Filtreler
Filtreler
Bulunan: 15 Adet 0.000 sn
Koleksiyon [1]
Tam Metin [1]
Yazar [18]
Yayın Türü [1]
Konu Başlıkları [20]
Yayın Tarihi [2]
Yayıncı [1]
Dil [1]
Yazar Departmanı [16]
Hekimin Tıbbi Müdahaleden Kaynaklanan Tazminat Sorumluluğu

Dinar, Refik Cem | Yenidünya, Aysun

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Tıp biliminin gelişmesi, hekime olan güvenin artmasına ve buna bağlı olarak hastaların da hekime başvurma oranının artmasına sebep olmuştur. Bu durum, 'hekimin uyguladığı tıbbi müdahaleden kaynaklanan sorumluluğu' konusunu da gündeme getirmiştir. Çalışmamızın konusu özel hukuk çerçevesinde hekimin tıbbi müdahaleden kaynaklanan tazminat sorumluluğunun incelenmesidir. Çalışmamızda üç ana bölüm yer almaktadır. İlk bölümde hukuka uygun tıbbi müdahalenin şartlarına yer verilmiştir. İkinci bölümde, hekimin hukuki sorumluluğunun kaynakları, sözleşmesel sorumluluk ve sözleşme dışı sorumluluk kapsamında ayrı ayrı irdelenmiştir. Üçüncü ve son . . . bölümde, hekimin tazminat sorumluluğu ve tazminat davalarında yargılama usulü ele alınmıştır. Çalışmamızda konunun sınırlandırılabilmesi amacıyla, hekimin özel hukuk kapsamında sorumluluğu incelenmiş olup, idari, cezai ve disiplin sorumluluğu kapsam dışı bırakılmıştır Daha fazlası Daha az

İngiliz Kaynaklarında Midhat Paşa’nın Avrupa Sürgünü

Işıklar, Kemal İnanç

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Bu çalışmada ünlü Osmanlı Devlet adamı Ahmet Şefik Midhat Paşa’nın II. Sadareti sırasında ve ilk Osmanlı Anayasası olan Kanun-i Esasi’nin ilan edilip, ilk Osmanlı Parlamentosu’nun kurulmasından hemen sonra Sultan Abdülhamid tarafından Avrupa’ya sürgün edilmesi süreci ele alınmaktadır. Sultan Abdülhamid’e yazdığı sitem dolu bir tezkireden altı gün sonra azledilerek İzzeddin Vapuru ile kendi isteği doğrultusunda İtalya’nın Brindisi limanına götürülmüş, yaklaşık yirmi ay Avrupa’da sürgünde bulunduktan sonra Sultan Abdülhamid’in iradesi ile Girit’te ikamet etmek üzere geri çağrılmıştır. Midhat Paşa’ya verilen bu sürgün cezası iç ve dış . . .kamuoyunda tepki ile karşılanmış, Midhat Paşa Avrupa’da bulunduğu süre boyunca önemli bir devlet adamı olarak karşılanmış ve büyük bir ilgi görmüştür This study evaluates the political exile of the famous Ottoman statesman Ahmet Sefik Midhat Pasha to Europe by Sultan Abdul Hamid during his second term of grand vizierate. Midhat Pasha was sent to exile after the proclaimation of the Ottoman constitution, Kanun-i Esasi and the establishment of the first Ottoman Parliament. Only six days after he wrote a reproachful letter to Sultan Abdülhamid, he was dismissed and taken to the Italian port of Brindisi by the Izzeddin Ferry at his own request and after being in exile in Europe for about twenty months, he was recalled to reside in Crete by the will of Sultan Abdul Hamid. The exile sentence given to Midhat Pasha was met with a reaction from the domestic and foreign public opinion and Midhat Pasha was welcomed as an important statesman and received great attention during his stay in Europe Daha fazlası Daha az

Birinci Tbmm’de Düyun-ı Umumiye’nin Varlığı ile İlgili Tartışmalar

Gençal, Ahmet

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Düyun-ı Umumiye İdaresi 1881 yılında kurulduktan sonra her geçen yıl Osmanlı mali sistemindeki etkisini arttırmış bir yapı olarak Cumhuriyet sonrası döneme kadar varlığını sürdürmüştür. Bu idare varlığını Milli Mücadele döneminde de sürdürmüş olmasına rağmen fiili durumu önceki dönemlerden çok farklı olmuştur. Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal Paşa’nın 18 Mart 1920 tarihindeki emriyle bu idarenin İtilaf Devletlerine borç ödemesi yapması yasaklanmış ve topladığı vergi gelirlerine el konmuştur. Bu fiili duruma rağmen Düyun-ı Umumiye İdaresi’nin varlığına pratik gerekçelerden ötürü dokunulmamıştır. Bu durum zaman zaman Meclis’te ba . . .zı tartışmalara sebep olmuştur. Bu çalışmada TBMM’de Düyun-ı Umumiye İdaresi bağlamında yaşanan tartışmalar ele alınmıştır. After the Ottoman public Debt Administration was established in 1881, it continued to exist until the post-Republican period as a structure that increased its influence in the Ottoman financial system with each passing year. Although this administration continued its existence during the National Struggle period, its actual situation was very different from the previous periods. By the order of Mustafa Kemal Pasha on behalf of the Representative Committee, this administration was prohibited from making debt payments to the Entente States and the tax revenues it collected were confiscated on 18 March 1920. Despite this de facto situation, the existence of the Ottoman Public Debt Administration remained untouched for practical reasons. This situation caused some discussions in the Parliament from time to time. In this study, the debates in the context of the Ottoman Public Debt Administration in the Grand National Assembly of Turkey are discussed Daha fazlası Daha az

Türk Kişisel Verileri Koruma Mevzuatının Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü İle Uyumlaştırılması Sürecinde Doğabilecek Sorunlar Ve Bu Sorunlara Yönelik Çözüm Önerileri

Seçkin, Ayça Zanbaklar

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

90’lı yıllardan itibaren bilgi teknolojileri alanında yaşanan gelişim, kişisel verilerin yasal olarak korunma ihtiyacını ön plana çıkarmıştır. Bu ihtiyaçtan yola çıkarak pek çok ülke kendi yasal mevzuatında düzenlemeler yapma gereği duymuştur. 1995 yılında 95/46/EC sayılı Direktifin kabul edilmesiyle Avrupa Birliği hukukunda kişisel veriler ilk kez yasal bir çerçeveye oturmuştur. 14 Nisan 2016 tarihinde onaylanan Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü ise 25 Mayıs 2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye’de ise 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğinden sonra 7 Nisan 2016 tarihinde Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) kabul e . . .dilerek ilk çerçeve Yasa yürürlüğe girmiştir. Ne var ki Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nun, 2 (iki) senelik uyum sürecinden sonra 25 Mayıs 2018 tarihinde yürürlüğe giren Genel Veri Koruma Tüzüğü ile mukayese edildiğinde yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu yetersizliklerin temelinde, KVKK’nın, Avrupa Konseyi’nin 1 Ekim 1995 tarihinde kabul ettiği 95/46/EC sayılı “Kişisel Verilerin İşlenmesi ve Bu Verilerin Serbest Dolaşımı Bakımından Bireylerin Korunmasına İlişkin Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Direktifi”ni referans alması yatmaktadır. Bu açıklamalardan hareket ile ülkemizdeki kişisel verilerin korunması yönündeki ihtiyacı karşılamaya yönelik hazırlanan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, Türkiye’nin Avrupa Birliğine uyum sürecinde hayati önemi haizdir. Dolayısıyla Tüzüğün, Türk mevzuatına uyumlaştırılması sürecinin karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmesi ve ortaya çıkabilecek sorunların çözümüne yönelik çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu hususta, Türkiye’de yerleşik kişi ya da tüzel kişilerin, KVKK ile uyum içerisinde olması yeterli olmamakta, aynı zamanda AB Genel Veri Koruma Tüzüğü ile de uyumluluk göstermesi gerekmektedir. Kişisel Verileri Koruma Kanunu’nda yapılacak uyumlaştırma çalışmaları, halihazırda AB Genel Veri Koruma Tüzüğü’ne dahil olan gerçek kişi ve tüzel kişiler için önem taşıyacağı gibi Kişisel Verileri Koruma Kurulu bakımından ileride uygulamada oluşabilecek boşlukların doldurulmasında da önem kazanacaktır. Daha fazlası Daha az

Birinci Türk Coğrafya Kongresi’nde Müfredat ve Terim Çalışmaları

Özkaya, Ahmet

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Birinci Coğrafya Kongresi, 6-21 Haziran tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde, Hasan Âli Yücel’in büyük gayretleriyle toplanarak coğrafyanın ana sorunlarını ele almıştır. Kurulan üç komisyon sayesinde belirlenen meseleler önce saptanmış ve ardından müzakere edilerek bir sonuca bağlanmıştır. Kongre, yapıldığı tarihten itibaren çeşitli tenkitlere konu olsa da yoğun tartışmalar, özellikle 7 coğrafi bölge hakkında eleştiriler 2000 yılı sonrası yaşanmıştır. 7 coğrafi bölge ile ilgili Türkiye Coğrafyası Komisyonu dışında Program ve Ders Komisyonu ve Terim Komisyonu kurulmuştur. Bu çalışmada coğrafi böl . . .geler dışında kongrede ele alınan konular incelenmiştir. With the intense efforts of Hasan Âli Yücel, the First Geography Congress convened at the Faculty of Language, History and Geography of Ankara University between June 6-21 and discussed the main problems of geography. Thanks to the three commissions established, the problems were first identified, then negotiated and concluded. Although the congress has been subjected to various criticisms since the date it was held, intense discussions, especially criticisms about 7 geographical regions, were experienced after 2000. Apart from the Turkish Geography Commission related to 7 geographical regions, Program and Lesson Commission and Term Commission were established. In this study, the topics discussed in the congress were examined, apart from the geographical regions Daha fazlası Daha az

Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu (TCK m. 220)

Yılmaz, Ahmet Çağrı

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Suç işlemek amacıyla örgütlenme suçunun yorumlanması ve bu suçlarla mücadelenin başarılı şekilde gerçekleşebilmesi büyük önem taşımaktadır. Örgütlü suçun demokrasiler için ciddi bir tehdit olduğu kenara bırakılırsa, bu tip suç örgütleri modern dünyanın karmaşıklığını kullanıp, durumları kendi lehinde yönetme becerilerine sahiptir. Örgütlü suçun, zaman içerisindeki sürekli gelişimi hem ulusal hem de küresel olarak gözlemlenmektedir. Ulusal bağlamda kök salmaya çalışan suç örgütleri, teknolojik olarak gelişmiş ve kültürel olarak farklı yapıya sahip toplumların içerisinde süreçlerini yönetmeyi öğrenmiştir. Bu yapılanmaların yerel kültü . . .rleri, gelenekleri sistematik şekilde bir araya getirdiği ve organik olarak birbirine bağlı gruplar olduğu görülmektedir. Böylece suç örgütleri hem ulusal hem de ulusötesi düzeyde boşlukları doldurarak hegemonyasını koruyabilmektedir. Örgütlü suçluluk sürekli gelişim gösterdiğinden kolluk kuvvetleri buna uyum sağlamalı ve devlet otoriteleri bu değişen koşullara göre yasal düzenleme yapmalıdır. Ülkemizde suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu tezde öncelikle örgütlü suçluluk kavramı, örgütün tarihçesi, özellikleri, örgütlü suçlar ve mücadele şekilleri anlatılmıştır Daha fazlası Daha az

Mobil Arayüz Tasarımlarında Kullanılan Hareketli Grafiklerin Kullanıcı Memnuniyetine Etkisinin İncelenmesi

Uzun, Furkan

Preprint | 2022 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Teknolojinin gelişmesiyle tasarımlar dijital ortamlara taşınmış ve hareketli grafikler tasarlayabilmemize olanak sağlamıştır. Kullanıldığı alanlardan biri de mobil arayüzlerdir. Hareketli grafikler bir uygulamanın benzerlerinden ayrılması için ona ayırt edici özellikler ve işlevsellik kazandırır. Mobil uygulama arayüzlerdeki hareketli grafikler hem kullanıcıların uygulamada daha fazla kalmasını sağlamak, hem de geribildirim sağlamak için önemli bir unsurdur. Tezde, kullanıcılar için arayüz tasarımında hareketli grafiklerin kullanıcı memnuniyeti üzerindeki etkisi araştırılmış, gönüllü kullanıcılar ile sistem kullanılabilirlik ölçeği . . .ve A-B testi çalışmaları gerçekleştirilip ortaya çıkan sonuçlar değerlendirilmiştir Daha fazlası Daha az

Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge Sorunu ve Mavi Vatan Doktrini

Caşın, Mesut Hakkı | Giray, Oğuz

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Enerji kaynaklarının çeşitliliği ve dünya üzerindeki farklı dağılımları, birçok medeniyet için hayati önem taşırken, aynı zamanda bu kaynaktan yararlanmak isteyen devletler için savaş sebebi olmuştur. Yıllardır süren ve günümüzde de devam eden "en fazla enerjiye sahip olma" gayreti, artık savaş aracığıyla olmasa bile diplomasi ve karşılıklı somut yaptırımlarla sıkı bir rekabete dönüşmüştür. Doğu Akdeniz bölgesi, enerji kaynakları açısından zengin olan ve Akdeniz'in yarı kapalı bir deniz olması nedeniyle birçok devletin bu bölgede kıyısının bulunduğu ve bu yüzden de kıyısı olan devletlerden daha fazla devletin söz sahibi olmak is . . .tediği bir bölgedir. Bu amaç uğruna, Akdeniz'e en uzun kıyısı olan Türkiye'nin, bu bölgedeki deniz yetki alanlarının kısıtlanması için hukuka aykırı olarak stratejik adımlar atılmıştır ve hala da atılmaya devam etmektedir. İleriki bölümlerde de açıklanacağı üzere, çeşitli politik hamlelerle Türkiye bu bölgede yalnızlaştırılmış ve saf dışı bırakılmaya çalışılmıştır. Ancak yapılmaya çalışılan bazı politik hamlelerin; hukuka, çeşitli uluslararası sözleşmelere, yargı kararlarına ve en önemlisi hakkaniyete aykırı olmasından dolayı, Türkiye, bölgedeki gücünü olması gerektiği gibi kullanamamaktadır. Türkiye'nin gücünü mutlak surette kullanabilmesi, bu bölgede bulunan komşularının desteğini almasına bağlıdır. Özellikle, Türkiye'nin hem kara hem de deniz sınırında komşusu olan Yunanistan'la Ege ve Akdeniz'de belirlenemeyen deniz yetki alanı sınırları, yani kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge konuları ve bu hususların temeli olarak sık sık gündeme gelen Paris ve Lozan Antlaşmaları ile bu antlaşmalarda düzenlenen adalar meselesi, hala diplomatik krizlere neden olmaktadır. Öyle ki, iki ülke son bir yıl içerisinde Birleşmiş Milletlere vermiş oldukları mektuplarda adalar üzerindeki egemenlik tartışmasını ve buna bağlı olarak da Ege ve Akdeniz'deki deniz yetki alanlarının sınırlarının belirlenmesi hususunu tekrar gündeme getirmişlerdir1. Günümüzde hala tansiyonu yüksek tutan bir konu olmasından da anlaşılmaktadır ki Ege ve Akdeniz'de sınırlarımızın belirli olması ve bunun için de kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgenin tanımlarının ve sınırlandırmalarının örnek yargı kararları ışığında yapılması, Türkiye'nin dış politikadaki gücü ve itibarı açısından önem arz etmektedir. Bu tezimizde, sınır ve egemenlik tartışmalarının da sık sık gündeme gelmesine neden olan bu enerji rekabetinin, konumuzla sınırlı kalması açısından sadece Doğu Akdeniz'de ve Doğu Akdeniz'i çevreleyen ülkelerde incelemesi Türkiye’nin Mavi Vatan Doktrini ile birlikte yapılacaktır. Bu inceleme yapılırken öncelikle, Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması sorunun tarihi ile bu soruna taraf olan ülkelerin görüşleri açıklanmak suretiyle Doğu Akdeniz tarihine değindikten sonra, deniz yetki alanlarının neler olduğu ve hangi yöntemlerle sınırlandırılabileceği açıklanacaktır. Bu bağlamda, uluslararası hukukun asli kaynakları olan uluslararası sözleşmeler incelenirken örf ve âdet hukukundan da yararlanılacaktır. Tali kaynaklardan olan Uluslararası Adalet Divanı kararları örnek yargı kararları olarak incelenecektir ve son olarak da Türkiye'nin deniz yetki alanına dair uygulamaları ile Doğu Akdeniz politikasının değişkenleri ve Doğu Akdeniz'de yetki alanlarının belirlenmesini etkileyen asli ve tali unsurlar açıklanacaktır Daha fazlası Daha az

Sermaye Piyasası Hukukunda Kitle Fonlama Platformları

Kahveci, Defne

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Kitle fonlaması, özellikle teknolojik gelişmeler sayesinde son yıllarda projeleri için finansmana ihtiyaç duyan girişim şirketleri ile küçük ve orta ölçekli işletmelerin geniş yatırımcı kitlelerine ulaşarak fon elde etmesini sağlayan ve günümüzde giderek daha çok tercih edilen bir finansman yöntemidir. Kitle fonlaması ile girişimciler, çevrimiçi ortamda faaliyet gösteren kitle fonlama platformları aracılığıyla yatırımcılara ulaşarak projelerini tanıtabilmekte ve fon elde edebilmektedir. Girişimciler tarafından toplanan fon karşılığında yatırımcılara pay ve borçlanma araçları gibi sermaye piyasası araçlarının verilebilecek olması ve . . .kitle fonlaması ile halktan para toplanması faaliyeti söz konusu olması nedeniyle kitle fonlaması sermaye piyasası hukukunda düzenlenmektedir. İşbu tez çalışması ile anılan yeni finansman yöntemi kısaca ele alınarak kitle fonlaması yönteminin kullanılmasında önemli bir rolü olan kitle fonlama platformlarının Türk sermaye piyasası düzenlemeleri çerçevesinde yükümlülükleri ve sorumluluklarının ortaya koyulması amaçlanmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünde, kitle fonlaması finansman yönteminin anlaşılabilmesi için kitle fonlaması kavramı ve benzer finansman yöntemlerinden farkları, kitle fonlamasının özel olarak düzenlenme nedenleri ile kullanılan kitle fonlaması modelleri açıklanmış; karşılaştırmalı hukuktaki ve Türk hukukundaki mevzuat gelişmeleri hakkında bilgi verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde kitle fonlama platformlarının kuruluş süreci ile ortakları, yönetim kurulu üyeleri ve yatırım komitesi üyeleri için aranan şartlar açıklanmış, platformların kitle fonlaması faaliyeti dışında gerçekleştirebileceği işlemlerin çerçevesi çizilmiştir. Ayrıca bu bölümde öğretideki görüşler çerçevesinde kitle fonlama platformlarının ve yatırım komitesinin hukuki niteliğine yönelik tespitlerde bulunulmuş, mevcut mevzuat düzenlemelerinin yeterli olup olmadığı yönünde değerlendirmelerde bulunulmuştur. Üçüncü ve son bölümde, platformların kitle fonlaması taraflarıyla olan hukuki ilişkisi ve sorumluluğu incelenmiştir. Bu kapsamda platformların yatırımcılar ile akdettiği üyelik sözleşmesi ve girişimci/girişim şirketleri ile akdettiği kitle fonlaması sözleşmelerinin niteliğine ilişkin değerlendirmelerde bulunularak taraflar arasındaki hukuki ilişkiye uygulanacak mevzuat hükümleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Ardından kitle fonlama platformlarının faaliyetleri nedeniyle Türk hukukundaki kitle fonlaması düzenlemeleri kapsamında sorumluluğu incelenmiştir Daha fazlası Daha az

Türk - Yunan Nüfus Mübadelesinin Sonuçlarının Mudanya İlçesi Ölçeğinde Değerlendirilmesi

Soğuksu, Hatice Ayser

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Lozan görüşmelerinde uygulanmasına karar verilen uzun tartışma ve görüşmelerden sonra 30 Ocak 1923 tarihinde Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi onaylanmıştır. Dönemin olağanüstü şartlarının gerekli kıldığı nüfus mübadelesi, 2 milyondan fazla insanın hayatını derinden etkilemiş, vatan bildikleri topraklardan koparmış, pek çok kaybın yaşanmasına sebep olmuştur. Mübadele Anlaşması ile öncesinde fiilen başlayan karşılıklı göç hareketine, resmi nitelik getirilmiştir. Bursa ve Mudanya ilçesi, her yönüyle tam bir göçmen şehridir. Gayrimüslim nüfusun yoğun olarak yaşadığı, dolayısıyla gayrimüslimlerden kalan emlakın da çok olduğu yerlerin başında . . .gelmektedir. Bunun yanında zengin tarım olanakları ve gelişmiş endüstrisi ile önemli bir iskân alanıdır. Bursa’ya toplam 33.000, Mudanya’ya 6.000 mübadil yerleştirilmiştir. Mudanya Limanı, mübadillerin yoğun olarak ülkeye giriş yaptığı önemli limanlardan biridir. Mudanya ile ilkim ve ürün çeşitliliği benzer özellikte olduğu için özellikle Girit ve Kavala bölgesinden gelen göçmenler iskân edilmiştir Araştırmamızda, Mudanya mübadilleri özelinde, bugün de önemini koruyan göç konusunda geçmişte yaşadığımız toplumsal tecrübelerden, günümüze ait çıkarımlarda bulunmaya çalıştık. Mudanya’da sosyal yaşam, mübadeleye hazırlık çalışmaları, sevk ve iskân faaliyetleri, mübadelenin yerel ekonomiye etkileri ve mübadelenin sonuçları konuları incelenmiştir Daha fazlası Daha az

Doğa-Resim İlişkisi İçerisinde Değişen “Figür” Kavramı

Kaya, Gülveli | Çakmak, Ayla Doğutaş

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Bu çalışmada Doğa-Resim ilişkisi içerisinde değişen “figür” kavramı, insan bedenine (vücut) karşılık gelen “figüratif” den söz edilmektedir. 14. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar resim sanatında karşılaştığımız insan figürünün değişim süreci örneklerle, karşılaştırmalı olarak irdelenmiştir. Tarihsel gelişimi sürecinde doğa kavramı, yaşam biçimi, düşünce sistemi ve inanışlara bağlı olarak her zaman değişken bir kavram olarak kabul edilmektedir. Buna bağlı olarak sanatta insan görünümü mağara döneminden modern toplumlara kadar her zaman sosyo-kültürel alanda yerini bulduğu görülmektedir. Resim sanatında figür yani insanı gösteren resimlerin . . . kökleri Taş Devri’ne kadar uzandığı kabul edilmektedir. Taş Devri adamının mağara duvarına çizdiği insan figürleri küçük düz boyutsuz, kişilik belirtmeyen resimlerdir. Buna karşın hayvan figürleri gerçek ölçülere çok yakındır. Çünkü o çağda insan kavim içinde önemsiz biri olarak görülmektedir. 16 yüzyılda gerçekleşen bilimsel gelişmeler ile birlikte insanın kendisini ifade etme biçimleri de değişti. Sanatın başlangıcındaki kurallar gözden geçirilmeye başlanmıştır. İlk değişen insan bedeni oldu. Yavaş yavaş birey ortaya çıkınca sanatçılar, acılarını, korkularını resimlerine yansıttı. Batıdaki ahlaki değerler ve yüce değerler Van Eyck, Bosch ve Brueghel’in eserlerinde belirmiştir. Yüzyıllardır insan bedeninin tarihsel görünümü sosyo-kültürel anlamda en derin anlamlı yeri işgal ettiği ve bu savın günümüzde de geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Ancak sanatçının sosyo-kültürel kısıtlamaları, onları algılama gücü arasında bir engel oluşturduğu ve bu nedenle Resim sanatında İnsan figürü, tarih boyunca doğalcılık’tan idealizm’e, fantastikten olağanüstüne kadar çeşitli yaklaşımlar içinde betimlenmiştir. Değişik kültürlerde çeşitli değer ve oran ölçülerine göre değişim ve gelişim göstermiştir. Bunun arayışı, radikal biçimde sanatta biçim değişikliğine, form değişikliğine yani ifade biçimlerinin değişikliğine yol açmaktadır Daha fazlası Daha az

Post-Truth Çağda Figüratif Resim ve Heykel

Ataş, Eyüp

Preprint | 2023 | Yeditepe Üniversitesi Akademik ve Açık Erişim Bilgi Sistemi

Hakikatin önemsizleştiği post-truth dönemde insanlık bir simülasyon çağı yaşamaktadır. Zaman ve mekân algısı değişmiş, görüntülerden oluşan sanal bir imgelem dünyası söz konusu olmuştur. Artık her şey sayılardan oluşan bir veridir. Her türlü hakikat her an değişebilir durumdadır. Bu dönemde sanal medya kullanıcıları herhangi bir alandaki yeterliliklerine bakılmaksızın ‘her şey’ olabilmektedir. Hakikatin önemsizleşmesinin temel özelliklerinden bir diğeri de yalanın hakikatin yerini almasıdır. Öznel duygu ve düşüncelerin rasyonel görüşlere tercih edildiği bu çağda sanatta payına düşeni almaktadır. Postmodern sanatçının üretimi konusun . . .da, sanat tarihinden ve yapılmış işlerden nasıl faydalandığı yöntem farklılıklarıyla ele alınmıştır. Başından beri süre gelen ‘sanatta özgünlük’ tartışmalarının öneminin ne ölçüde değiştiği incelenmiştir. Melez bir üsluba sahip olan bugünün sanatçısının, yeni medya ve dijital teknolojinin olanaklarına nasıl eklemlendiği tartışılmıştır. Manipülasyonun postmodern sanatçı için önemi, gerçek ve sahtenin yer değiştirmesi bağlamında ele alınmıştır. Kapitalin veya sermayenin sanata etkisi incelenmiştir. Post-truth dönemde artık ‘gerçeklik’ hakikatle değil kurgularla inşa edilmektedir. Figüratif resim ve heykelin gerçeklikten yola çıkması bağlamında bugünün sanal dünyasında kurgulanan ‘figüratif resim ve heykel’ değerlendirilmiştir. Tüketim nesnesine dönüşen sanatın ‘sanallaşması’ ve ‘simülasyonun simülasyonu’ olması durumu incelenmişti Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms