Tahmazoğlu, Sultan Üzeltürk
Article | 2016 | Anayasa Hukuku Dergisi5 ( 9 ) , pp.13 - 54
Efendioğlu, Şafak
Other | 2010 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi7 ( 1 ) , pp.285 - 308
Kadın- erkek eşitsizliği toplumun her alanına yansıdığı gibi siyasette de kadın temsilindeki eşitsizlik hala küresel bir sorundur. Dünya genelindeki bu soruna yönelik olarak sosyal ve siyasal çalışmalara rağmen kadın temsil oranı hala yüzde yirmiyi bulamamıştır. Bu makalenin amacı kadınların siyasetteki varlığını artırmaya ve fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik olarak geliştirilen pozitif ayrımcılık seçeneklerinden seçim kotası uygulamalarını analiz edebilmektir. Dünya genelinde kota uygulamaları sayesinde kadın temsili oranında belirli bir artışın Bağlanabilmesine rağmen Türkiye'de kota düzenlemelerinin gerçekçi bir siyasi sistemle . . . uygulamaya konulmadığı görülmekte ve kadının konumu sadece siyasi temsil açısından değil diğer toplumsal verilerde de düşüş göstermektedir. Makale de Türkiye'de kadın temsili konusundaki eksiklik, güncel verilerle örneklendirilerek eleştirel analizi yapılmıştır ve ülkemizde kota uygulamalarının devlet politikalarına yansıtılması, yasal olarak güvence altına almması genel talebi ile makale sonlanmaktadır. Gender inequality reflects in all areas of society such as women's political representation is still a global problem. Despite social and political efforts worldwide to address this problem, women's representation rate still could not reach to twenty percent. The purpose of this article is to analyze the quota selection, that is, practice of positive discrimination options, which increase the presence of women in politics and ensures equal opportunity. In-spite of the increase in a particular rate of female representation by quota regulations around the world, it is seen that the quota regulations do not apply in Turkey since it has not been practiced with a realistic political system and the position of women has not only decreased in terms of political representation but also decreased in the other social data. In this article, I made a critical analysis of cmrent data about the lack of women's representation in Turkey and it concludes by general demand of quota implementations that reflects in the policies of the state Daha fazlası Daha az
Semerci, Tuğba Vuraloğlu
Article | 2016 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi13 ( 2 ) , pp.269 - 312
Bu makalede, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun (SK) 'Sigortacılıkta Tahkim' başlıklı 30. maddesiyle 2007 yılında hukukumuza giren sigortacılıkta tahkim sistemi ile o dönemde yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'ndaki (HUMK) tahkime ilişkin hükümleri ve bugün yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) tahkime ilişkin hükümleri karşılaştırılmıştır. Ayrıca, SK yürürlüğe girdiğinden itibaren sigortacılıkta tahkime ilişkin mevzuatta yapılan değişiklikler, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'te 2016 yılında yapılan değişiklikleri de içerir biçimde, detaylı olarak incelenmiştir. In thi . . .s article, insurance arbitration system issued by the Article 30 of the Insurance Act No. 5684, which entered into Turkish Law in 2007, is compared with arbitration provisions of Civil Procedure Act No. 1086, which was in effect at that time, and also with arbitration provisions of Code of Civil Procedure No. 6100 which is in force now. In addition, all amendments to insurance arbitration legislation since 2007, including the amendments in 2016 to Regulation on Insurance Arbitration, are scrutinized Daha fazlası Daha az
Sunay, Nesrin Akın
Article | 2016 | Legal Hukuk Dergisi14 ( 158 ) , pp.605 - 626
1970 ve 1980li yıllarda yürürlüğe giren Avrupa Birliği (AB) Di- rektif leri ve 2002 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde yürürlüğe gi- ren Sarbanes-Oxley Kanunu ile uluslararası muhasebenin harmonizas- yonu ve küresel muhasebe standartlarının uyumlaştırılması yönünde çağrı yapılmaktadır. Muhasebe kurallarının yeknesaklaştırılmasına yö- nelik bu hareketin başlıca amacı, f inansal muhasebe standartlarındaki uluslararası f arklılıkları sonlandırmak ve karşılaştırılabilirlik sağlama- ktır. Bunun yanında, 2008 yılında yaşanan f inansal krizler de, siyasi ka- rar mekanizmalarının ve ekonomik paydaşların, şirketler taraf ından kul- lanıl . . .an muhasebe standartlarının bir bütün olarak ekonomiye yansıyan sonuçlarına yönelik potansiyel etkileri konusunda f arkındalığını arttır- mıştır. Bu f arkındalık ise Uluslararası Muhasebe Standartları, bu stan- dartların kavramsal çerçevesi ve benimsenmesi yönünde genel olarak olumlu bir yaklaşımla sonuçlanmıştır. Türkiyenin AB ile bütünleşme sü- reci, ekonomik gelişimi ve bu doğrultuda gelişen iş dünyasının talepleri, vergi ve devlet merkezli muhasebe uygulamalarını, uluslararası muha- sebe standartlarına uyum doğrultusunda değiştirmiştir. Sermaye Piya- sası Kurulu 2003 yılında bir tebliğ yayımlayarak, borsaya kayıtlı tüm şirketlerin 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren f inansal açıklamalarını IFRS ye uygun olarak hazırlamaları yönünde bir düzenlemeyi yürürlüğe koymuştur. 2012 yılında ise yeni Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe gir- miştir. Yeni kanun, adil rekabet, şeff af lık, kurumsal yönetim prensip- lerini teşvik ederek vurgulamış, daha da önemlisi getirdiği muhasebe ve denetim standartları ile birlikte iş dünyası ve muhasebe uygulamaları yeni bir sürece girmiştir. Since the issuance of the Euroepan Union (EU) Directives in 1970s and 1980s and the enactment of Sarbanes-Oxley Act in 2002 in the United States (US), there has been a call for international accounting harmonization and the convergence of global accounting standards. The move towards a single set of accounting rules has been motivated by the principal aim to eliminate international differences in financial accounting standards and enhance comparability. Besides, the financial crisis culminating in 2008 raised the awareness of numerous economic stakeholders and political decision-makers of the potential impact of accounting standards on the results made public by the companies and on the economy as a whole. This awareness resulted in a more general positive reflection on International Financial Reporting Standards, on their conceptual framework and adoption process. Turkeys EU integration process, its economic development and demands of the flourishing business has led the accounting practices to change from tax and state oriented towards international harmonization. In 2003, Turkish Capital Markets Board (TCMB) issued a communiqué requiring all listed companies to prepare and present their financial statements in accordance with IFRS from 1 January 2005. In 2012, the new Turkish Commercial Code (TCC) was enacted. This new code, promotes and emphasizes fair competition, transparency, corporate governance principles, and most importantly accounting and auditing standards, both businesses and the accounting profession entered a new phase Daha fazlası Daha az
Türkoğlu, Elif Ceren
Article | 2018 | Uluslararası Ticaret ve Tahkim Hukuku Dergisi7 ( 1 ) , pp.47 - 104
In the 21st century, growth of the international trading volume haslead the foundation of huge and global law firms which now have asubstantial impact on the determination of the independence and impartialityof the arbitrators. Specifically, the scope of disclosure obligationsof the arbitrators is being frequently considered in terms of current andpast relationships of the arbitrators working in different branches of thesame law firm. The importance of the issue reveals itself in the scope ofdisclosure obligations that the arbitrators encounter as well as the criteriain determining the annulment or refusing enforcement of the arbitr . . .alawards which the arbitration parties encounter. Nevertheless, France,England and USA which are very important and the busiest arbitral seatsaround the world have applied different criteria in determining the scopeof disclosure obligations of the arbitrators in the last two years. The criteriathat have been applied in these significant seats in a divergent mannerendanger the dependability of international commercial arbitrationfor both the parties to the arbitration and the arbitrators. Destiny of an arbitral award varies by the place of arbitration or the place that theaward is being planned to be enforced which is quite the opposite of therationale of international arbitration. Hereby with this study, the importanceof the issue will be demonstrated with the possible solutions. 21. yüzyılda gelişen uluslararası ticaret hacmiyle bağlantılı olarakortaya çıkan global hukuk bürolarının, hakemlerin bağımsızlık ve tarafsızlığınınbelirlenmesinde büyük etkiye sahip olduğu görülmüştür. Öyleki, aynı hukuk bürosunun farklı ülkelerdeki kollarını oluşturan avukatlarınpiyasadaki geçmiş veya mevcut ilişkilerinin hangi ölçüde hakemlerin ifşa yükümlülüğü kapsamına girdiği sıklıkla gündeme gelmektedir. Konununönemi gerek tahkim yargılaması öncesi hakemlerin ifşa yükümlülüğününkapsamı açısından, gerekse de tahkim yargılaması sonucundaalınan kararın iptali veyahut icrasının reddi ile taraflar açısından ortayaçıkmaktadır. Buna rağmen, dünyadaki en yoğun ve önemli tahkim merkezlerindenolan Fransa, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri mahkemelerigeçtiğimiz iki senede hakemlerin ifşa yükümlülüğünün kapsamıkonusunda farklı kriterler uygulamışlardır. Her bir yargılama sistemininbirbirinden bağımsız olarak uyguladığı bu kıstaslar, uluslararasıticari tahkim güvenliğini hem taraflar hem de hakemler bakımından tehlikeyedüşürmektedir. Uluslararası tahkim mantığına tamamen aykırıolarak, tahkim yargılamasının kaderi, tahkim yargılamasının görüldüğüyere veyahut söz konusu kararın icra edilmek istendiği yargılama sisteminebağlı olarak değişmektedir. İşbu çalışmada, durumun vahametineişaret etmek amaçlanmakla birlikte, çözüm önerileri sunulmaktadır Daha fazlası Daha az
Tokmak, Tuğçe
Other | 2009 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi6 ( 1 ) , pp.207 - 255
…
Yüce, Melek Bilgin
Article | 2011 | İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi10 ( 2 ) , pp.105 - 140
…
Küçük, Tevfik Sönmez
Article | 2015 | Türkiye Barolar Birliği Dergisi0 ( 121 ) , pp.67 - 88
2.3.2014 tarih ve 6529 sayılı Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, parti içi demokrasi ilkesi çerçevesinde Siyasi Partiler Kanununu üç noktada değiştirmiştir. Bu değişiklikler sırasıyla şunlardır: Partilerin, iki kişiden fazla olmamak kaydıyla tüzüklerinde eş genel başkanlık sistemini kabul edebilmesi, partilerin belde teşkilatı kurma zorunluluğunun kaldırılması ve devlet yardımı almak için genel seçimlerde alınması gerekli olan oy oranının düşürülmesi. İşte bu çalışmada da bu değişikliklerin, parti içi demokrasi ilkesini ne yönde etkilediği kapsamlı olarak tahlil e . . .dilecek ve bunların, mevcut sorunların çözümüne katkı sağlayıp sağlamayacağı ortaya konacaktır. The Code Dated 2.3.2014, Numbered 6529, Regarding Amendments in Several Codes In Order To Improve Fundemantel Rights and Freedoms, has amended Political Parties Act on three points under the principle of intra-party democracy. The alterations are respectively: Allowance for the political parties to adopt co chair system in their charters, on the condition that it shall be no more than two persons, removal of the political parties obligation to establish town organization and the reduction of percentage required for a political party to benefit from public aid. In this article, the effects of the above mentioned changes on the principle of intraparty democracy will be analysed and whether these alterations will solve the contemporary problems will be set forth Daha fazlası Daha az
Ekşi, Nuray
Article | 2016 | Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni36 ( 2 ) , pp.1 - 51
Sınıraşan taşıyıcı annelik, milletlerarası aile hukukunun en ilginç konularından bir haline gelmiştir. Milli hukukların taşıyıcı anneliğe yaklaşımı birbirinden oldukça farklıdır. Üstelik sınıraşan taşıyıcı anneliğe ilişkin bir milletlerarası anlaşmanın yokluğu çocuğun vatandaşlığı, velayeti, taşıyıcı anneliğe ilişkin sözleşmelerin geçerliliği, taşıyıcı anne ile bu yolla çocuk sahibi olan anne baba arasındaki ilişkiler, aynı cinsten kişilerin taşıyıcı annelik yoluyla çocuk sahibi olup olamayacakları ve sınıraşan taşıyıcı anneliğe ilişkin mahkeme kararlarının tanınması sorunları başta olmak üzere sınıraşan anneliğe ilişkin olarak orta . . .ya çıkan hukuki sorunların çözümünü zorlaştırmaktadır. Bu sebeple, Lahey Akademisi, bir milletlerarası anlaşmanın yapılması amacıyla, sınıraşan taşıyıcı anneliğe ilişkin bir çalışma başlatmıştır. Milli hukukların taşıyıcı anneliğe ilişkin farklı yaklaşımları, mahkeme kararlarına da yansımakta ve birbirine zıt mahkeme kararları ortaya çıkmaktadır. Çalışmamızda, sınıraşan taşıyıcı anneliğe ilişkin farklı sorunlara ilişkin mahkeme kararları incelenecektir. Çalışmamızda, sadece milli mahkemelerin değil Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen kararlar üzerinde de durulacaktır. Cross-border surrogacy emerges as one of the most pressing topics in international family law. The approach to surrogacy in national laws is quite diverse. Moreover, lacking an international agreement about cross border surrogacy makes it hard to solve problems arising from cross border surrogacy particularly in respect of nationality, parenthood of the baby, the validity of surrogacy contracts, the relationship between surrogate mother and intended parents, whether intended parents can be same sex couples and recognition of cross border surrogacy judgments. That is the reason why the Hague Academy has initiated a study on cross border surrogacy with the aim of conclusion of an international treaty. The diverse approach of national laws introduces diverse judgments concerning cross border surrogacy. This study takes a number of recent examples of such cases and traces the ways in which courts have sought to make judgments of different issues in cross border surrogacy. The judgments that are referred in this study have not been only granted by the national courts but also the European Union Court of Justice and as well as by the European Human Rights Court Daha fazlası Daha az
Üzeltürk, Sultan Tahmazoğlu
Article | 2015 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi12 ( 2 ) , pp.218 - 242
Ticaretin küreselleşmesi tüketici hakları bakımından da koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi ihtiyacını doğurmaktadır. Özellikle güçlü sermaye karşısında tüketici neredeyse devlet benzeri bir iktidarla karşı karşıyadır ve zayıftır. Herkesin bir biçimde tüketici olma ihtimalinin olması hakkın tüm insanlığa ait evrensel bir hak olduğuna göstermektedir. Nihayet tüketici hakkının korunması insan onuru ile de yakından bağlantılıdır. Bu gerekçelerle tam bir uzlaşma içinde olmasa da bugün tüketici hakkının evrensel insan hakları olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu hakkın ulusal ve uluslararası alanda korunması gittikçe artan biçimde kend . . .isini göstermektedir Globalization of trade necessitates reinforcement of the protection mechanisms concerning consumer rights. Especially, the consumers who are before a powerful capital, face a power similar to that of the State, and they are weak. The fact that everyone has the potential of being consumer, places consumer rights within the realm of global human rights. Furthermore, protection of consumer rights are also closely related to the human honor. For these reasons, even though there is no global consensus, today it is acknowledged that consumer rights are global human rights. The protection of consumer rights within the national and international realms develop day by da Daha fazlası Daha az
Ünver, Yener | Heper, Altan
Other | 2010 | Ceza Hukuku Dergisi5 ( 12 ) , pp.7 - 10
…
Uygun, Oktay
Article | 2017 | Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi14 ( 1 ) , pp.127 - 148
Feminist düşüncenin bir hukuk teorisine sahip olup olmadığı tartışmalıdır. Bir görüşe göre, feminizmin hukuka ilişkin bazı eleştiri ve tespitleri vardır ama bunlardan bir hukuk teorisi ortaya çıkmaz. Çünkü bu tespitler bir hukuk teorisinin ele alması gerektiği bütün alanlara değil, yalnızca bunların küçük bir bölümüne ilişkindir. Diğer görüş ise, bir hukuk teorisinin mutlaka hukukun kaynağı, işlevi, amacı ve niteliği konusunda kapsamlı açıklamalar getirmek zorunda olmadığını belirtir. Hukukun bütün bu alanlarında kapsamlı ve ayrıntılı açıklamalar getirmese de, kendisini diğer teorilerden farklılaştıran noktaları açıklıkla ortaya koy . . .an sistematik ve bütünlüklü görüşler de bir hukuk teorisi olarak kabul edilebilir. Feminizm, erken tarihlerden itibaren, hukukun kadın üzerindeki erkek tahakkümünü pekiştiren işlevini başarılı bir şekilde ortaya koymuş ve bu durumun değişmesi için mücadele etmiştir. Bu eleştirel yaklaşımın yanı sıra, feminist düşüncenin bir kolu, kadınların adil bir toplumsal düzenin temeli olabilecek farklı bir ahlaki bakış açısına sahip olduklarını ileri sürer. Özen ahlakı olarak adlandırılan bu farklı yaklaşım, erkeklerin adalet ahlakından daha üstün görülür. İşte, bu güçlü iddiayla birleştirildiğinde, feminizmin, hukuka ilişkin eleştiri ve değerlendirmeleriyle, ortaya incelenmeye değer bir hukuk teorisi çıkardığını kabul etmek gerekir. Is there a feminist theory of law? This is a very controversial issue. In one view, there are some feminist critics of the law, but it cannot be said that these criticisms have turned into a comprehensive legal theory since these criticism relate only to a small part of them, not to all areas where a legal theory should be addressed. The other point of view is that a legal theory does not necessarily have to provide comprehensive explanations on the whole of the source, function, purpose and nature of law. Although the feminist point of view does not provide comprehensive and detailed explanations in all of these areas, the systematic and coherent opinions that openly express the points that differentiate it from the other theories can be considered as a unique theory of law. From an early date, feminism has found that the law reinforces male domination over women. In addition to this critical approach, a branch of feminist thinking suggests that women have a different moral perspective in which a fair society can be established. This different approach, called ethics of care, is seen as superior to men's ethics of justice. Now, when combined with this strong argument, it is necessary to acknowledge that feminist criticism and evaluation of the law has turned into a theory of law worthy of examination Daha fazlası Daha az
- Arama alanına arayacağınız kelime veya kelimeleri girin.
- Arama sonucunda gelen listeyi daraltmak için kelime sayısını artırınız. Arama motoru birden fazla kelime varsa ikisininde geçtiği kayıtları getirir.
- Aramalarda büyük-küçük harf ayrımı yoktur. (Dizinler Türkçedir. Türkçe dışındaki kelime aramalarında I karakterinin küçüğünün i olmayacağını aklınızda bulundurunuz.)
- Kelime içinde geçen bazı harflerden emin değilseniz, o karakterin esnek olduğunu belitmek için ?(tek harf), *(çok harf) kullanınız.
- Aramalarda kelime kökü esas alınır. Örnek; kitap kelimesi arandığında kitap, kitaplar, kitaplık, kitabın, kitapçı vb sonuçlar da listelenir.
- Eğer aramanın bire bir eşlenmesi isteniyorsa çift tırnak içide arayınız.
- Aralık aramaları harf ve sayı karışık ise { } karakterleri içinde, Örnek;{başlangıç ... bitiş} eğer aradığınız aralık sayılardan ibaret ise köşeli parantez kullanınız, Örnek;[1926 ... 2015]
- Arama sonuçlarından bazı kelimeleri içeren kayıtları elemek istiyorsanız o kelimenin başına - karakterini yazınız, o kelime geçen kayıtlar listeden elenir.