Detaylı Arama

İptal
Bulunan: 12 Adet 0.001 sn
- Eklemek veya çıkarmak istediğiniz kriterleriniz için 'Dahil' / 'Hariç' seçeneğini kullanabilirsiniz. Sorgu satırları birbirine 'VE' bağlacı ile bağlıdır.
- İptal tuşuna basarak normal aramaya dönebilirsiniz.
Filtreler
Laparoskopik Doku Çıkarma Teknikleri

Yıldırım, Gazi | Eroğlu, Mustafa | Bostancı, M. Sühha | Kızılkale, Özge | Bakacak, Murat | Attar, Rukset | Fıçıcıoğlu, Cem

Article | 2013 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni44 ( 3 ) , pp.140 - 145

Amaç: Laparoskopik olarak yapılabilen operasyonların çeşitliliği arttıkça yeni yeni sorunlar ortaya çıkmaktadır. Operasyonda alınan dokuların batın dışına küçük portlardan çıkarılması önemli bir sorun haline gelebilir. Uygun teknikleri uygun hastalara uygulayarak bu sorunu ortadan kaldırmak mümkündür. Burada bu tekniklerin hepsinden bahsedilecektir. Aim: Increasing the variety of laparoscopic operations arise new challenges. Removal of tissues out of the small ports from the abdomen may become a major problem. By applying appropriate techniques on the eligible patients are able to eliminate these problems. Here, all of these techniq . . .ues will be discussed Daha fazlası Daha az

Gebelik sırasında 50 gr glukoz tarama testi pozitif olan hastaların 100 gr oral glukoz tolerans testi sonuçlarının retrospektif olarak değerlendirilmesi

Yıldırım, Gazi | Yılmaz, Canan | Ersan, Fırat | Attar, Rukset | Somunkıran, Aslı | Yeşildağlar, Narter | Fıçıcıoğlu, D. Cem

Article | 2010 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni41 ( 3 ) , pp.123 - 127

Amaç: Gestasyonel diabet (GDM) tanısı koymak için 1 saatlik 50 gr glukoz tarama testinde (Glucose Challenge Test-GCT) bir eşik değer belirlemek. Materyal ve Metod: Bu retrospektif çalışmaya glukoz tarama testi pozitif çıkan 95 gebe dahil edildi. Bu gruba 1 hafta sonra 100 gr oral glukoz tolerans testi (OGTT) uygulandı. Test sonucuna gore diabet tanısı alan ve almayan hastaların verileri üzerinde kıyaslama yapıldı. Bulgular: Bu 95 gebenin 58'inde (%61.1) OGTT sonucu da pozitif olarak geldi ve GDM tanısı aldılar. Sonucu pozitif olduğu halde OGTT tahlili normal olanların oranı ise %38.9 (37/95) idi. Normal gebelerin GCT değer ortalamas . . .ı 155.89.3 mg/dl, GDM grubunun ise 165.814.7 mg/dl idi (p0.001). GCT eşik değeri 140 mg/dl alındığında sensitivite %86 iken spesifisite %19 e düşmekte idi. Eşik değer 200 mg/dl olarak kabul edildiğinde ise sensitivite %5, spesifisite ise %100 idi. Sonuç: GDM tanısı sadece GCT deki tek bir eşik değer göre konulamaz. Günümüzde hala GDM tanısının iki basamaklı GCT ve OGTT ile yapılması en uygun program gibi görülmektedir. Objective: To determine a cut-off value on the 50 gr glucose challenge test (GCT) for the diagnosis of gestational diabetes mellitus (GDM). Materials and Methods: Ninety five pregnant patients whose 50 gr GCT are positive were included in this retrospective trial. OGTT was administered after one week to these patients. The findings were evaluated based on the test results. Results: Fifty eigth of ninety five patients (61.1%) patients got GDM diagnosis according to their OGTT results. Thirty seven of this ninety five (38.9%) patients were accepted as a normal based on OGTT results. In normal group , the mean of the GCT results was 155.8±9.3 mg/dl, in GDM group, the mean of the GCT results was 165.8±14.7 mg/dl (p0.001). If the level of 140 mg/dl was accepted as a cut-off value for the diagnosis of GDM, sensitivity was 86% and spesifity was 19%. But when the cut-off level increased to 200 mg/dl, sensitivity decreased to 5%, spesifity increased to 100%. Conclusion: Diagnosis of GDM cannot be made just only with a certain cut-off level on GCT. Currently, it looks that two step evaluation with GCT and OGTT is most suitable and acceptable way to determine GDM in pregnancy Daha fazlası Daha az

-Postmenapozal Nadir Görülen Bir Over Tümörü: Endometrioid Kistadenofibrom (Olgu Sunumu)

Bakacak, Murat | Kızılkale, Özge | Attar, Rukset | Yıldırım, Gazi | Bostancı, M. Sühha | Bağlam, Elif | Fıçıcıoğlu, Cem

Article | 2013 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni44 ( 4 ) , pp.211 - 213

53 yaşında postmenapozal hastada tespit edilen sol overde kitle nedeniyle yapılan total abdominal histerektomi ve bilateral salpingoooferektomi sonrasında yapılan patolojik incelemede saptanan overin endometrioid adenofibromu olgusu sunulmuştur. 53-year-old postmenopausal patient underwent total abdominal hysterectomy and bilateral salpingo-oophorectomy because of a mass in the left ovary. Bilateral ovarian endometrioid adenofibroma was detected in the pathological examination was presented in this case report.

Rektus kası endometriozisi; Bir olgu sunumu

Attar, Rukset | Yıldırım, Gazi | İnan, Yücel | Fıçıcıoğlu, Cem | Ekşi, Baki | Akyüz, Ümit | Gökçe, Özcan

Article | 2010 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni41 ( 4 ) , pp.199 - 202

Endometriozis endometriyal dokunun endometriyal kavite dışında gelişmesi olarak tanımlanır. Her nekadar yerleşim yeri pelvik bölge olarak sınırlanmış olsada sıklıkla üreme çağındaki kadınlarda gözde, böbreklerde, böbreküstü bezlerde, akciğerde, umbilikusda, merkezi sinir sisteminde, diyaframda, safra kesesinde, kalpde, karaciğerde, biseps kasında, kemikte, periferik sinirlerde ve ciltte de bulunabilir. Abdominal duvarda gelişen ektopik endometriosiz odakları genellikle jinekolojik cerrahi girişimler sırasında endometriyal hücrelerin karın ön duvarına implantasyonuyla oluşur. Biz burada sezaryenden 2 yıl sonra rektus kasında endometr . . .iyosiz gelişmiş 37 yaşında bir vakayı sunduk. Endometriosis defined as ectopic endometrial tissue existence. Mostly endometriosis localized to the pelvic region, however kidneys, surrenal glands, eye ball, lungs, umbilicus, central nervous system, diaphragm, gallbladder, hearth, bones, liver, biceps muscles, periferal nerves and skin could be possible suspicios sites for the developing endometriosis among the reproductive aged women. Abdominal wall endometriosis usually occurs after an abdominal surgical procedures. A 37 years old endometriosis case that its placed in the rectus abdominis muscle was presented in this text Daha fazlası Daha az

Servikal İntraepitelyal Neoplazi Tip II (CIN II) Tanısı Sonrası 10. Yılda Ortaya Çıkan Vulvar İntraepitelyal Neoplazi Tip II (VIN II) : Olgu Sunumu

Bostancı, M. Sühha | Eroğlu, Mustafa | Attar, Rukset | Kızılkale, Özge | Bakacak, Murat | Yıldırım, Gazi | Fıçıcıoğlu, Cem

Article | 2013 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni44 ( 4 ) , pp.197 - 199

Vulvanın intraepitelyal neoplazileri (VIN) çoğunlukla vulvanın invaziv kanserinin öncül lezyonları olarak kabul edilmektedir. İnsan siğil virüsleri (HPV) kadın alt genital sisteminin prekanseröz lezyonları ile yakın ilişkilidir. HPV virüsleriyle enfekte olan hastalarda küratif tedavi yapılsa dahi, genital sistemin başka bir kısmında tekrar prekanseröz lezyonlar gelişebilir. Bizler de HPV tip 16 () CIN II nedeniyle total abdominal histerektomi olan bir hastada 10 yıl sonra genital kaşıntı şikayeti ile ortaya çıkan VIN II olgusunu bildirmekteyiz. Vulvar intraepitelial neoplasias (VIN) are usualy considered as precancerous lesions. Hum . . .an Papilloma Viruses (HPV) have closed relation with womens genitalia precancerous lesions. New precancerous lesions from adjacent tissues may appear even after curative therapy for HPV leisons. We present a VIN II case that she had hysterectomy 10 years ago for cervical intraepitelial neoplasia type II originated from HPV 16 infections Daha fazlası Daha az

31. Zeynep Kamil Jinekopatoloji Kongresi Poster Bildiriler P6 Manyetik Alanın Deneysel Rat Endometriozisi Üzerine Etkisi: Ön Sonuçlar

Bakacak, Murat | Bostanc, M. Suhha | Kızılkale, Özge | Yıldırım, Gazi | Attar, Rukset | Fıçıcıoğlu, Cem | Yılmaz, Bayram

Other | 2013 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni44 ( 2 ) , pp.98 - 98

Fizyopatolojilc olarak gebelik hidronefrozunun değerlendirilmesi: Üç farklı yaklaşım

Yıldırım, Gazi | Çetinkaya, Nilüfer | Yencilek, Faruk | Attar, Rukset | İnan, Yücel | Yılmaz, Canan | Fıçıcıoğlu, Cem

Article | 2009 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni40 ( 4 ) , pp.191 - 196

Ürolojik sorunlar gebeliğin birçok döneminde ortaya çıkabilir. Renalpelvisin fizyolojik dilatasyonu özellikle progesteron tesiriyle veya uterusun basısı nedeniyle özellikle de sağda belirgin olmak üzere görülen bir durumdur. Akut başlangıç gösteren hidronefroz ise özellikle taşa bağlı bir obstruksiyon veya ureteral darlıklar nedeniyle meydana gelebilir. Tedavi seçeneği hastalığın ortaya çıkış hızına, gebelik haftasına ve hastanın yakınmalarının şiddetine göre değişir. Burda üç farklı vaka ile gebelik hidronefrozuna üç farklı klinik yaklaşımı bildirdik. Urological disorders may complicate ongoing pregnancy at different time of consep . . .tion. Physiologic dilatation of the renal collecting systems and renal pelvis which causes mild hydronephrosis -occationally right sided- and ureteric dilatation at the same location are due to changed hormonal mileu -the effect of Progesteron- or via compression of pregnant right sided uterus. But acute onset renalpelviectazia is usually because of ureteric obstruction with renal calculi that occludes ureteric lumen or ureteric obstructions. Treatment options depends on the presentation of symptoms -acute or chronic-, gestational age and patient conditions. Here in our cases we presented three different approach to the hydronephrosis during in a pregnancy Daha fazlası Daha az

İleri Yaşta Pelvik Organ Prolapsusu (POP) Ve Stres Üriner İnkontinans(SUİ) Birlikteliğinde Gerçekleştirdiğimiz 8 Adet Le Fort Kolpoklezis ve Transobturatuar Tape (TOT) Operasyonlarımızın Retrospektif İncelenmesi

Kızılkale, Özge | Eroğlu, Mustafa | Yıldırım, Gazi | Bakacak, Murat | Bostancı, M. Sühha | Attar, Rukset | Fıçıcıoğlu, Cem

Article | 2013 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni44 ( 4 ) , pp.186 - 189

Amaç: İleri yaşta, fiziksel kondisyonları düşük, anestezinin riskli olduğu POPSUİ tanılı hastalarda Le Fort Kolpokleizis TOT operasyonlarının etkili, postoperatif mortalite ve morbiditesi düşük, gerekirse lokal anestezi ile bile yapılabilecek güvenilir bir prosedür olduğunun gösterilmesi. Materyal Ve Metodlar: Son 3 yıl içinde Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğine başvuran ve POPSUİ tanısıyla Le Fort Kolpoklezis TOT operasyonu yapılan 8 hastamız retrospektif incelendi. Bulgular: Kliniğimize başvuran bu hastaların ortalama yaşı 82,8 idi. Hepsinin muayenesinde ileri derecede pelvik organ prolapsusu . . .izlendi. Stres testte hepsinde idrar kaçağı mevcut idi. Hastalarımızın hiçbirinin aktif bir cinsel yaşamı ve cinsel yaşam beklentisi yoktu. Tüm hastalarımızda hipertansiyon, 3 hastamızda diyabet, 2 hastamızda geçirilmiş serebrovasküler hastalık hikayesi, 1 hastamızda KOAH ve 1 hastamızda da idiopatik akciğer ödemi mevcut idi. Tüm hastalar operasyon öncesi ilgili branşlar ve anesteziyoloji ile konsulte edildiler. Hastalarımızdan 3 tanesi sedasyonlokal, 3 tanesi genel, 2 tanesi de regional anestezi altında opere edildiler. Bütün hastalarımızın vajen ön ve arka duvarlarından dikdörtgen şekilli mukozalar çıkarıldı. Her iki yanda oluk bırakacak şekilde vajen ön ve arka duvarları birbiri üzerine sütüre edildi (Le Fort Kolpoklezis). Buna ilaveten hastalara TOT operasyonu da yapıldı. Peroperatif hastalarda herhangi bir problem yaşanmadı. Post operatif birinci günlerinde sondalar çıkarılarak rezidü idrar ölçüldü. Tüm hastalarda miktar 100 ccden azdı. Post operatif herhangi bir komplikasyon oluşmayan hastalar ortalama ikinci günlerinde taburcu edildiler. Operasyon sonrası altıncı aylarındaki muayenelerinde hiçbirinde SUİ saptanmadı. AIM: To show that Le fort colpocleisisTOT operations are effective, safe procedures with low mortality and morbidity which can be applied with local anesthesia in advanced aged patients with low physical conditions and high anesthesia risks.Patients And Methods: 8 patients visiting Yeditepe University Hospital Obstetrics and Gynecology Cllinic for POP and SUI and undergoing Le Fort ColpocleisisTOT operation in the last 3 years were included in the study. Results: The mean age of our patients was 82,8 years. All patients had advance pelvic organ prolapsus on examination. They also had urinary incontinans on stress test. Neither of the patients had active sexual life or sexual life expectance. All our patients had hypertension, 3 of them had diabetes, 2 had cerebrovascular accident history, 1 had COPD, and 1 had idiopathic pulmonary edema. They were all consulted with anesthesiology and other related disciplines preoperatively. Three of our patients received sedationlocal anesthesia, 3 had general anesthesia and 2 had regional anesthesia. Rectangular shaped mucosa was removed from anterior and posteror vaginal wall of all patients. The denude areas were sutured onto each other leaving grooves on lateral parts of vagina(Le Fort Colpoclesis). Also TOT operation was performed for each patient. No complication was encountered peri/postoperatively. Urinary catheters were removed on the first postoperative day and residual urine amounts were measured. Residual urine amount was less than 100 mls for each patient. Neither of our patients had postoprative complications and they were all discharged from the hospital on the second postoperative day. All our patients underwent repeat gynecologic examination and none of them had stress incontinance. Conclusion: Colpocleisis is a safe and efficient way of correcting POP in advanced age patients with no sexual life. The procedure has low postoperative mortality and morbidity. In the presence of SUI TOT is a safe,efficient and reliable procedure to be combined with Le Fort in a selected population of patients Daha fazlası Daha az

Prenatal tanısı konulan bir izole aberran sağ subklavian arter (ARSA) vakası ve literatürün tartışılması

Yıldırım, Gazi | Attar, Rukset | Çetinkaya, Nilüfer | Fıçıcıoğlu, Cem | Yeşildağlar, Narter

Article | 2009 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni40 ( 3 ) , pp.135 - 137

Down sendromu, birçok belirteciyle prenatal dönemde tanısı konulabilen bir durumdur. Aberran sağ subklaviyen arter (ARSA) aortik arkusdan çıkan damarların bir anomalisidir ve Down sendromu taraması için bir belirteç olarak kullanabilirliği ileri sürülmüştür. Bir vaka ile bu durumu ve güncel literatürü tartıştık. Summary: Down syndrome is a condition can diagnosed prenatally. Aberrant right subclavian artery (ARSA) is an aortic arcus abnormality and proposed as a marker for the screening of Down syndrome. We presented a case report under the sight of the current literature.

İnfertilite tedavileri öncesi uterin kavite değerlendirilmesinde transvajinal ultrasonografi ve ofis histeroskopinin karşılaştırılması

Yıldırım, Gazi | Fıçıcıoğlu, Cem | Attar, Rukset | Karateke, Ateş | Yeşildağlar, Narter

Article | 2009 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni40 ( 4 ) , pp.167 - 171

Giriş: Histeroskopi uterin kavite patolojilerini saptamada altın standart bir yöntemdir. Bu nedenle temel infertilite araştırmalarının bir parçası olması gerektiği tartışılagelmiştir. Biz bu çalışmamızda ofis histeroskopinin temel infertilite araştırması içinde yer almasını vurgulamak için planladık. Gereç ve Yöntem: Merkezimize iki yıl içersinde başvuran 38 yaşından küçük, ilk tedavisini olacak hastalara rutin transvajinal ultrasonografi uygulandı. Ultrasonografide patolojik bir bulgu saptanan hastalardan 204 tanesine ofis histeroskopi önerildi ancak 136 vaka işleme onam verdiği için müdahaleye alındı. Ultrasonografide hiçbir patol . . .ojisi olmayan hastalarımıza da bu projeden bahsedildi ve onam verenlerin 108 tanesine ofis prosedürü olarak histeroskopi uygulandı. 244 hastadan sadece 112 tanesine sedasyon ve 90 tanesinde de servikal dilatasyon gerekti. Hastalara işlemden 20 dk öncesi Endol supp 100 mg pr uygulandı. Uygulama Wolf 5 mm Working Channel histeroskopi sitemi ile yapıldı. Herhangi bir komplikasy on ile karşılaşılmadı. Bulgular: Transvajinal ultrasonografinin uterin kavite patolojilerini belirlemedeki parametreleri literatür ile karşılaştırılabilir oranlarda idi (Sensitivite: %82.8, Spesifîsite: %80.8, Yalancı Pozitiflik: %14.7, Yalancı Negatiftik: %22.2, PPV: %85.3, NPV: %77,8). Uterin kavitede patolojiden şüphelenilen 136 vakanın 20 tanesinde histeroskopide herhangi bir problem izlenmedi. Fakat ultrasonografide normal denilen 108 vakanın 24 tanesinde (%22) sinde histeroskopide bir patoloji izlenmekte idi (12 tanesinde polip, 3 tanesinde hiperplastik endometriyum, 5 tanesinde adezyon, 4 tanesinde de arcuat, subseptus veya septum uteri gibi bir uterin anomali). Sonuç: Invazif bir yöntem olmasına karşın günümüzde optik teknolojideki gelişmelere paralel olarak teleskop çaplarının küçülmesi ve hekimlerin tecrübelerinin artması histeroskopi uygulamalarını anestezi vermeden analjezi uygulayarak ofis şartlarında yapılabilir hale getirmiştir. : Hysteroscopy is a gold standart to detect the intrauterine pathologies. Thus, it has been argued to be a part of a routine infertility testing. We designed this study to demonstrate the importance of routine ofice hysteroscopic examination and the comparision of transvaginal ultrasonography with hysteroscopic findings. Materials and Methods: Routine transvaginal ultras onograpic examination was performed all patients younger than 38 years old who want to conceive. Only 136 of204 patients who has been suspected an intrauterine abnormality in the transvaginal ultrasonography were accepted to be applied diagnostic hysteroscopy. One hundred and eight patients who has been diagnosed normal with ultrasonography were accepted to applied the hysteroscopic examination with informed consent. One hundred and twelve of these 244 patients were required intravenous sedation, and 90 of244 needed cervical dilatation. Endol supp 100 mg was performed to the all patients just 20 minutes before procedure and none of them developed a complication. Wolf 5 mm working channel hysteroscop was applied during the procedure. Results: The detection rates of intrauterine pathologies with transvaginal ultrasonography were comparable with literature (Sensitivity: 82.8%, Spesifisity: 80.8%, False pozitive: 14.7%, False negative: 22.2%, Pozitive predictive value: 85.3%, Negative predictive value: 77.8%). Twenty patients of 136 who had a intrauterine pathologic findings with ultrasonography were revealed as a normal with hysteroscopy. But 24 patients 108 (22.2Vo) showed a intrauterine pathology with hysteroscopy beside their ultrasonograhy were assessed normal (12 polyp, 3 hyperplastic endometrium, 5 adhesion, 4 a uterine anomaly like arcuat, subseptus and septus). Discussion: Currently hysteroscopy can be applied as an office procedure without anesthesia in paralel to the development of optical technology and the small size of telescopic instruments. So it can be use as an routine infertility screening tool even in asymptomatic patients Daha fazlası Daha az

Erken membran rüptürü tanısında altest ve amnisure adlı tanı kitlerinin karşılaştınlması

Yıldırım, Gazi | Attar, Rukset | Fıçıcıoğlu, Cem | Karateke, Ateş | Yeşildağlar, Narter

Article | 2009 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni40 ( 4 ) , pp.173 - 178

Amaçlar: EMR şüphesi olan vakalarda hızlı, güvenilir bir metot saptayabilmek için; vajinal sıvıdaki PAMG-1 tayinine dayanan Amnisure kiti ile nitrazin testi esasına dayanan Altest kiti karşılaştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya kadın doğum bölümüne su gelmesi şüphesi ile başvuran 21-38 hafta arasındaki 50 gebe dahil edildi. Hastalara önce Altest kiti verildi.. Sonra hasta muayene masasına yatırılarak spekulum uygulamaksızın Amnisure testi uygulandı. Sonuçları pozitif olanlara spekulum uygulanarak pooling değerlendirildi. Her hastanın amniyotik sıvı volumleri dört kadran ölçülerek kaydedildi. Bulgular: Altest in sensitivitesi %8 . . .3.3, spesifısitesi %65.9 olarak hesaplandı. Altest in gerçek pozitiflik oranı %25, yalancı pozitiflik oranı ise %75 idi. Buna karşın Altest in gerçek negatiflik oranı %96.7, yalancı negatiflik oranı ise %0.3 olarak bulundu. Amnisure sensitivitesi %83.4, spesifısitesi %97.8 olarak hesaplandı. Amnisure'un gerçek pozitiflik oranı %83, yalancı pozitiflik oranı ise %0.2 idi. Buna karşın Amnisure'un gerçek negatiflik oranı %97.7, yalancı negatiflik oranı ise %0.2 olarak bulundu. Sonuçlar: Amnisure kiti erken membran rüptürü tanısında daha güvenilirdir. Objectives: Amnisure™ (based on the existense of PAMG-1 in vaginal fluid) and Altest™ (based on the nitrasin test) were compared to detect a reliable, sensitive and quick test for the detection of the premature rupture of membranes in pregnancy. Material and Methods: Fifty pregnant patients between 21-38 weeks who has a suspicion for the fluid leakage were enrolled to the study. Altest™ and then Amnisure™ were applied. A sterile speculum examination and pooling were evaluated for the positive results. Amniotic volumes were calculatedfour quadrent with obstetric ultrasound. Results: The sensitivity and spesifisity for Altest™ were 83.3% and 65.9% respectively. Altest™ had 25% truepositivity and 75% false positivity rate. However, Altest™ had 96.7% true negativity and %0.3 false negativity rates. The sensitivity and spesifisity for Amnisure™ were 83.4% and 97.8% respectively. Amnisure™ had 83% true positivity and 0.2% false positivity rate. However, Amnisure™ had 97.7% true negativity and %0.2 false negativity rates. Conclusions: Amnisure™ is more reliable in the detection of the premature rupture of membranes in pregnancy Daha fazlası Daha az

Endometriyozisin Etyopatogenezi

Attar, Rukset | Eroğlu, Mustafa | Bakacak, Murat | Yıldırım, Gazi | Bostancı, M. Sühha | Kızılkale, Özge | Fıçıcıoğlu, Cem

Article | 2013 | Zeynep Kamil Tıp Bülteni44 ( 3 ) , pp.127 - 139

Amaç: Endometriyozis sık görülen, kişinin hayat kalitesini bozan, dismenore, pelvik ağrı ve infertilite ilgili benign bir jinekolojik bozukluktur. Bu derlememizde endometriyozisin etyopatogeneziyle ilgili teorileri tartıştık. Materyal Metod: Endometriyozisin etyopatogeneziyle ilgili MEDLINE/PUBMED veritabanında yer alan İngilizce makaleleri inceledik. Bulgular: Hastalığın etyopatogenezi ile ilgili bir çok teori öne sürülmüştür. Bunların başlıcaları Sampsonun retrograt menstruasyon, çölomik metaplazi/indüksiyon, embriyonik kalıntı, immunolojik ve lenfovasküler metastaz teorileri ile genetik ve çevresel faktörlerdir. Son yıllarda kök . . .hücrelerin endometriyozisin gelişiminde rol oynayabileceği bildirilmiştir. Sonuçlar: Endometriyozisin etiyopatogeneziyle ilgili bir çok araştırma yapılmasına rağmen hala kesin veriler elde edilmemiştir. Muhtemelen her bir faktör ayrı oranlarda hastalığın gelişimine katkıda bulunmaktadır. Aim: Endometriosis is a benign gynecologic disorder which affects life quality and is associated with dismenorrhea, pelvic pain and infertility. In this review we discussed the teories about the etiopathogenesis of endometriosis. Material and Method(s): IWe reviewed the English-language articles about the etiopathogenesis of endometriosis in the MEDLINE/PUBMED database Results: Many teories have been put forth about the etiopathogenesis of endometriosis. Mainly; Sampsons retrograde menstruation, coelomic metaplasia /induction, embryonic remnant, immunologic and lenfovasculer metastasis theories and genetic and environmental factors. Recently, it was stated that stem cells might play role in the development of endometriosis. Conclusion: Although many studies have been carried out on the etiopathogenesis of endometriosis, conclusive data have not been obtained yet. Probably, all the factors contribute to the development of the disease with different degrees Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms