20. yy da plastik sanatlarda, rastlantı faktörünün kullanımının önemli bir yeri vardır. Dünya savaşlarından sonra, belirsizlik düşüncesinin sebep olduğu ruhsal çöküntü ile, sanatçılar anlam arayışına girmişlerdir. Geleneksel sanat kurallarını reddeden Dada sanatçıları, rastlantısal ve deneysel eserler üretmeye başlamışlardır. Modernizm ile birlikte sanatçılar, özgür fırça darbeleri ile kalıplardan uzaklaşmış, sanat eserlerinde hazır nesne kullanımı ortaya çıkmış ve çeşitli buluntu nesneleri bir araya getirerek özgün eserler üretmişlerdir. Bilimdeki gelişmelerin de etkisi ile rastlantı faktörün ...Daha fazlası
Yaradılıştan itibaren insan yaşamında dış dünyayla kurulan iletişimin girizgâhı yüzdür. İnsan ruhuna dair ilk izlenimler, hatıralar, sırlar ve elbette ruh yüzün görünüşleri arasında bir yere gizlenmiştir. Sanatçıların ilk evvela anatomik olarak kurcalayıp, çözmeye çalıştığı beden ve yüz sonraları artık ifadenin temsil biçiminin bir enstrümanı haline gelmiştir. Bu tezin konusu, ekspresyonist dönem tezahürü üzerinden Otoportreyi ele almaktadır. Dönemsel gelişim tarihsel aşamalar bazı başat örneklerle incelenmiştir. Ekspresyonist tavır üzerinden yüzün serüvenine genel bir değerlendirme amaçlanmış ...Daha fazlası
Feminizm, çevreci teoriler ve ekofeminizmin edebiyatta yerini alması ile meydana gelen ekofeminist edebiyat eleştirisi özellikle kadın ve çevre özelinde tahakküm altına alınan tüm grupların edebiyattaki tezahürleri ile oluşmuştur. Bunun yanı sıra ekofeminist edebiyat, silahlanma ve savaş karşıtlığı; kimyasal silah kullanımı gibi hem ortaya çıktığı 70’li yılların hem de hala günümüzde önemli bir yere sahip olan toplumsal meselelerin edebiyat penceresinden görünür hale getirilmesini sağlamıştır. Ekofeminizm, ataerkil toplumsal yapılanmada aşağı görülen kadın, doğa, hayvan; farklı cinsel yöneliml ...Daha fazlası
Bu tez felsefi olarak bir çok filozofun üzerine tartıştığı organizma-makine karşıtlığı ve benzerliği hakkındaki araştırmalar ışığında sibernetiğin ve sibernetik sanatın aynı konuyu nasıl ele aldığını incelemektedir. Descartes ve Aristotales gibi ilk çağ düşünürlerinin makinelere birer ruh atadığı kartezyen düşüncenin zaman içersinde Immanuel Kant, Georges Cangulheim ve Gilbert Simondon gibi düşünürlerce tekrar gündeme gelmesiyle makineler ve organizma arasındaki ilişki tarihsel, sosyolojik ve ontolojik olarak tekrardan sorgulanır. Norbert Weiner’ın temellerini attığı sibernetik bu tartışmaları ...Daha fazlası
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.