPM) was different between Turkish surgeons and &#8220;ACL Study Group&#8221;. The CPM and postoperative brace use was more common in Turkey. Conclusion: There are only a few differences in the postoperative approach of ACL reconstruction with HT and PT grafts performed by Turkish orthopedic surgeons. The data obtained from the Turkish orthopedic surgeons showed similarities with the &#8220;ACL Study Group&#8221; current approache Daha fazlası Daha az

Tortikollis

Aktaş, Can | Harput, Mehmet Volkan | Sarıkaya, Sezgin | Atalay, Başar

Other | 2009 | Türkiye Acil Tıp Dergisi9 ( 1 ) , pp.31 - 31

112 Acil Sağlık Hizmetleri'nde görevli doktorların temel yaşam desteği, ileri kardiyak yaşam desteği ve doktorun adli sorumlulukları konularındaki bilgi düzeylerinin değerlendirilmesi

Kımaz, Suat | Soysal, Suna | Çımrın, Arif H. | Günay, Türkan

Article | 2006 | Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi12 ( 1 ) , pp.59 - 67

AMAÇ Bu çalışmada, 112 Acil Sağlık Hizmetleri'nde görevli doktorların temel yaşam desteği (TYD), ileri kardiyak yaşam desteği (İKYD) ve doktorların adli sorumluluğu (DAS) hakkındaki bilgi düzeyleri ve bunu etkileyen faktörler değerlendirildi. GEREÇ VE YÖNTEM 112 Acil Sağlık Hizmetleri'nde görevli 53 doktor (43 erkek; 10 kadın; ort. yaş 39; dağılım 28-50), demografik veriler ve bilgi düzeylerini etkileyebilecek verilerden oluşan anket formunu doldurup, TYD, İKYD ve DAS ile ilgili 25 adet çoktan seçmeli soruyu yüz yüze görüşme yöntemi ile yanıtladılar. İstatistiksel hesaplamalarda Mann-Whitney U-testi ve Kruskal-Wallis Varyans Analizi . . . testleri kullanıldı. BULGULAR Bilgi düzeyi ortalaması 100 puan üzerinden 45.4 olarak bulundu. Birden fazla kurs gören ve 112 Acil Sağlık Hizmetleri'nde bir yıldan uzun süredir görevli doktorların bilgi düzeyleri diğerlerine göre yüksek idi (p0.012; p0.015). SONUÇ 112 Acil Sağlık Hizmetleri'nin gelişmesi için bu sistemde çalışan doktorlara yönelik hizmet içi eğitim programları geliştirilmeli ve bilgi düzeyleri yükseltilmelidir. BACKGROUND We aimed to determine the level of knowledge of Emergency Medical Services (EMS) physicians on Basic Life Support (BLS), Advanced Cardiac Life Support (ACLS) and medicolegal responsibilities in conjunction with related factors. METHODS Fifty-three physicians (43 male, 10 females; mean age 39 years; range 28 to 50 years) employed in EMS were required to respond a questionnaire consisting of demographic data and educational background. They also answered 25 multiple-choice questions about BLS, ACLS and medicolegal responsibilities of physicians in a face-to-face manner. The data were analyzed using Mann-Whitney U-test and Kruskal-Wallis Analysis of Variance test. RESULTS Mean level of knowledge was 45.4 on a hundred-point scale. Attendance to courses covering emergency aid and working as an ambulance physician for more than one year were associated with higher levels of knowledge (p0.012; p0.015). CONCLUSION In-service training should be undertaken to raise the level of knowledge of the physicians employed in rural EMS and to improve the quality of field care Daha fazlası Daha az

Emilebilir kolajen örtü (NeuraWrap) uygulaması ven greftlerinin açıklığına katkıda bulunmaktadır

Bekler, Halil İbrahim | Rosenwasser, Melvin P. | Akılına, Yelena | Bulut, Güven

Other | 2010 | Acta Orthopaedica et Traumatologica Turcica44 ( 2 ) , pp.157 - 161

Amaç: Otolog ven greftleri periferik arter köprüleme (bypass) işlemlerinde kullanılmaktadır. Greftin aniden arteryel kan basıncına maruz kalması, ven duvar basıncında artışa yol açarak greftte aşırı gerilmeye ve akımda değişikliklere neden olur. Vendeki aşırı gerilmeye sıklıkla anastomozda sızıntı, trombüs oluşumu ve akım kaybı eşlik eder. Bu çalışmada, sıçan modelinde arter köprülemede kullanılan ven greftlerine eriyebilir kolajen örtü uygulamasının grefti koruyucu etkisi araştırıldı. Çalışma planı: Çalışmada, ağırlıkları 250-350 gr arasında değişen, Sprague-Dawley cinsi 22 dişi sıçan kullanıldı. Sıçanlar çalışma (n15) ve kontrol ( . . .n7) grupları olarak rastgele iki gruba ayrıldı. Tüm sıçanlarda, sol femoral venden 10 mm’lik bir segment greft olarak alınarak sağ femoral arter kesisi ven greftiyle onarıldı. Kontrol grubunda başka bir işlem uygulanmadı. Çalışma grubunda onarım tamamlandıktan sonra, ven grefti uygun uzunlukta bir kolajen örtü (Neurawrap Nerve Protector) ile sarıldı ve ven grefti etrafında bir tüp oluşturacak şekilde dikildi. İşlem sonunda kanama yoğunluğu ve süresi ile damar açıklığı kaydedildi. Proksimal ve distal arter segmentleri Doppler ultrasonografi ile incelendi. Tüm gözlem ve ölçümler ameliyattan 1 ve 2 saat sonra tekrarlandı. İkinci saatin sonunda tüm sıçanlar kurban edilerek, arteryel bölümleri ile birlikte ven greftleri histolojik çalışma için çıkarıldı. Sonuçlar: Kontrol grubunda, damar klemplerinin çıkarılmasından sonra tüm ven greftlerinde ani şişme gözlendi. Bu gruptaki tüm deneklerde, anastomoz hattında 1-3 dakika süren kanamayı greftlerin balonlaşması izledi. Çalışma grubunda ise hiçbir ven greftinde şişme ve balonlaşma görülmedi. Bu grupta 11 örnekte herhangi bir kanama görülmezken, diğer dördünde kanama zamanı 1 dakikanın altındaydı. Kontrol grubunda, iki saat sonra yedi greftin sadece biri açıktı, biri daha 3. dakikada tıkandı. Çalışma grubunda ise greftlerin tümü açıktı, hiç tromboz gelişmedi. Doppler incelemede ortalama kan akım hızı kontrol grubunda 0. saatte proksimal arterde 0.930.33 cm/sn, distal arterde 0.730.44 cm/sn ölçüldü. Çalışma grubunda, proksimal ve distal arter kan akımı hızları 0, 1 ve 2 saat sonunda sırasıyla 0.450.27 ve 0.460.22 cm/sn, 0.400.22 ve 0.620.40 cm/sn, 0.550.22 ve 0.640.37 cm/sn idi. Çıkarımlar: Ven greftlerinde aşırı gerilmenin dışarıdan örtü desteğiyle önlenmesi, anastomoz sızıntısını azaltır, intimal mediayı korur, akımın devamını sağlar, tromboz oluşumunu azaltır ve greftin açık kalmasını sağlar. Objectives: Autologous interpositional vein grafts are used in peripheral arterial bypass procedures. Sudden exposure of vein grafts to arterial blood pressure is associated with increased wall tension leading to overdistension of the graft and changes in flow patterns. Overdistension of vein grafts often results in anastomotic leaks, thrombosis, and loss of patency. This study was designed to evaluate the use of a biodegradable collagen cover as a means of preventing overdistension of venous bypass grafts in a rat model. Methods: Twenty-two Sprague-Dawley female rats weighing 250-350 g were randomly assigned to two groups: study group (n 15) and control group (n7). In all the rats, a 10-mm segment of the left femoral vein was harvested and used as a graft in repair of a right femoral artery injury. Following this procedure, control rats remained untreated. After completion of the femoral artery repair in the study group, the graft was wrapped with a collagen cover of appropriate length (NeuraWrap Nerve Protector) and sutured to form a tube around the vein graft. At the end of the procedure, the intensity and duration of bleeding, and vessel patency were recorded and the proximal and distal arterial segments were examined by Doppler ultrasonography. All observations and measurements were repeated at 1 and 2 hours after surgery. After the second hour, all the rats were sacrificed and vein graft samples with the arterial portions were removed for histological study. Results: After removal of the vascular clamps of the control group, a sudden distension was observed in all the vein grafts. In this group, bleeding at the anastomosis site lasted for 1 to 3 minutes and was followed by ballooning of the grafts. In the study group, however, none of the samples exhibited distension and ballooning. There was no bleeding in 11 samples at all, and bleeding time was less than one minute in the remaining four samples. In the control group, only one graft was patent at two hours, one of the grafts was occluded after only three minutes. In the study group, all the grafts were patent and no thrombosis was noted. The mean blood flow velocity of the control group measured at 0 hour by Doppler ultrasonography was 0.93±0.33 cm/sec in the proximal artery, and 0.73±0.44 cm/sec in the distal artery. The mean blood flow velocities in the proximal and distal arteries of the study group were as follows, respectively: at 0 hour: 0.45±0.27 and 0.46±0.22 cm/sec; at 1 hour: 0.40±0.22 and 0.62±0.40 cm/sec; and at 2 hours: 0.55±0.22 and 0.64±0.37 cm/sec. Conclusion: Prevention of overdistension of vein grafts with the use of an external cover decreases anastomotic leaks, protects the intimal media, maintains blood flow, reduces the incidence of thrombosis, and thus provides a higher patency rate Daha fazlası Daha az

Türkiye’nin üç farklı bölgesinde ilköğretim okulu öğrencilerinde kilo fazlalığı, obezite ve boy kısalığı sıklığı

Kayıran, Petek Genç | Taymaz, Tolga | Kayıran, Sinan Mahir | Memioğlu, Nihal | Taymaz, Bahar | Gürakan, Berkan

Article | 2011 | Şişli Etfal Hastanesi Tıp Bülteni45 ( 1 ) , pp.13 - 18

Amaç: Bu çalışmanın amacı ülkemizin üç farklı bölgesinde İstanbul, Iğdır ve Muğla illerine bağlı belde ve köylerde yapılan okul taramaları sırasında çocukların büyüme durumları değerlendirilerek boy kısalığı, kilo fazlalığı ve obezite sıklığını incelemektir. Gereç ve Yöntem: İstanbul ili, Şile ilçesine bağlı 1 köy okulunda, Iğdır ili Karakoyunlu ilçesine bağlı 6 köy okulunda ve Muğla ili Göcek ilçesi ilköğretim okulunda sağlık taraması sırasında muayene edilen 1134 öğrenci boy kısalığı, kilo fazlalığı ve obezite açısından incelenmiştir. Bulgular: Çalışmada toplam 116 (%10,2) çocuğun boyunun yaşına göre 3. persentilin altında olduğu . . .görüldü. Tüm bölgelerdeki çocukların 123’ünün (%10,8) fazla kilolu, 60’ının (%5,3) obez olduğu görüldü. Bölgelere göre kilo fazlalığı sıklığı Şile-İstanbul’da %16,1, Karakoyunlu-Iğdır’da %3,7, Göcek-Muğla’da %17,5, obezite sıklığı ise sırasıyla %5,4, %0,9, %10,1 bulundu. Sonuç: Ülkemizin üç farklı coğrafi bölgesinde boy kısalığı ve obezite sıklığını farklı bulduk. Ülkemizde boy kısalığı ve obezite sıklığını değerlendirirken, sosyoekonomik yönden benzer ve farklı bölge verilerinin ayrı ayrı incelenmesinin daha uygun olacağını düşünmekteyiz. Aim: The aim of this study was to examine the frequency of shortness, overweight and obesity among primary school students in three different regions of Turkey during the course of a program of medical screening in town and village schools located in the provinces of Istanbul, Iğdır and Muğla. Material and Method: A total of 1,134 students were studied. These subjects were students of a village primary school in the district of Şile-Istanbul, 6 village schools in the district of Karakoyunlu-Iğdır and another primary school in the district of Göcek-Muğla; they were reviewed in terms of short stature, overweight, and obesity. Results: It was seen in the study that a total of 116 (10.2%) of the children reviewed were below the third percentile in terms of height relative to age. In all of the regions analyzed, 123 children (10.8%) were found to be overweight, 60 (5.3%) were obese. The frequency of overweight by regions was 16.1% in Şile-Istanbul, 3.7% in Karakoyunlu-Iğdır and 17.5% in Göcek-Muğla. Frequencies of obesity in the respective regions were 5.4%, 0.9%, and 10.1%. Conclusion: The frequency of shortness and obesity was found to differ in three different regions of Turkey. In assessing the frequency of short stature and obesity in Turkey, we believe it will be useful to review similarities and differences in socio-economic data separately for the various regions of the country Daha fazlası Daha az

Does nasal obstruction affect the articulation of plosive consonants?

Altundağ, Aytuğ | Akpınar, Meltem Esen | Koçak, İsmail | Tekin, Muhammed

Article | 2011 | Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi21 ( 3 ) , pp.129 - 136

Amaç: Bu çalışmada kronik burun tıkanıklığının sessiz patlamalı (durmalı) ünsüzler üzerindeki etkisi araştırıldı ve burun ve ağız solunumunun spesifik konuşma seslerinin artikülatuvar özellikleri üzerindeki etkisi incelendi. Hastalar ve Yöntemler: Burun solunumu yapan 21 kontrol ve ağız solunumu yapan 20 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların burun tıkanıklığı öyküsü 10-22 yıl aralığındaydı. Ağız solunumu yapan grupta, septum deviyasyonu ve konka hipertrofisi dışındaki burun içi patolojiler çalışmaya dahil edilmedi. Burun patolojisi olmayan ve burun solunumu yapan bireyler kontrol grubunu oluşturdu. Hastalar burun tıkanıklığını gö . . .rsel analog ölçek (GAÖ) ile 0-10 arasında derecelendirdi. Akustik rinomanometri ile septal tüberkül ve alt konka başı seviyesindeki minimum kesitsel alan (MKA) ve minimum kesitsel hacim (MKV) 1 ve 2 olarak saptandı. Minimum kesitsel hacim, eğri altında kalan hacim olarak tanımlandı. Hastalar tarafından telaffuz edilen [pa], [ta] ve [ka] heceleri spektrografik analiz için kaydedildi. Ötüm başlama zamanı (ÖBZ) geniş bant spektrogramda ölçüldü. Bulgular: Ağız solunumu yapanlarda burun solunu yapanlara göre, /p/ ÖBZ değeri daha düşük, /t/ ve /k/ ÖBZ değeri ise daha yüksek bulundu, ancak fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. Burun tıkanıklığı olan grupta sağ ve sol taraflı GAÖ değerleri kontrol grubu ile kıyaslandığında anlamlı şekilde daha yüksekti (p0.001). Sağ ve sol taraflı MKA1, MKA2, MKV1 ve MKV2 iki grup arasında istatistiksel olarak farklı bulundu. Sonuç: Patlamalı ünsüzlerin artikülatuvar özelliklerinin burun tıkanıklığından anlamlı ölçüde etkilenmediği sonucuna varıldı. Objectives: In this study, we investigated the impact of chronic nasal obstruction on articulation of the Turkish voiceless plosive (stop) consonants and examined the effect of the nose- and mouth-breathing on the articulatory characteristics of the specific speech sounds. Patients and Methods: Twenty-one controls with nose-breathing and 20 patients with mouth breathing were included in this study. The nasal obstruction history of the patients was 10 to 22 years. In the mouth-breather group, intranasal pathologies except septal deviation and turbinate hypertrophy were excluded. The nose-breather subjects without nasal pathologies served as the control group. The subjects graded nasal obstruction through visual analog scale (VAS) from 0 to 10. The minimal cross-sectional area (MCA) and minimal cross-sectional volume (MCV) at the level of septal tubercle and the head of inferior turbinate were established to be 1 and 2 by acoustic rhinometry. Minimal cross-sectional volume was defined as the volume below the curve. The syllables [pa], [ta], [ka] uttered by the subjects were recorded for the spectrographic analysis. Voice onset time (VOT) was measured on wide-band spectrogram. Results: The VOT value of /p/ was found lower and the VOT values for /t/ and /k/ were found higher in mouth-breathers compared to nose-breathers, while the difference was not statistically significant. The right and left-sided VAS values of the nasal obstruction group were significantly higher compared to controls (p0.001). The right and left-sided MCA1, MCA2, MCV1 and MCV2 were found statistically different between the two groups. Conclusion: It was concluded that the articulation features of plosive consonants were not significantly affected by nasal obstruction Daha fazlası Daha az

Ses handikap endeksi (voice handicap index) Türkçe versiyonunun güvenilirliği ve geçerliliği

Kılıç, Mehmet Akif | Okur, Erdoğan | Yıldırım, İlhami | Öğüt, Fatih | Denizoğlu, İlter | Kızılay, Ahmet | Öztarakçı, Hüseyin

Article | 2008 | Kulak Burun Boğaz İhtisas Dergisi18 ( 3 ) , pp.139 - 147

Amaç: Ses Handikap Endeksi (SHE) Türkçe versiyonunun güvenilirliği ve geçerliliği araştırıldı, uygulama kolaylığı sağlayacak kısa bir SHE versiyonu geliştirildi. Hastalar ve Yöntemler: Orijinal Voice Handicap Index 10 KBB uzmanı tarafından Türkçeye çevrildi, daha sonra bir dilbilimci tarafından İngilizceye geri çevrildi, son olarak üç kişiden oluşan değerlendirme komisyonu tarafından çeviri metnine son şekli verildi. Türkçeye çevrilen anket 220 denekten oluşan bir gruba 7-14 gün arayla iki kez uygulandı; deneklerin verdikleri yanıtlara göre güvenilirlik ve geçerlilik analizleri yapıldı. Bulgular: İç tutarlılık güvenilirliği ileri de . . .recede anlamlı bulundu (Cronbach alfa0.97). Test-tekrar test korelasyon katsayısı toplam skor için 0.93 bulundu. Faktör analizi sonucunda toplam varyansın %64.8’ini açıklayan üç faktör elde edildi. Düzeltilmiş maddetoplam korelasyon katsayıları 0.50-0.80 arasında değişiyordu. Düzeltilmiş madde-toplam korelasyon katsayılarına göre en güçlü 10 madde (E7, E9, Fi10, F11, F12, E15, F16, Fi18, Fi20 ve E29) seçilerek kısa versiyon SHE geliştirildi. Sonuç: Ses Handikap Endeksi Türkçe versiyonunda bazı maddelerin sorunlu olması nedeniyle, kliniklerde kısa versiyon Türkçe SHE’nin kullanılması daha uygundur. Objectives: We investigated the reliability and validity of the Turkish version of the Voice Handicap Index (VHI), and developed a short VHI form that would be more practical. Patients and Methods: The original VHI was translated to Turkish by 10 otolaryngologists, then it was translated back to English by a linguist, and the final text was prepared by the evaluation committee composed of three members. The translated version was administered to a group of 220 subjects twice with 7-14 days intervals. Based on the responses, statistical analyses were performed to assess its reliability and validity. Results: Internal consistency reliability was found to be highly significant (Cronbach&#8217;s alpha0.97). Test-retest correlation coefficient was 0.93 for the total score. The factor analysis yielded three factors explaining 64.8% of the total variance. The corrected item-total correlation coefficients ranged from 0.50 to 0.80. The 10 most robust VHI items, namely, E7, E9, P10, F11, F12, E15, F16, P18, P20 and E29, were selected using the corrected itemtotal correlation coefficients, and a shortened form of the Turkish VHI was developed. Conclusion: As some items are thought to be contentious in the Turkish VHI, the short form of the Turkish VHI is more suitable for use in clinics Daha fazlası Daha az

Beyin felcinde rotasyonel deformitenin değerlendirilmesi ve tedavisi

İnan, Muharrem | Altıntaş, Faik | Duru, İlay

Article | 2009 | Acta Orthopaedica et Traumatologica Turcica43 ( 2 ) , pp.106 - 112

Rotasyonel deformiteler beyin felçli çocuklarda yaygın olarak görülen, içe dönük ve dışa dönük yürümeyi içeren alt ekstremite anormallikleridir. İçe dönük yürüme üç tür deformitenin birinden kaynaklanır: artmış femoral anteversiyon, internal tibial torsiyon ve metatarsus varus; daha nadir görülen dışa dönük yürüme ise femoral retroversiyon ve eksternal tibial torsiyondan kaynaklanır. Dikkatli fizik ve radyografik inceleme ile doğru tanı konmalıdır. Rotational deformities are common lower extremity abnormalities in children with cerebral palsy, which include intoeing and outtoeing. Intoeing is caused by one of the three types of defo . . .rmity: increased femoral anteversion, internal tibial torsion, and metatarsus varus, while outtoeing, the less common form, is caused by femoral retroversion and external tibial torsion. An accurate diagnosis should be made with careful physical and radiographic examination Daha fazlası Daha az

Effects of spinal immobilization devices on pulmonary function in healthy volunteer individuals

Ay, Didem | Aktaş, Can | Yeşilyurt, Sabiha | Sarıkaya, Sezgin | Çetin, Aslı | Özdoğan, Emine Sevda

Article | 2011 | Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi17 ( 2 ) , pp.103 - 107

AMAÇ Spinal immobilizasyon cihazlarının solunum fonksiyonları üzerindeki etkileri araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışma, sağlıklı gönüllü kişilerde yapılan kesitsel bir çalışmadır, 60 gönüllü dahil edildi. Yatar pozisyondayken tam spirometre uygulandı ve tüm deneklerde zorlu vital kapasite (FVC), zorlu birinci saniye ekspiratuvar hacim (FEV1) ve FEV1/FVC kaydedildi. Sonra, Philadelphia tipi boyunluk (Philly) ve travma yeleği (Kendrick extrication deviceKED) tüm deneklere uygulandı. Boyunluk ve KED uygulamasından sonra 5. ve 30. dakikada tüm deneklerde FVC, FEV1 ve FEV1/FVC ölçüldü. Bir saat dinlenme zamanından sonra, tüm deneklere . . . Philly ve uzun omurga tahtası tekrar uygulandı. Boyunluk ve uzun omurga tahtası uygulandıktan sonra tüm deneklerde 5. ve 30. dakikada FVC, FEV1 ve FEV1/FVC ölçüldü. BULGULAR Bazal değerler KED uygulandıktan sonra ölçülen 5. ve 30. dakika değerleri ile karşılaştırıldı. KED uygulandıktan sonra FEV1 (p0,000) ve FVC değerlerinde (p0,000) önemli derecede istatiksel anlamlı düşme bulundu, ama FEV1/ FVC değerlerinde belirgin değişiklik yoktu. Uzun omurga tahtası uygulandıktan sonra 5. ve 30. dakikada ölçülen değerleri bazal değerlerle karşılaştırıldı. Uzun omurga tahtası uygulandıktan sonra FEV1 (p0,000) ve FVC değerlerinde (p0,000) önemli derecede istatiksel anlamlı düşme bulundu, fakat FEV1/FVC değerlerinde belirgin değişiklik yoktu. BACKGROUND We aimed to investigate the effects of spinal immobilization devices on pulmonary functions. METHODS This study was a cross-over trial in healthy volunteer subjects; 60 volunteers were included. We performed a full spirometry in the supine position, and forced vital capacity (FVC), forced expiratory volume in one second (FEV1) and FEV1/FVC were recorded in all subjects. Then, Philadelphia type cervical collar (Philly) and Kendrick extrication device (KED) were applied to all subjects. We measured FVC, FEV1, FEV1/FVC in all subjects in the supine position at the 5th and 30th minutes after application of cervical collar and KED. After a one-hour relaxation period, Philly and long spinal backboard with straps were applied to all subjects. FVC, FEV1, FEV1/FVC were measured again in all subjects at the 5th and 30th minutes after application of cervical collar and long spinal backboard. RESULTS After application of KED, baseline levels were compared with levels at the 5th and 30th minutes. Statistically significant decreases were determined in FEV1 (p0.000) and FVC levels (p0.000) after application of KED, but there were no significant differences in FEV1/FVC levels. After application of the long spinal backboard, a comparison of baseline levels and levels at the 5th and 30th minutes demonstrated statistically significant decreases in FEV1 (p0.000) and FVC levels (p0.000), but no significant difference in FEV1/FVC levels Daha fazlası Daha az

Unusual case presentations of wegener’s granulomatosis

Eren, Zehra | Kantarcı, Gülçin | Yalnız, Fevzi Fırat | Doğan, Işın | Bıçakçıgil, Müge | Altıntaş, Faik

Article | 2013 | Türk Nefroloji Diyaliz ve Transplantasyon Dergisi22 ( 2 ) , pp.202 - 205

Wegener granülomatozu (WG), üst ve alt solunum yolunda nekrotizan granülomlar ve glomerülonefrit ile karakterize, nadir bir hastalıktır. Hastalığın klinik belirtileri ve organ tutulumu büyük ölçüde değişmektedir. Bu olgu sunumunda, akciğer ve böbrek tutulumu belirtileri ve bulguları meydana çıkmadan once, nadir klinik bulguları olan, biri sağ dizde eroziv monoarthrit ve diğeri seröz otitis media ve nazofarengeal kitle bulunan iki vaka takdim etmek istedik. Bu raporun WG’nun alışılmadık klinik başlangıcı hakkında farkındalığı arttırıcı etkisi olacağını düşünüyoruz. Ayrıca WG’da daha ciddi komplikasyonları önlemek için erken agresif t . . .edavinin önemini vurgulamayı amaçlıyoruz. Wegener&#8217;s granulomatosis (WG) is an uncommon condition characterized by necrotizing granulomatosis of the upper and lower respiratory tract and glomerulonephritis. Clinical symptoms and organ involvement of the disease vary widely. In this report we describe two cases of WG with unusual clinical presentations: one presented with erosive monoarthritis of the right knee and the other with serous otitis media. These symptoms were preceded by renal and pulmonary involvement. We think that this report will increase the awareness about the unusual clinical presentations of WG. This report also highlights the importance of early aggressive management to avoid further severe complications in WG Daha fazlası Daha az

AXSIS - Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi'nde arama yaparken:

- Arama alanına arayacağınız kelime veya kelimeleri girin.
- Arama sonucunda gelen listeyi daraltmak için kelime sayısını artırınız. Arama motoru birden fazla kelime varsa ikisininde geçtiği kayıtları getirir.
- Aramalarda büyük-küçük harf ayrımı yoktur. (Dizinler Türkçedir. Türkçe dışındaki kelime aramalarında I karakterinin küçüğünün i olmayacağını aklınızda bulundurunuz.)
- Kelime içinde geçen bazı harflerden emin değilseniz, o karakterin esnek olduğunu belitmek için ?(tek harf), *(çok harf) kullanınız.
- Aramalarda kelime kökü esas alınır. Örnek; kitap kelimesi arandığında kitap, kitaplar, kitaplık, kitabın, kitapçı vb sonuçlar da listelenir.
- Eğer aramanın bire bir eşlenmesi isteniyorsa çift tırnak içide arayınız.
- Aralık aramaları harf ve sayı karışık ise { } karakterleri içinde, Örnek;{başlangıç ... bitiş} eğer aradığınız aralık sayılardan ibaret ise köşeli parantez kullanınız, Örnek;[1926 ... 2015]
- Arama sonuçlarından bazı kelimeleri içeren kayıtları elemek istiyorsanız o kelimenin başına - karakterini yazınız, o kelime geçen kayıtlar listeden elenir.


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.


Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.